Esra GÜLŞAHİN
Gökyüzüne Sevdalı Yiğitler
Aşk kitabesinin önüne kanınızı koyduk
Sevda yolunun başına adanmışlığınızı serdik
Şahit olduk özgürlük dolu ruhunuza...
Şehit oldunuz,
Gözlerinizden özlerimize dirilişi sunarak
Kendi içinde damlatılmayı bekleyen mürekkebi hangi halinize değdirsem?
Nerden başlasam ya da
Donuk kaldı gözyaşlarım...
Kelimeler kifayetsizliğe bürünse de akmak istiyor yine de
Geç kalınmışlığın değil her dem
hatırlatılmanın yadında kelam
Hala kirlenmemiş yüzler ve masivaya
ahdetmiş yürekler vardır
Zaman tanıktır, gözlerimiz en güzel temaşayı eder
Ahdini değiştirmeyecek olanlar
Bendini eritip fenada buluşanlar
Gönülleri gökyüzüne sevdalı yiğitler
Ey Amed!
Bu kaçıncı adanmışlık?
Bu nice kazanmışlık?
Alnın nur dolar, ruhun gül kokar
Kanlarıyla yazdılar bak yollarını
Geleceğin takip edeceği iz olsun diye
Şehadet kolyelerini taktılar şehrin boynuna
Nazenin bir damat sadedinde uğurlayalım diye
Vallahi kazandılar!
Can dolusu teslimiyetle gittiler Rabbe
Ey Amed gördün mü?
Bir bayrak çekildi göğe
Bu galibiyetin müjdesi idi
Bu rahmetin cilvesiydi
Ama kalanlar için acı da hiç geçmeyecek bir masumiyetti
Kime yansın ki içimiz?
Hangi bacımızın derdini yüreğimize ekmeyelim ki?
Aytaç'ın eşini mi, diğer bacıları mı yoksa yetim kalan tüm çocukları mı?
Yine de bu acı tohumunu onlar ekecektir bağırlarına
Ve belki gizli gözyaşlarıyla sulayacaklardır
Biraz da teslim içerikli sözlerle Zeynebiliğe bürüneceklerdir...
Zulümler dünyanın başını döndürmekte
Bu hıyanet kendisini Kabil'ce diriltmekte
Cehennem de onlar için tüm yakıcılığıyla süslenmekte
Unutulan kendisini hatırlattığında
İfşa edilip gözlere sokulduğunda
Körlüğe gazel okuyan ameller aleyhte olduğunda
İşte o zaman göreceğiz siz zalimleri!
İşte o zaman dürülecek amel defterinin çaresizliği
Siz gözlerimize özü içiren Şehit'ler
O güne ant olsun ki dünya değeri beş para etmiyor
Bu dersi gönüllere serpmek ne büyük kazançtır insan için
İşte gidişiniz ve belki şehadete hazırlanan önceki hayatınız
Hayat bilgimize bu dersi verdi
Sonra anladık ki;
Şehitliğe aday nice gönüller var
Anladık ki;
Şahitliğe meydan okuyan ne erler var
Varsın üzülen, acı çeken, kanla masumiyeti ispatlayan bizler olalım
Ama zalim değil!
Bereketlendirelim gözyaşlarını
Hüznün ortasına hep bir tebessüm otursun
Çünkü şehadet meyvesi en güzel tesellidir imani gönüllere
Şefaat yetkisi en güzel yardımdır en yakınların hasretine
Peki sen ey zalim!
Hangi sevinç, hangi kazanım, hangi vicdan rahatlatacak seni?
Onlar gittiler hakikat otaya çıktı
Onlar göçtüler tüm iftiralar aklandı masumiyetten
Onlar ilerlediler her şey anlamını buldu
Öyle bir gidiş ki
Beraberinde bir çok gelişi getirdiler
Şehadet baştan sona dirilişle silkeledi yürekleri
Öyle bir gidiş ki
Zalim mağlubiyet dolu kadehten yudumlar devşirdi boğazına kazanmışçasına
Ama Hüseyn-i yarenler her dem, Yezidlere karşı galibiyeti ispatlayacaklardır
Siyerin dünyasına girip
Mekke ve Medine'yi dolaşırken
Savaş meydanlarında mücahitlerin cesaretlerini yudumlarken
Hz. Hamza'nın vahşice şehit edilmesini okurken
Ya da bir Kerbela sahnesi canlanırken
Ashab-ı Uhdud'u hayali seyre dalarken
Gözüm diğer yandan yaşanılan dünyadaydı
Ve geçmişte yaşanılanlar bu dünyada izlediklerimdi
Günümüzün benzeriydi
Yolun yolcusu olmak aynı hali yudumlamaktı
Aynı pür melali yaşamaktı...
Tarih ve gönüller kazıdı isminizi vicdan duvarlarına
Unutulmayacak ve yitirilmeyecek canlarsınız her biriniz
Siz hem yusufilik kanadına hem şehadet kanadına sahip olan Turan Hocamız
Siz gençliğinizle adamışlığı öğreten Hüseyin kardeşimiz
Siz ardınızda (binlerce) Hasan'ı bırakan Hasan kardeşimiz
Siz yardıma koşan ve Allah'ın da şehadetle yardım ettiği Cumali kardeşimiz
Siz şehadeti kendinize Allah'ın da size yakıştırdığı Riyad kardeşimiz
‘Biz Allah'ın askeriyiz' deyip şehadet rütbesini hak eden Cengiz kardeşimiz
Ve diğer şehitlerimiz...
Ya sen nazenin yüreklimiz, yaşı küçük ruhu büyük Yasin'imiz
Ve sen Yasin'imiz... Ve sen...
Ve şehitler kervanına adım atıp sessiz çığlığımız olan Aytaç Hoca'mız
Yasin'e hocalık yapıp,
bize de şehadet mektebinde bir ömür hocalık yaparak
ruhumuzu olgunlaştıracak Şehid'imiz!
Gidişiyle; aydınlanan yolların keskinliğini içiren,
Vazgeçmeyişin ahdini yineleten,
Sabit dağlar misalince teslimiyet yükleten Şehid'imiz!
Dilimizde hiç eskitmeyeceğimiz adınızla bir hasbihal içindeyiz
Çünkü iman etmişiz; ‘Şehitler Ölmez'
Bu dava ışığı sönmez
Bu dava yolu son bulmaz
Boş bir oyalanmaca, bu galip olma çılgınlığı
Fakat bu galibiyet hayalleri mağlubiyeti verecek ellerinize
Korku yok, geri sekteme yok
Bu davadan vazgeçme hiç yok!
Yaptığınız her bir haksızlık bizi davamıza bağlayan çözülmeyesi bir ip
Bu aşk bizi kendisine bağlayan kördüğüm oluyor
Vallahi yenileceksiniz!
Gündür gelir geçer
Bir ya da iki gün kaldık dediğimiz oyalanmacadır dünya
Asıl bekleyiş sonsuzluk kefenini kuşanarak gidilen bir Mahkeme-i Kübra olmalıdır
Unutulmasın ki;
Allah gökyüzünü bahşedecek kadar Rahman ise,
Azabının çetin olacağını bildirecek kadar da Kahhar'dır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.