Günler, vahyin günleridir
Vahiy, beşeriyet ile Yaratıcısı arasındaki iletişimdir ve bu anlamda insanoğlu ta yaratılışından bu yana bu rahmetten mahrum olmamıştır.
Vahiy, beşeriyet ile Yaratıcısı arasındaki iletişimdir ve bu anlamda insanoğlu ta yaratılışından bu yana bu rahmetten mahrum olmamıştır. Vahiy hep olagelmiştir. Fakat şu içerisinde bulunduğumuz günler, bozulmamış, taptaze, sımsıcak vahyin günleridir. Tabi ki, görebilenler için, duyabilenler için, hissedebilenler için, nasibi olanlar için.
İnsanoğlunun sonsuz kurtuluşu ve mutluluğu için bundan sonra yapması gereken yegâne şey, bu vahyi hayatına hakim kılmasıdır. Herhalde bundan daha şerefli bir uğraş olmasa gerek insanoğlu için.
Vahyi, yani Hakîm olan Kur'an'ı hayata hakim kılmak isteyenler, mutlaka Kur'an'ı kendilerine öncelikli gündem yapmak zorundadırlar, yani bütün günlerinin gündemini Kur'an oluşturmalıdır.
Kur'an'ın bir Müslümana gündem olması ne demektir? Her gün vaktinin önemli bir bölümünü doğrudan Kur'an mütâlasına ayırması demektir, kendisini bu işe hasretmesi demektir, sair vakitlerinde de bu atmosferi teneffüs etmesi demektir, birlikte olduğu kişilere bu havayı yansıtması demektir, mütâlalarından elde ettiğini başkalarına aktarması demektir, başkalarının Kur'an'dan yakaladıkları önemli tesbitleri alması demektir.
Ve Kur'an'ın genel gündem olabilmesi için de Kur'an'ı kendisine bu şekilde gündem yapanların sayısının toplum içerisinde onbinlere ulaşması gerekmektedir.
Bu Kur'an'ın bizi iki cihanda felaha erdirebilmesi için, bu Kur'an'ın fonksiyonunu üzerimizde icra edebilmesi için, bizim bu Kur'an'a, Allah'ın bu ipine sımsıkı sarılmamız icab eder ve zaten bununla emrolunmadık mı?
Allah'ın ipine, Kur'an'a sarılmak demek ne demektir, bu sarılma işi nasıl olacak?
Söylediğimiz gibi, her gün önemli bir zaman diliminde Kur'an'la ciddi anlamda beraber olmak, Kur'an'ı mütâla etmek demektir. Evet, her gün ve hem de önemli bir miktarda.
Kur'an'ın gerek ferdi hayata ve özellikle toplumsal hayata yön verebilmesi için müslümanın Kur'an'ı bu şekilde gündeminin birinci sırasına alması ve hiç bir zaman da bu birinci sıradan indirmemesi gerekir.
Fakat iyice düşünüldüğünde bu büyük bir iddiadır, zor bir şeydir ve herkes tarafından da kolay kolay yerine getirilecek gibi değil. Ya her gün önemli bir zaman ayırıp bir yere çekilerek kendimizi bu işe hasretmekle olabilir ki, iyice düşünüldüğünde bu zor bir meseledir ve yapabilecek insan sayısı çok azdır. Elbette zor olacak Allah Teala'nın Kitabı'nı hayata hakim kılma meselesi ve bir seviye ister bir gayret ister. Bırakınız pratiğe geçirmeyi, teori olarak dahi zordur. Fakat elbette imkansız değildir.
Kur'an'ı bu şekilde gündem yapabilmenin yollarından birisi, bu işi namazla yerine getirmektir, yani namaz içerisinde, çok çok Kur'an okumaktır.
Araştırıldığında görülecektir ki, Allah Rasûlü (s.a.v) ve muhterem arkadaşları bu işi namazla yapmışlardır, yani Kur'an'ı değişmez ve biricik gündem olarak tutmayı, namazlarda uzun uzun okuyarak başarmışlardır. Allah'ın Kutabı'nı her gün Allah'a okuyarak. Aynı zamanda hafızlıklarını veya mevcud ezberlerini ancak namazlarda, özelikle farzlarda ve teheccüdlerde uzun uzun okumak sûretiyle muhafaza edip unutmadıklarını görüyoruz.
Bu konu üzerindeki ısrarımız yadırganmamalı ve bunun gerçekleştirilmesi imkansız görülmemelidir.
Yeryüzünün diğer kesimleriyle, kültürleriyle ve özellikle Hıristiyan dünyasıyla sınırların kalktığı ve bütün insanlığın iç içe olduğu bir dönemde sahip olduğumuz sımsıcak "Vahyin Taşıyıcıları" sıfatından başka bir sıfat yakışır mı bize? Sadece yakışma meselesi değil, iç içe olmaya başladığımız insanlık alemi önünde "Vahyin Taşıyıcıları" olmak bizim en büyük mükellefiyetimiz değil de nedir?
O halde Vahiyle donanmaktan başka bir yol varsa, Vahyi kendimize birinci gündem yapmaktan başka bir yol varsa söyleyin.
Bunun yolu da, tesbit edeceğimiz kısa programlarla, küçük ara hedeflerle Kur'an'ı beynimize, hafızamıza almak ve daha sonra her şeyi bunun üzerine bina etmektir.
Ramazan'ı böylesine şereflendiren, böylesine kutlu yapan, ona gelen Misafir'dir.
Kutlu olsun, hoş gelmiş, safalar getirmiştir!
Geçen Ramazan'da Neler Kazanmıştık?
İşte Rahman ve Rahim'in rahmet ve mağfiret çağlayanı üzerimizde çağlamaya başladı. İçebileceğimiz ne ise, haydi buyurunuz içelim. Doldurabileceklerimiz ne ise getirin kaplarımızı dolduralım. Nelerden arınabileceksek bu çağlayanın altında, buyurun yıkanıp arınalım onlardan. Alıp verebileceklerimizin ne olduğunu net bir şekilde tesbit edelim ve somut bir şekilde ortaya koyalım.
"Ben bu sene Ramazan'dan şunları, şunları elde edeceğim inşaallah" diyerek bir liste çıkaralım ve bunun için de bir plan yapalım.
Kanaatime göre bunu becerebilmek için, geçen yılki Ramazan'dan neler elde ettiğimizi ortaya koyarak başlamalıyız bu işe.
Şimdi iyice hatırlamaya çalışalım; elle tutulur, gözle görülür ne kalmış bizim hayatımızda geçen yıl ki Ramazan'dan?
Kendi kendimize şunları diyebiliyor muyuz?
"Ben, başkalarını çekiştirip duran, çokça gıybet yapan, dedikoducu bir insandım. Elhamdülillah geçen yılki Ramazan'da bunları terkettim veya oldukça azalttım ve şimdi bu şekilde sürdürüyorum!"
"Ben, geçen yıla kadar dünya malına çok düşkün, durmadan madde peşinde koşan, gündemi hep madde olan birisiydim. Elhamdülillah, geçen Ramazan bende çok değişiklikler oldu ve tamamen terk edemesem de oldukça uzaklaştım. Özellikle, dünyevi açıdan benden üstte olanlara haset hastalığım fark edilecek derecede azaldı elhamdülillah!"
"Allah'a şükürler olsun, geçen yıl Ramazan'da sigarayı bırakmıştım, bırakış o bırakış!"
"Ben geçen yıla kadar başkalarını, başka Müslümanları fazla bir düşündüğüm olmazdı, öyle bir ilgimi çekmezdi başkalarının durumu. Elhamdülillah geçen Ramazan ayı bu konuda beni çok etkiledi, tamamen değişiverdim. Geçen yıldan beri artık kendi problemlerimi unutuverdim, hep başkalarıyla uğraşıyorum."
"Geçen yıla kadar meğer Kur'an adına hiç bir şey bilmezmişim, biliyor zannedermişim kendimi. Allah'a şükürler olsun, geçen Ramazan ayında bu işe kendimi verdim. Şu anda Kur'an-ı Kerim'in muhtevasını epeyce kavramış durumdayım. Mesela, bütün sûrelerin isimlerini, Kur'an'ın neresinde olduğunu söyleyebilirim. Her sûrenin nelerden bahsettiğini, hangi konuların hangi sûrelerde olduğunu anlatabilirim. Bakara, Al-i İmran ve benzer bir çok uzun sûrenin şöyle bir özetini çıkarabilirim. Hatta, Yusuf, Meryem, Taha ve benzer sûreleri sanki ezberlemiş gibi nelerden bahsettiğini sırası üzere anlatabilirim. Tamamen olmasa da, hangi sûrelerin Mekke'de, hangilerinin Medine'de indiğini söyleyebilirim.
Tabi bu arada düşüncelerimde, değerlendirmelerimde, insanlara ve olaylara bakışımda çok değişmeler oldu."
"Geçen sene Ramazan'a kadar Elemtera'dan yukarı hiçbir şey bilmezmişim ve maalesef namazlarımı hep bunlarla kılardım. Elhamdülillah geçen Ramazan bu konuya eğildim, yukarılardan epeyce ezber yaptım. Zaten Kur'an kasetlerini dinleye dinleye epeyce aşina olmuşum, ezberlemesi de o kadar zor olmadı."
Kendi kendimize soracağımız bu soruların sayısını daha da çoğaltabiliriz. Özellikle kendimizi manevi yönden sorgulayabiliriz.
"Ben geçen yıl Ramazan ayında Allah Azimüşşan'a ne kadar yaklaştım?"
İnsan özellikle kendisinin bu yönünü başkalarından çok daha iyi bilir. Allah Teala ile arasındaki soğukluğu, yabaniliği, yakınlığı ve uzaklığı daha önceki yıllara, daha önceki Ramazanlara göre nedir? Bu konuyu irdelemekten korkmamalı asla örtbas etmekten ve geçiştirivermekten korkmalıdır.
Kısacası, Allah Teala'nın rahmet ve mağfiret çağlayanından yararlanabilmek için bu şekilde işe geçen yıldan başlamamız gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde bu yılki çağlayanın sonuna vardığımızda testilerimizin bomboş olduğunu göreceğiz.
Şu söylediklerimi ve sizin aklınıza gelenleri de göz önüne alarak çabuk bir program yapmalıyız ve planımızı yürürlüğe koymalıyız.
İnzar Dergisi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.