Menderes YILDIRIM

Menderes YILDIRIM

Göç göç oldu, göçler yola dizildi

Bugün dünyada göç var. Dünya, Ahiret’e göçerken, İslam âlemi de göç ediyor. Eti ve kemiğiyle bütünleştiği öz diyarından, sülalesinin kemiklerinin gömülü olduğu toprağından, yüreğiyle bütünleşmiş anılarından ayrılıyor; okyanuslara, denizlerin karşı taraflarına, Frengistan’a, nihayet kardeş(!?) bildiği komşu ülkelere sığınıyor.

Mazlum; demin konuştuğu can-paresinin cenazesine sahip çıkamayarak kendi canını dahi ecelin kıyısından dönüp kurtarmış, belki bir daha dönmemek üzere, karanlık umutlara, uğursuz sabahlara yöneliyor. “Altın kafesteki –böylesi- bülbül, ÂH VATAN” demez mi?

Masum postundaki zalimler; tatilleri için Havaî, Batı sahillerine, Uzak Doğu’nun tropikal adalarına ferdî veya ailece(k) göçer; yer, içer ve dahi stres naçarı olarak dönerler. Hicreti, “balayı” zanneden Batı ve yerli işbirlikçileri de trajedi ve dramları, tiyatro diye seyredenler, sıladan, gurbet ellere mahkûm olup yönelmiş gözyaşlarından anlayamazlar.

Derdim, mazlumun dramıdır. Bugün, sevgili Peygamberimin(as); “Bu din, garip geldi, garip gidecek; ne mutlu o gariplere!” sözü, muhacir kardeşlerimin şahsında yüreklerin derinlerine işleniyor. Dün, Allah’ın Resulü(as) ashabıyla horlandı, neticede hicrete zorlandı. Taif, Habeşistan ve nihayet Medine onlara yâr olmuştu.

BM Raporuna göre; dünyada 55 milyon mülteci var ve bunun %50’den fazlası kadın, çocuk yaşlı ve bunlar da bulaşıcı hastalıkların pençesinde. Muhacirlerin %85’i Müslüman’dır. Gelişmiş ülkeler, sadece %13 –o da nitelikli- mülteci kabul edebilmiş, Sadece 2013 yılındaki mülteci sayısı bile 6 milyonu aşmıştır.

Bugün, Müslüman(!?) ülkelerin kapıları kardeşin feryadını duyamıyor. Türkiye Cumhuriyeti ve hükümeti şartlarını zorlayıp elini taşın altına koyuyor, koymalıdır da. Ne mutlu! İD’in(!?) korkusuyla sadece 24 saat içinde Türkiye’ye sığınanların sayısı 70 bini geçmiş. Bu gün Müslüman halklar; Haçlıların değil, alnı secdeye giden kardeşlerinin mağdurudur.

Müslümanlar(!); Hz. Ali(ra)’ın deyimiyle, “Hakkı arıyor ancak batıl işliyor” (Hariciler için). İmtihanınız; insanlık, iman adına zorlu geçiyor!

Hz İsa (as)’ın feryadı da aynıydı. “Allah’a giden yolda, kim benim yardımcılarım olacak? Dedi. Havariler; biz Allah’ın yardımcılarıyız… Şahit ol dediler.” (Al-i İmran:52). Buradaki Allah’ın Yardımcıları, “Ensarullah” olarak geçiyor. Günümüzde, göç edip gelenlerin gözü, işte böyle bir “Ensarullah” ve “şahid’in” yolunda.

Kur’an-ı Kerim; “zor zamanda onurlu duran insanları dörde ayırıyor: “Onlar ki; (1)iman, (2)hicret, (ve) (3)cihat ettiler. Onlar ki; (bunları) (4)himaye ettiler(Ensar); işte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için mağfiret ve bol rızıklar vardır” (Enfal:74).

Bu gün sınırlarımızda, “bizi kurtarın..!” deyip, dünyanın sağır duygularına haykıran kardeşlerimiz için “Ensar(ullah)” olabilecekler nerededir? Nerede, tapusunu kardeşiyle paylaşacak Ensar? Allah, “mağfiret ve bol rızık” vadediyor.

Mazlum olmak, sevilmek için yeterlidir. Bile bile görevden kaçanlar bilmelidirler ki gerçekte, insanlıktan kaçıyorlardır. Mazlumun dini ve ırkı sorulmaz. Duyarsız bir halka, “mağfiret ve bereket” de gelemez.

Bu yıl Ortadoğu ve özellikle de ülkemizde görülen kuraklığın sebebi; sakın, “muhacirlere karşı olan duyarsızlığımız” ve “subaşı gölgeliklerde işlenen günahlar” olmuş olmasın! İç bölgelerde kimi çeşme ve çağlayanlar kurudu. Gelecek yıl da durum böyle olursa bu, kuraklık ve kıtlık anlamına gelebilir.

Sınırlarımıza sığınmış kadınlar; yabancı muhabirlere yürek burkan, insanlığı utandıran dramları anlatadursun; anlatılan her şey; katliamların asıl müsebbibi olan Batı âleminde, Islama ve Müslüman’a da mal ediliyor. Böylece, tükenmiş Batı medeniyeti, yegâne çare olarak sunulmaya çalışılıyor.

Mısır İhvanının Türkiye’ye hicret edebilmesi; İslam dünyasının tevhidi ve Türkiye’nin de yakın gelecekte bu dünyaya liderlik iddiası açısından stratejik ve hayatî önem arz etmektedir. Tabii ki Türkiye, şu haliyle Ortadoğu dengeleri adına, Batı karşısında risk almaktadır. Risk de büyüklüğün göstergesi olduğuna göre; sağlam zeminde durmak ve endişelenmemek gerekmektedir. Batı, Türkiye’nin büyümekte olduğunu pek ala görmüş biz de görelim.

Halkı Müslüman ülkelerdeki iktidarlar, “halka rağmen var olmayı bir kenara bırakıp; halklarını katledip iç ve dış göçlere zorlamadan, adaletsiz mahkeme cellâtlarıyla daha fazla muhatap etmeden,” katliamlardan vazgeçmeliler.

Yeryüzü, özellikle de İslam âlemindeki Çağdaş Yezitler; çok ÂH aldılar, bu ÂH’lar çoktan dergâh-ı İlahiye ulaştı. Ah’lar gelip bizleri helak etmeden Tevbe-i Nasuh ile halka yani Hakk’a teslim olmalıdırlar. Aksine; çiğnedikleri adalet, yakın gelecekte kendilerine de lazım olacaktır. “Rabbim, içimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri helak edecek misin?” Zulümden berî, mazlumdan yana olma dua ve temennilerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.