Görevlendirilmiş İslamcılara Geçmiş Olsun...!
Libya'da Bahar dalgası ve işgal söz konusu olduğunda ,Recep Tayyip Erdoğan'ın tavrı ve tepkisi de dalga dalga değişerek olgunlaştı ve kemale ulaştı.
Görevlendirilmiş İslamcılara Geçmiş Olsun...!
Libya'da Bahar dalgası ve işgal söz konusu olduğunda ,Recep Tayyip Erdoğan'ın tavrı ve tepkisi de dalga dalga değişerek olgunlaştı ve kemale ulaştı.Önce katiyyen olmaz, sonra şöyle olur, en son ustalık döneminde ise aha da tam böyle olur… diye hem dünyayı hem Arap dünyasını hem de Türkiye'deki insanları şaşkınlık içinde bırakan tavır değişikliği sanki Sayın Başbakanı rahatsız etmiş olmalı ki, Suriye Meselesi ya da Suriye deki Arap baharında en başından beri istikrarlı ve değişmeyen zaman zaman sertleşen, zaman zaman sessizliğe bürünen bir tavıra dönüşmüş durumda. Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli olurcasına, bu tavır ve tepkileri okuyanlar bu işin sonu Suriye'ye müdaheleyle sonuçlanır diye düşünmekten kendini alıkoyamıyor.
Batı Dünyası ,Suriye ve Esad'a tepki koydu,Tayyip Erdoğan herkese Demokrasi ve Özgürlük dersi verircesine Esad'ı tehdit etti. Arap Şeyhlikleri tepkiyle, "Alevi diktatoryası derhal gitmelidir" tavrı ortaya koydu,Tayyip Erdoğan Sünni halka sahip çıkıp "sizi özgürleştireceğim" tavrını ve güvencesini verdi. Sınır illerini hem sığınmacılara hem de silahlı mücedele veren gruplara mesken açtı. CİA, Mossad, Fransız ve İngiliz İstihbaratının yönlendirmeleri, Libya, Tunus, Irak, İngiltere, Türkiye'den gönüllü eğitmenlerin katkıları, Katar,Kuveyt, Bahreyn ve Suud Petrol Sermayesinin müşfik ve hayırsever katkıları ile Suriye İslami Devrim Mücadelesi bu günlere geldi.
Tabi ki bir de her fırsatta İstanbul'da gösteri yapmaya çalışan sayıları 300'ü geçmeyen stratejik ve derin ağabeyler topluluğunu da yad etmeden geçersek büyük bir desteğin hakkını vermemiş oluruz. Bu ağabeyler bugünlerde Türkiye'nin bazı illerinde Suriye halkıyla dayanışma Platformları kurma ve kurdurma görevi vermekteler. Belki de İstanbul'da kitleselleş ilemediğinden, bu kadar efor sarf edilmesine rağmen dalga dalga büyüme gerçekleşmediği için bir yol bulunmaya çalışılmaktadır. İstanbul'da olmayan beklide Anadolu'da yakalanabilir.
Sayın Davutoğlu, İslami cemaatleri (The Cemaat hariç) ve kanaat önderlerini İstanbul'da toplayıp Hem füze kalkanı hem de Suriye meselesi hakkında Ayet ve hadislerle açıklamada bulunduktan sonra, birer Özgürlük elçileri olan bu geçmişin radikalleri memleketlerine döndüklerinde Füze kalkanının fazilet ve kerametlerinden ve Suriye'ye neden Müdahale etmemiz gerektiğinden cemaat müntesiplerine anlatarak o güne hazırlıklı olmaları talimatları verildi….
Ancak geçmişin radikalleri bu süreci kontrol edemediler ve her şeye rağmen süreci yönlendirerek Suriye ve Esad aleyhine kitlesel bir nefret ve tepki dalgası oluşturamadılar, bununda bahanesini bazı insanlara dünya kadar yalanla beraber atmaya devam etmektedirler.
Bu süreç de, Özgürlük ve Demokrasi havariliği, Tayyip'e %50'nin üzerinde oy vermiş olan bu muhafazakar halk üzerinde herhangi bir tavır değişikliğine, "Suriyeliler özgür olsun diktatörler Ortadoğu'dan hemen defolsun" şeklinde bir tepkiye yol açmadı. Hemen Mezhebi argümanlar kullanıldı, "O diktatör alevi diktatördür ve bizim gibi Sünni olan halka zülüm yapmaktadır. Alevi ve Şiiler zaten sapıktır onlar şu,bu ve o meselede bizim gibi değildir, zaten onlar filankeslere küfür ederler, Kur'ana da inanmazlar, Namaz kılmazlar, oruç tutmazlar, bunların dinde yeri yok, Muaviye, Yezit ve Yavuz Sultan Selim bunlarla boşuna mı uğraştı..." gibi küllenmiş ne kadar konu varsa ,bire kırk katarak dillendirilmeye başlandı.
Şii Dünyasının fanatik bazı hikmet bilmez mollalarının söz ve hakaretleri ölçü alınmaya başlandı, Sünni dünyanın da fanatik alimleri vahdet ve kardeşlik ilkelerini dinden çıkararak, kılıç sallamaya başladı. Yıllardır Amerika'dan, İsrail'den, şeytandan, zevk ve sefa peşinde koşan Kral ve padişahlardan hiçbir rahatsızlık duymayan sözüm ona Sünni Selefi Ülema, bunlara kabus olan Hizbullah, Hamas, İslami Cihad ve onların destekçileriden rahatsız olmaktadırlar. Bilakis Direniş hattından Ümmeti kurtarsınlar diye bu kral ve padişahlara dost olmaktadırlar…
Mezhebi argümanların çok iyi ve derin kullanıldığı Suriye meselesinde epeyce yol alınmasına karşın, istenilen hedefe çok uzaktayız. Türkiye halkı henüz Suriye'ye müdahalenin gerekliliğine inanmıyor, anketler öyle söylüyor.. Bu arada Bizim Akıncı birliği radikal İslamcıların aldığı onca maddi ve manevi desteğe rağmen, kopardıkları onca yaygaraya rağmen halen anketlerin yeteri olgunluğa ulaşmamış olması, bu iş İslamcı radikal akıncılar sayesinde olamayacak kanaatini doğurmuş olmalı ki, Tayyip Erdoğan halkın teveccühünü kazanacak bir başka karta başvurmuş durumda.
Bu arada Sayıları 300'ü geçmeyen bu radikal İslamcıların projeleri iptal edilmiş ya da ihmal edilmiş gibi gözükmektedir. Bu yüzden gittikçe hırçınlaşan İslami olmaktan çok nefsi davranan bu 300 kişilik gruplar bundan sonra, düne kadar savundukları değerlere ortalık yerde küfür ve hakaretler edebilmektedirler. Tayyip Erdoğan'ın verdiği görevi yerine getirememenin ve projenin iptal ediliyor olmasının verdiği hezimet bu 300'lük grupları zıvanadan çıkarmıştır…
Suriye'ye müdahale yapabilmenin bundan sonra ki ayağı halkın milliyetçilik duygularının kabartılması neticesinde elde edilmeye çalışılacaktır. Mezhebi dayanaklarla Suriye İçinde olgunlaştırılmaya çalışılan kargaşaya müdahale etme isteği ve iştiyaki milliyetçilik ve asabiyet duyguları ile yapılmaya çalışılmaktadır.
Türk Keşif Uçağının, Suriye (Rusya) tarafından uyarılmaksızın Füze ile vurulması (!) bahane edilerek, Türk halkının yeter artık sabrımız kalmadı şeklinde bir tepkiyle sonuçlanması beklenirken, anket sonuçlarının henüz müdahale duygusunun olgunlaşmadığı şeklinde tezahür etmesi, sinir bozucu oldu. Bu arada uçak düştü mü düşürüldü mü, uçaksavar mı füzemi, Suriye karasuları mı yoksa değimli, Pilotlar öldü mü öldürüldü mü tartışmaları ise teknik ve usta bir siyaset güdemediğimizi, Radarlarımızın ve uydularımızın (!) acziyetini ortaya koydu. F-16'lara talimat verildi, vuracaklardı ancak son anda vazgeçildi, gibi haberler ortaya atılarak bu duygu anketle test ediliyordu. Henüz olgunlaşmamış bir durum söz konusu.Ancak İslamcıların yapmaya çalıştığından daha kısa sürede daha fazla destek sağlanabilmişti. Muhalefet hem CHP hemde MHP, Tayyip Erdoğan'a tam destek verdiklerini, "Ya Allah, Bismillah, Allahu Ekber!" nidaları ile Cihad'a hazır olduklarını belirtmişlerdir.
Milliyetçilik ve 30 yıldır Türkiyenin çözümsüz meselesi olan Kürt sorunu ve PKK ise son anda imdat gibi yetişti. Suriye'nin içinde bulunduğu durum, otorite boşluğu veya önceden hesap edilen bir durum deyin fark etmez. Kamışlı bölgesinde PYD'nın bir Kürt Devleti tahsis etmeye çalışması, PYD'nın ise Suriye'deki PKK olduğu gerçeğinden hareketle, Suriye'ye müdahale etmek için en iyi zemin ve ortam hazır hale geldi. Türkiye İnsanı PKK'dan rahatsız, Esad'da PKK'ya destek veriyor, PKK'da Bizim evlatlarımızı şehid ediyor, öyleyse fazla söze gerek yok. Hemen Sınır boylarına mekanize askeri birlikler sevk edildi. Kamışlı'daki Kürt Devletini PKK'nın yönettiği medyada manşetten veriliyor. Liderinin İTÜ mezunu olduğu, Türkçeyi iyi konuştuğu gazetelerde yazıyor. Halk desteği sağlanır sağlanmaz tam gaz ileri PKK'ya karşı savaşa gidilecek gibi gözüküyo r(!).
Bu arada bizim 300 kişi kadar militarize ve mekanize radikal İslamcılarımıza da bu projede iş düşebilir. PKK mensuplarının mezhep ve din hakkındaki saplantı ve sapkınlıkları konusunda, medya ve sayfalarda yeteri bilgi paylaşırlarsa anketlerde belki %1 veya 2 lik bir iyileşme sağlanabilir. Özellikle Esad ve PKK bir de İran İlişkileri belgelendirilirse, üzerinde Devrim muhafızı kimliği olan birkaç PKK'lı ele geçirilir ve El Cezire'ye konuşturulursa, Kürtlerin aslında Fars kökenli oldukları, Farsçanın Kürtçeye yakın olduğu ifşa edilirse belki de Kürtlerin aslında Şii oldukları, bu yüzden Suriye'de devlet kurdukları, Silahları Hizbullah'tan aldıkları gibi değerlendirmeler anketlerde kıpırdanma yapabilir. İslamcılarda bu kutsal işde görev almış olurlar.
Kur'anî değerlerimizin, Peygamber örnekliğimizin hiçbir anlam ifade etmediği bu mücadele ve savaş örnekliğinde, radikal İslamcılar mezhepçiliğe ve milliyetçiliğe sarıldılar, Kur'an-ı ise kalemlerinin ve dillerinin ucuna kalkan yaptılar…!
Muhammed HAKLI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.