Ayşe CENGİZ
Gönül ile Halık'ı arasında
İnsan unutan, alışan, sürekli bir değişime gebe olan varlık... Esfele‘s-safilin ve eşref-i mahlukat arasında yol alan, yollar arasında yol arayan, yolda olmakla mutlu olan bir yolcu... Kendini doğanın hakimi olarak görse de o, evrende yalnız bir zerredir. O zerrede, evren kadar geniş ve sonsuz duygular hafîdir. O zerre yaratıcısının nazarında evrendeki tüm yaratılmışlardan evladır. Bu kadar mahlukun arasında Halık insanı muhatap almış, onu irade ile şereflendirmiştir. Bu irade ya onu ebedi huzura ya da ebedi hüzne götürecektir. Tüm bu donanıma rağmen insan acizdir, kendinden güçlü bir varlığa sığınma hissi içindedir. Hangi çağda olursa olsun, hangi dine ve inanışa mensup olursa olsun insan, daima isteklerini başka bir varlığa iletmiş, ondan dilemiştir. Para, mutluluk, sağlık ve daha birçok niyaz... Kimileri güneşten, kimileri ateşten, kimileri putlardan, kimileri ise gerçek yaratıcıdan... Velhasılıkelam kendinden daha kavi gördüğü neyse ondan... Çünkü istemek, amaçlamak insanın yaşama tutunmasını sağlar. O ister ve istediği için çabalar. Yardım ister ve yaratıcısına yönelir... Yaratıcısı kulunu, istediği için sever. “De ki: Duanız olmasa Rabb’im size ne diye değer versin! ...” (Furkan 77)
İnsan yaratıcısının tanıdıkça sever, sevdikçe ister. Dua, Allah ile arasındaki bağını güçlendirir. “Rabb’im ben acizim, sen Kavisin. Sen dilemedikçe hiçbir şey olmaz, yalnız senden yardım isterim. Sen aracılar gönderen her şeye kadir Allah’sın ...” tüm bunların tercümesidir dua. İnsanın Rabbine muhtaç olduğunun resmidir. Rabbin kuluna zaman ve mekâna bağlı olmaksızın yakın olduğunun işaretidir. Her halde ve her durumda Rabb’inin yanında olduğunu, ona bir dua kadar yakın olduğu gerçeğidir istemek. Akıllı insan, yalnız rabbinden ister. Her zerrenin asıl sahibinden... Her daim yakınında olandan. Çünkü Rabb’i “Kullarım beni sana soracak olursa muhakkak ki ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse onlar da benim çağrıma cevap versinler. Ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar .”(Bakara 186) buyurmuştur. Hiçbir duanın boşa gitmediği bilincindedir akıllı insan. O çabalar ve gerisini Allah’a havale eder. Her işi tamamlayacak sonuca vardıracak Rabbine teslim eder kendini. Tabiri caizse Rabbine bir mektup gönderir. O mektup yürekten gelmiştir, edeplice hazırlanmıştır, kabul edileceğine inanılarak teslim edilmiştir. O mektupta yalnız hayır vardır, şer yer alamaz. Bu mektup kul ile Allah arasındadır. Başka şahıslar dahil olamaz. Ancak başka şahıslar için hayırlar dilenmişse Rabbi daha bir memnun olur. Bu mektup kula şifadır... Sadra dinginlik verir. Yeter ki doğru hazırlansın, devamlı olsun...
Kalbe inşirah veren Rabb'den istemeyi unutmamak duasıyla vesselem...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.