Gelin bu dünyayı değiştirelim

Batı Ortaçağda skolastik düşüncenin ellerinde can çekişirken, içinde tutuşan bir meşale ile aydınlanma sürecine girdi. Rönesans ile birlikte hristiyan aleminin kapıları bilim ve aydınlanmaya açıldı. Kiliseyle bu süreçte ciddi sürtüşmeler yaşansa da, Avrupa toplumunda yenilenmeyi savunan kesimler çığ gibi büyüyerek kilisenin toplum üzerindeki etkisini ciddi bir biçimde zayıflattı.

Batı büyük bir silkinme hamlesi gerçekleştirmişti. Mezhep savaşlarıyla birbirini boğazlayan bir toplumun, aklı başına gelmeye başlamıştı. Batı bu ani gelişimin hızını alamıyordu. Hiçbir medeniyet batının bu hızına yetişmeyi başaramamıştı. Bilim ve tekniği ele geçiren, dünya siyasetinde hâkim konuma geçen, ekonomide patron ve dünya pazarlarını elinde tutan büyük bir güç hâline geldi. Ama batı, elde ettikleriyle insanlığa hizmet edeceği yerde, sahip olduğu herşeyi insanlığa karşı bir silah olarak kullandı. Batının ileriye doğru attığı her adım insanlık için savaş, açlık ve zulüm getirdi. Gelişen teknolojileri, gelişmiş silahlara, serbest sermayeleri serbest sömürüye dönüştü.

Batı bu gelişmelerle koşar adım ilerleyişini sürdürürken, Müslümanlar gerilemiş, batının ardından bakakalmıştı. Bir günün diğer bir günden ileride olması gereken Müslümanlar gün be gün geriliyor, güç ve medeniyet tasavvurlarını yitiriyorlardı. Bu durumun bir çok nedeni olmakla birlikte merhum Mevdudi'nin, “Gelin Bu Dünyayı Değiştirelim” adlı eserinde bahse konu olan nedenler; Müslümanların düşünce ve zihinlerinde meydana gelen durağanlık ve Müslümanların ilahi vazifelerini unutmaları olarak ifade ediliyor.

Müslümanlar batının eline aldığı modernleşme bayrağını yakalamak adına çareler aradılar. Bu durum Müslümanlar açısından daha vahim sonuçlar doğurdu. Çünkü kimi Müslümanlar yenilenmenin, muasırlaşmanın; kökten bir batılılaşma ile mümkün olduğuna inanmaya başlamıştı.

Batı kendi aydınlanmasına rönesans adını vermişti. Rönesans, “kendine gelme ve eski canlılığını, yeniden kazanma” olarak anlaşılmıştı. İslam toplumunda ise muasırlaşma niyetiyle girilen batılılaşma kendini bulma, kendine gelme değil, tümüyle kendini kaybetmeye dönük sonuçlar doğurdu.

İşte merhum Mevdudi bu sürecin hakiki mecrasına oturmasının yolunu “Gelin Bu Dünyayı Değiştirelim” kitabında kısa ve öz olarak ifade etmiş. Müslümanların dünya üzerinde kaybettiği gücü ve hakimiyeti yeniden elde etmesi taklit ile mümkün değildir. Müslümanlar kendi medeniyet birikimlerinden, tarihteki medeniyet tasavvurlarından yeni bir anlayış, yeni bir umran oluşturmalıdır. Öze dönerek, silkinerek, üzerine atılan ölü toprağını savurarak İslam medeniyetinin yeniden ihyasını sağlayacak bir neslin yetişmesini sağlamalıdır. Bu şekilde her yönüyle batılı devletlerin hegemonyası altında inleyen mazlumlar, bu dünyayı değiştirebilir, insanlığı batının yeryüzünü kana ve gözyaşına boğan zulüm sisteminden kurtarabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.