Mehmet ŞENLİK
Göz aydınlığımız çocuklarımız bizimdir
Şüphesiz ki, bu dünyada insanoğlunun nail olduğu lütufların en büyüğü çocuk nimetidir. Çocuk dünya hayatının süsü, ahiret hayatının da umududur. Dünya hayatını güzelleştiren iki servet vardır. Bunlar mal ve evlattır. Bu iki serveti en güzel ve en emin yerde korunmasını istemek en tabii hakkıdır. Birileri cebren onun elinden almasına, zayi etmesine müsaade etmez.
Nasıl ki, insan servetini, malını zayi edecek, onu çarçur edip yok edecek birinin yanında emanet bırakmak istemiyorsa, aynı şekilde maldan da paradan da daha kıymetli olan çocuğunu, minicik yavrusunu da kötü eğitimcilerin, ahlak bozucuların eline teslim etmemeli, bozulmasına müsaade etmemelidir. Ederse dünyada da ahirette de ziyan edecek, hüsran içinde hüsran yaşayacaktır.
Şunu çok iyi bilmemiz gerekir ki, dinden imandan habersiz, Allah'tan peygamberden kitaptan ve maneviyattan yoksun olarak yetişen ve ya yetiştirilen çocuklar, bizim çocuklarımız olmayacaklar. Bu tarzdan eğitim alan çocuklar bize düşman olmaları da muhtemeldir. Zalim eller bizim çocuklarımızı hem bizim paramızla okutacaklar, hem de bize düşman olarak yetiştirecekler.
Baksanıza Milli Eğitim Şurasında alınan tavsiye kararlarına nasıl itiraz ediyor, bas bas bağırarak seslerini yükseltiyorlar. Ne imiş? Efendim 1.2.3 sınıflardaki çocuklar için din dersi konuluyormuş! Dindar olan anne-babaların çocuklarına din dersi verilmesini istemekten daha tabii ne olabilir? Bu onların en doğal haklarıdır! Hiç kimse şimdiye kadar gasp ettiği bu hakları engelleyemez ve artık buna gücü de yetmez!
Bizler Müslüman halk olarak bu en tabii hakkımızı istiyoruz ve alacağız İnşaallah'u Teâlâ. Birileri isteseler de istemeseler de bunu vereceklerdir. Çünkü bu çocuklar bizimdir, bizim göz aydınlığımızdır. Bizim istediğimiz ve uygun gördüğümüz şekilde ancak okuyacaklar. Siz onları bizim verdiğimiz vergilerle okutuyorsunuz. Size vermediğimiz bir salahiyeti suiistimal etmeye asla hakkınız yoktur.
Bunlar bugüne kadar kendilerini bizim de çocukların da sahibi olduklarını sanmışlar? Ve hala öyle görmeye devam ediyorlar. Bir milletin dinini, örfünü, soyunu, kültürünü temelden değiştirmek için ilkin çocukları hedefe koydular. Bunu başarmak için tekelden eğitim verme yolunu seçtiler. Tevhidi Tedrisat Kanunu çıkarmakla halka ait olan tüm eğitim yuvalarını kapattılar ve adına milli eğitim dedikleri Avrupai eğitim ve kültürü dayattılar, enjekte ettiler.
Uzun bir süre bunu denediler, ama başaramadılar. Baktılar ki, ne ederlerse etsinler bu insanlar bir şekilde dinlerini öğrenecekler. Buna tedbir olarak ilkin imam hatipleri açmak, sonra milli eğitime bağlı olarak Kur'an kurslarını serbest etmek zorunda kaldılar. Sonra buraları da yonttular. Din dersi mi? vatandaşlık dersimi? Ne olduğu belli olmayan bir şey çıkardılar ortaya.
Ancak şimdi bütün tezleri çöktü. Adına milli dedikleri ama aslı Avrupai olan eğitim sistemleri, iflas etti. Artık insanlar uyandı, kendilerine ait olmayan bir şeyi istemiyor. Kendi okullarında kendi derslerinin, kendi dinlerinin okutulmasını istiyor. Bunun adı milliyse içi de milli kültürle doldurulmalı diyorlar. Safsatalar devri bitmiş, gerçeklerin tabii seyrine dönme zamanı gelmiştir.
İşte Milli Eğitim Şurası bunu keşfetmiş ve tavsiyelerini bildirmiştir. Bu iyi bir gelişmedir. Bu halkın evlatları, her şeyden önce kendi dinlerini, örf ve ananelerini öğrenmeli, kendi geçmişini öğrenebilmesi için Osmanlıcayı ve alfabesini de öğrenmelidir. Ahlaksızlığın ve eğitimsizliğin temelini teşkil eden karma eğitim modeli kesinlikle kaldırılmalıdır.
Müslüman halkımız kendi çocuklarına da okullarına da eğitim biçimine de sahip çıkmalı, birer emanet olan çocuklarını ancak emin ellere teslim etmelidir. Bu onlar üzerinde dini bir vecibedir. Şüphesiz ki, çocuğun anne-baba üzerindeki haklarından biri de ona güzel bir isim vermeleri, helal rızıktan yedirip beslemeleri, dinini, ahlak ve edebini öğretmeleridir.
Dinimizde çocuk eğitimi dünyaya gözlerini açar açmaz başlar. İlk duyacağı söz Allah'u Ekber sözü olmalıdır. Yani çocuğun kulağına ezan okutulmalıdır. Şüphesiz her yeni doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Büyüyünce anne-babasına tabi olarak ya Müslüman kalır ya da onların üzerinde bulundukları dine gider. Yahudi iseler Yahudi, Hıristiyan iseler Hıristiyan olur.
Ey mümin anne ve babalar! Çocuklarınızın sizin olmasını, size salih evlat olarak kalmasını istiyorsanız onların canlarını koruduğunuz gibi zihinlerini, ahlaklarını ve eğitimlerini de korumalısınız. Onların hem dünya hem de ahiret mutlulukları için çalışmalısınız. Yoksa onları ateşlere atarak veballerine girmiş olursunuz. “Yakıtı taşlar ve insanlar olan ateşten kendinizi ve çoluk çocuğunuzu koruyunuz” ilahi fermanı unutmayınız.
“Ebeveynin evlâda bırakacağı en güzel miras, onu güzel ahlak ile eğitip terbiye etmesidir.” (Tirmizi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.