Genç yaşta evlilik mağduriyetten çıkıp faciaya dönüştü

Genç yaşta evlilik mağduriyetten çıkıp faciaya dönüştü

​Türkiye’de uzun süredir gündemde olan genç evlilik mağduriyetinin artık bir faciaya dönüştüğüne dikkat çeken siyasi parti temsilcileri, STK ve yazarlar, mağduriyetin bir an önce giderilmesini istediler.

Türkiye’nin birçok yerinde genç yaşta evlendikleri için haklarında açılan kamu davaları sonucunda binlerce kişi "istismar" suçlamasıyla cezaevinde yatıyor.

Huzurlu bir aile yuvası kuran mağdurlara destekler her geçen gün artıyor. Toplumun her kesiminden gelen desteklere karşı atılacak adımlar merak ediliyor. Bir yandan mağdur edilerek ağır eczalar verilen babalar, bir yandan da hayatın bütün yükünü ve çilesini çekmek zorunda bırakılan anne ve çocuklar, bir an önce bu zulmün son bulmasını istiyorlar.

Bugün Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden birisinin de genç yaşta evlenen çiftlerin mağduriyetleri olduğuna dikkat çeken HÜDA PAR Bitlis İl Başkanı Celal Gül, olayın mağduriyetten çıkıp, bir faciaya dönüştüğünü belirtti.

"Bazı çevreler olayı çarpıtarak kamuoyunu yanıltıyor"

Bazı çevrelerin art niyetle kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını hatırlatan Gül, "7-10 yıldır evlenmiş, huzurlu bir yuva kurmuş, çoluk çocuğa karışmış bu aileler, tutuklanarak cezaevine konuluyor. Bu insanlara ağır cezalar verilmektedir. Kendilerini mağdur etmekle birlikte, ailelerini de mağdur etmektedir. Genç yaşta evlilik dediğimiz öyle bazı çevrelerin kamuoyunu yanılttığı gibi değildir. 17 yaş ve üzeri olan gençlerin, kendilerinin ve ailelerinin rızasıyla evlenerek yuva kuran ailelerdir." dedi.

"Yasalar toplumun değer yargıları ve inancıyla uyumlu olmalı"

Mağdur edilenlere hukuki olmayan ağır cezalar verildiğine vurgu yapan Gül, şunları söyledi:

Kendilerine isnat edilen suçlar ise çok ağır suçlardır. Bu insanlar, 'istismar' gibi yüz kızartıcı suçlarla cezaevine konulmuşlar. Oysa durum böyle değildir. Bir an evvel bu mağduriyetin giderilmesini istiyoruz. Bu gün evlenme yaşları 35-40’a dayandı. Bu da ülkeyi yaşlı bir topluma doğru evirilmektedir. Mevcut mağduriyetlerin giderilmesiyle birlikte, yeni mağduriyetlerin yaşanmaması adına evlilik yasalarının yeniden gözden geçirilerek, toplumun değer yargıları ve inancıyla uyumlu yasalar çıkarılmalıdır.

"Mağduriyetin giderilmesinde birinci etken devlettir"

"Bugün Türkiye’de erken yaşta evliliklerle ilgili çok ciddi mağduriyetlerin olduğunun bilinesini istiyoruz." diyen Eğitim-Bir-Sen Bitlis Şube Başkanı Cabir Durak ise, "Bu şekilde yapılan evlilikler, özellikle yörelere bağlı olarak kimilerinin örf ve adetleri, kimilerinin geleneklerinden dolayı karşılıklı rızaya bağlı olarak gerçekleşmiştir. Bu durumda ailelerin rızası, çiftlerin rızası, hiçbir cebir, zorlama, baskı ve istismar olmadan oluşan bu evlilikler, 5-10 yıl gibi bir süreden sonra açılan bir kamu davasının sonucunda erkeğin hapse düşmesi, anne ve çocukların ayrı bir mağduriyetiyle sonuçlanmaktadır." ifadesini kullandı.

"Anne ve çocuklar kaldıramayacakları bir yükün altına konulmuş"

Mağduriyetin giderilmesinde birinci etkenin devlet olduğuna vurgu yapan Durak, bu durumda olan anne ve çocukların perişan olduklarını ifade etti.

Açıklamasının devamında Durak, şunları söyledi:

Toplumda bu tür nedenlerden dolayı geçmişte yaşanan bu mağduriyetlerin giderilmesi için devlet katkı sunmuyorsa, bu mağduriyetleri kim çözecek? Bu mağduriyetlerin çözümünde birinci etken devlet olmalı. Devletin, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.’ düsturunu esas alması gerekiyor. Eğer bir ailenin erkeği olan, evin her türlü işini yapan baba cezaevindeyse, babalık görevini yapamıyorsa, evini geçindiremiyorsa, burada ki bütün iş yükü ve sorumluluk annenin sırtına yüklenmektedir. Bu kez anne hem annelik hem babalık hem çocuklarına bakma hem de cezaevinde olan eşine bakması sonucu kaldıramayacağı bir yükün altında ezilmektedir. Bu mağdur ailelere bir çözüm getirilmesi gerektiği düşüncesine sahibiz.

İlahiyatçı-Yazar Abdurrahman Dilipak ise, yaşanan mağduriyetlere karşı mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizerek, "Bu bir zulümdür. Sabredip direnecekler. Hazreti Yusuf bir Peygamberdi ve kuyuya atıldı. Köle pazarında satıldı, iftiraya uğradı, hapse düştü. Hayat iman ve cihattan ibarettir. Sonuç, Allah dilediği zaman ‘ol’ der veya o çözülür. Önemli olan o sonucun doğru yönde, Allah’ın rızası doğrultusunda değişmesi için mücadele edip, etmediğimizde. Bütün mesele ben üzerime düşeni yapıyor muyum? Onların haklarına sahip çıkarsam, olur ki kurtulanlardan olurum." diye konuştu.

İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.