Mehmet GÜLSEVER
Geçmişin bedelini mi ödüyoruz
Bilmem “Arap Baharı”nın bir devrim hareketi olduğuna halen inanan var mı? Naçizane bu köşede defalarca “birikmiş İslami enerjinin amacı dışında iç çatışmalarla harcama projesi” olduğunu yazdık.
Nitekim Libya, Tunus, Mısır paramparça olmuşken; baharın sıçramadığı/sıçratılmadığı ülkelerdeki diktatörlere, “kazın ayağını” görmenin dehşeti yetti de arttı bile. Teslimiyetçilikleri kat be kat arttı.
“Baharın” son halkası Suriye sahasının ise batı için bir laboratuar olduğunu ve gen haritamızdan tutun zihinsel kodlarımıza kadar her bir yönümüzün test edilip köreltildiğini yine defalarca buradan söyleyedurduk ağır ithamlara muhatap olma pahasına.
Nitekim Avrupa'nın göbeğinden, “soluksuz” bırakılmış ve “işidleştirilmiş” on binlerce Müslüman genç, elini kolunu sallaya sallaya gelip, Suriye sahasında “öteki” Müslüman genç ile vuruştu. Biz “bir” ölür “bir” de öldürürken, Batı “iki” diye sayıyordu hanesine.
Bunun bir plan ve proje olduğunu anlamamak için bir “körlüğe” ihtiyaç vardı. O da bizde fazlasıyla vardı. Batı'nın, Libya örneğinde olduğu gibi gelip uçaklarıyla, devrim yapalım diye, yine kendi eliyle başımıza diktiği diktatörlerden bizi kurtardığına inanmanın bedelidir bu yaşadıklarımız. Beterini de hak etmişizdir.
Güya kıyamı biz başlattık ama gidişatı batı belirledi. Külliyen yalan. İslam aleminin kılcal damarlarına bile sızmış batının Arap Baharı! gibi bir hareketi ön görmemesi imkansız. Hele “İslam Devrimi'ni” desteklemesi ihtimal dışı. Erken doğum yöntemiyle “ölü doğum” (prematüre) gerçekleştirdi maalesef. Daha en az bir 20-30 yıl kendimize gelip kaybettiğimiz enerjiyi biriktiremeyiz.
Yine buradan “15 Temmuz'un mimarı olan ABD'nin başarılı olmak için sıcak savaş dahil bütün yol ve yöntemleri deneyeceğini söyleyedurduk. Ancak “dost, müttefik” girdabından kurtulamadık bir türlü. Şimdi bizi açlıkla terbiye ediyor. Güçlünün güçsüzü, “ben olmazsam aç kalırsınız, sizi aç bırakırım” diye tehdit etmesi meğer ne kadar da onur kırıcı ve acıtıcıymış. Barzani'yi daha iyi anlamalıyız şimdi.
Görünüyor ki denenmemiş ekonomik savaş da başladı. Geriye bir tek cephe savaşı kaldı denenmemiş. Ancak birinci soru şu; ABD bu işi bu zamana niye bıraktı da hazır 15 Temmuz'da yara bere içindeyken kendince nihai ölümcül darbeyi vurmadı.
İkincisi ise; gücümüzün yetmeyeceği bir “fil” ise ve bağımız bahçemizden semizlenmeye yıllardır alışmış ise ABD; o zaman da “Fil'e” fiske atıp hışmına uğramaktansa bağı bahçeyi eskiden olduğu gibi serbest bırakmak daha evla değil mi? Nitekim Ak parti iktidarı döneminde hali vakti yerine gelen ihale ve ticaret erbabı elini/ kolunu bu taşın altına koymazsa, bu badireyi atlatmanın bedeli yine dar ve orta gelirlinin sırtına bindirilecek gibi…
İran'ı anlamak.
Ayrıca kırk yıldır ABD'nin ekonomik, askeri, siyasi ve hukuki saldırıları altında. Ambargodan tutun da mal varlıklarına el koymaya kadar; onunla ticaret yapanları cezalandırmaktan tutun, etkin olduğu coğrafyalarda aleyhine çatışma ve savaşlar çıkarmaya kadar denenmedik yol bırakmadı.
Üç günlük “düşük profilli” ekonomik taarruzun bizde oluşturduğu depreme kıyasla, varın İran'ın kırk yıldır maruz kaldığı taarruzun onda oluşturduğu tahribatı siz düşünün. Şu an bile bize uygulanan ekonomik saldırının onlarca katı büyüklüğünde olanı İran'a uygulanıyor. Hele bazı aklı evvellerin ABD'nin bu alenen düşmanlığını bile “zımni ABD-İran dostluğu” şeklinde bir izaha bile tevessül ettiklerini bilmek ayrı bir “hüzünlü hikayemizin” sadece nakarat kısmı.
Batı bizi tek tek yemeyi kafaya koymuş. Ya tek tek “yenilip” yenileceğiz. Ya da şartlar ümmete birlik beraberliği dayatır, yeniden birlikte (İslam alemi ile)bir medeniyet inşa etmenin şartlarını oluşturacağız. Bu projeyi de ancak Türkiye, Mısır Arabistan, İran ve Pakistan gibi başat ülkeler başlatabilir. Mısır devrilmiş, Arabistan Hain Suud hanedanının çizmeleri altında, Pakistan doğrulacak takattan yoksun. İran ve Türkiye ayakta ve direniyor. Eğer İkisi de çıkar ve mezhep penceresinden bakmaya devam ederse meseleye vay halimize…
Zira büyük bir sancı yaşanıyor. Ya yeniden doğum sancılarıdır bu, ya da ölüm öncesi son acı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.