GDO’lu ürünlerle ilgili Adana Milletvekilleri bilgilendirildi
Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi, ithalata izin verilen GDO’lu tarımsal ürünlerle ilgili hazırladığı dosyayı milletvekillerine sundu.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Semih Karademir, Adana Milletvekillerini, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) konusunda sunduğu dosya ile bilgilendirdi.
Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi, GDO konusunda Adana Milletvekillerini bilgilendirmek için çalışma başlattı. Adana ve Çukurova tarımı, GDO hakkında bilgi veren ZMO Adana Şube Başkanı Karademir, amaçlarının siyasi parti ayrımı yapmaksızın konu hakkında bilgilendirmek olduğunu ifade etti.
GDO konusunda detaylı bilgi veren Karademir, “Genetiği değiştirilmiş organizma veya transgenik ürün, bir canlıya bir veya daha farklı yabancı organizmanın genlerini transfer esasına dayanan proses sonucu elde edilen canlı organizmalardır.” dedi.
“GDO, mısır, soya ve pirinç ürünlerinde sık kullanılıyor”
GDO’nun tarım alanında ağırlıklı olarak mısır, soya, pirinç, pamuk, kolza gibi bitkilerde kullanıldığını, mısır ve soyanın Türkiye üretim açığını kapatmak üzere ithalata başvurulduğunu belirten Karademir, şu bilgileri aktardı: “Türkiye’de şeker pancarı yetiştiriciliğinin kısıtlanması sonucunda mısır tüketiminde artışlar gerçekleşmiştir. Glikoz şurubunun üretilebilmesi için mısır temel madde haline gelmiş ve mısırdan elde edilen ve şeker pancarından elde edilen şekerin yerini alan glikoz şurubu birçok alanda kullanılmaktadır. GDO 1996 yılından itibaren ticari boyut kazanmaya başlamış, 2000’li yıllarda 1.7 milyon hektar alanda üretilen GDO’lu ürünler 2003 yılında 70 milyon hektara ulaşmıştır. Başta ABD, Arjantin, Kanada ve Çin olmak üzere toplam 18 ülkede ve 7 milyon çiftçi tarafından transgenik ürün tarımı yapılmaktadır. Dünya’da 70 milyar dolarlık bir pazara ulaşmıştır.”
“GDO’lu ürünler riskli”
GDO’lu ürünlerin riskine de dikkat çeken Karademir, “GDO’lu ürünler tüketici aleyhine birçok belirsizlikleri ortaya koymasıyla beraber gen kaçışları, biyogüvenlik, alerjik reaksiyonlar, antibiyotik direnç genlerinin insan vücuduna yerleşebilmesi, toksik etkiler gibi sağlık konularındaki olumsuzlukları yanında çevresel, hukuk ve etik boyutlarıyla tartışılmaktadır. Biyogüvenlik Kurulu’nun ülkemiz için ithalatını serbest bıraktığı GDO’lu mısır ve soya ile ilgili rakamlara bakacak olursak, üretimde 2014 yılında verim ortalamalarımız soyada dekar başı 416 kilogram, mısırda da ise 949 kilogram olmuştur. İthal ettiğimiz 2 milyon soyayı üretebilmek için 5 milyon dekar araziye, yine ithal ettiğimiz 1.4 milyon ton mısır içinse 1.5 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç vardır. Hayvancılık ve yem sektörü toplantılarında sektör temsilcileri ve bir grup akademisyen üretim açığını kapatmak için GDO’lu mısır ve soyayı ön plana çıkararak ithal edilmesinin önemini vurgulamaktadırlar.” diye belirtti.
“AK Parti iktidarında ekim alanları azaldı”
AK Parti iktidarının neoliberal politikalar çerçevesinde ısrarla sürdürdüğü tarım politikaları sonucunda son 10 yılda tarım arazilerimizde 27 milyon dekar bir azalma olduğunu ileri süren Karademir, “Üreticimiz üretim aşamasında neredeyse dünyanın en pahalı üretim girdilerini (mazot, gübre, ilaç, su) kullanmaktadır. Üreticiler bu üretim faaliyetlerinden kazanamadıkları için, üretim alanlarını terk etmekte, kentlerin varoşlarında, sanayide, inşaat sektöründe, maden alanlarında vasıfsız iş gücü olmaktadırlar.” dedi.
Türkiye’de sulanabilir 85 milyon dekar arazi bulunduğunu belirten Karademir, “Bu alan modern sulama teknikleri kullanıldığında 125 milyon dekara çıkabilmektedir. 2013 yılı itibariyle sulamaya açılan toplam alan 59 milyon dekar olup, sulamaya açılabilecek alan en az 26 milyon dekardır. Bu veriler çerçevesinde ülkemiz ihtiyaç duyduğu soya, mısır ve diğer tarımsal ürünlerle ilgili iyi bir üretim potansiyeline sahip olduğu net bir şekilde ortadadır. Bu verilerden anlaşılacağı üzere ihtiyaç duyduğumuz soya ve mısır için üretim dışında bırakılan 27 milyon dekar tarım arazisi ile sulamaya açılabilecek en az 26 milyon dekar tarım arazisi ihtiyacımıza cevap verecek düzeydedir.” diye ifade etti.
“GDO’lu ürün ithalatına nasıl izin verildi anlamak zor”
Karademir, “GDO’lu mısır ve soya ithalatı ülkemiz kaynaklarının yabancı ülkelerin refahına sunulmasından başka bir sonuç doğurmamaktadır. Biyogüvenlik Kurulu’nun 26 Mart 2012’de zararlı olduğuna inandığı için izin vermediği ama 16 Temmuz 2015 tarihinde içerisinde 3 mısır ile 2 soya geninin ithalatına izin verdiği kararın yanlış olduğu açıktır. Türkiye’de GDO alanında 3 yılda nasıl bir gelişme oldu da bu ithalata izin verildi.” diyerek hükümet politikalarını eleştirdi.
ZMO Adana Şube Başkanı Karademir, Türkiye’nin 2014 yılında yurtdışından ithal ettiği 2 milyon ton soya için 1.1 milyar dolar, 1.4 milyon ton mısır için de 360 milyon dolar, son 13 yılda Türkiye’ye ithal ettiği 13 milyon ton soya için 5.5 milyar dolar, 11 milyon ton mısır için 3 milyar dolar ithalat bedeli ödediğini de sözlerine ekledi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.