Zülküf RÜZGAR
Haçlılar, çocuklarımızı çalıyor
Çeşitli bahanelerle İslam beldelerini işgal eden Batılılar, işgal etikleri beldeleri tam anlamıyla viraneye çeviriyorlar. İnsanlardan kültürel varlıklara, hayvanlardan tabiata kadar; her şey bu işgal ve talandan nasibini fazlasıyla alıyor.
İşgalin görünen yüzünün yanı sıra bir de görünmeyen yüzü vardır.
İşgalin görünen yüzünün yanı sıra bir de görünmeyen yüzü vardır.
İşgal faaliyetinin gerçekleştiği topraklarda Batılılar, her türlü gayri meşru hedeflerini gerçekleştirmek için harekete geçiyorlar. Bu kaos ortamında, kamuoyunun dikkatini çekmeden iğrenç emellerini gerçekleştiriyorlar.
Irak ve Afganistan’ı hatırlayalım. İşgalin daha başlarında, bu kaos havasından istifade edilerek yüzlerce bilim adamı ve İslam alimi katledildi. Tarihi eserler ve tarihi miras yağmaladı. Katledilen yüz binlerce insanın yanı sıra yüz binlerce Müslüman kadın tecavüze maruz kaldı. Batılı devletlerin istihbarat teşkilatlarının ve güvenlik şirketlerinin marifeti ile kurulan organ kaçakçılığı ağı, binlerce Müslüman’ın canına mal oldu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, safari niyetine insan avı turları düzenlendi. Müslümanların topraklarını talan edip sömürmek yetmiyormuşcasına bütün fatura Müslümanlara kesilip karşılığında yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları ipotek altına alındı. Bunlar da yetmiyormuş gibi ne kadar yeni geliştirilen silahlar varsa burada, Müslümanlar üzerinde denendi. Müslümanlar, araştırmalar için kobay olarak kullanıldı. Toprakları, teknolojik çöplüğe dönüştürüldü. Tehlikeli zehirli atıklar bu topraklara istif edildi. Irak’ta şu an kanser vakalarının kat kat artması, bunu sonucudur.
Bu işgal hengâmesinde yardım bahanesi ile istihbarat görevlileri ve kötü emelliler, askeri kuvvetlerin yapamadıkları görevleri tamamladılar. Bayat aşılardan ve ilaçlardan DNA hırsızlığına ve organ kaçakçılığına kadar her türlü rezalet sergilendi ve sergilenmeye devam ediliyor. Tedavi bahanesi ile götürülen insanların cesetleri, “tedaviye cevap vermedi” denilip organları alınarak ailelerine teslim edildi. Kimileri de böbrek gibi organları alınarak, “tedavi edildi” denilip bırakıldılar.
Özellikle bu ortamda gerçekleştirilen ve halen tüm hızı ile devam eden bir iş var ki özellikle ona dikkat çekmek istiyoruz: İnsan kaçakçılığı…
Bu işgal ortamında kadın ticaretinde ve diğer meşum emellerinde kullanmak üzere on binlerce Müslüman kadını alıp götürdüler. Özellikle Irak’ta götürülen kadınların haddi hesabı yok.
Bu savaş ve işgallerden çocuklar da fazlası ile nasiplerini aldılar. On binlerce çocuk, (Özellikle de yetim ve öksüz çocuklar) gerek savaş ortamlarından, gerekse de mülteci kamplarından çeşitli bahanelerle alınıp götürüldüler Bir kısmının Misyonerlere alındığı ve Hıristiyanlaştırılmak üzere Batılı ailelere teslim edildiği biliniyor. . Bu çocukların çoğunun ise akibeti bilinmiyor.
Yukarıda anlatılan ve neredeyse her işgal edilen İslam beldesinde tekrar edilen senaryo, bu gün Mali’de sergileniyor.
Haçlılar, bir yandan bu İslam beldesini işgal edip insanlarımızı katlederken ve mukaddesatlarına el uzatırken, diğer yandan çocuklarımızı Hıristiyanlaştırmak ve diğer meşum emellerinde kullanmak üzere çalmaya devam ediyor.
Önce Müslümanları perişan ediyorlar, sonra da zor durumda olan bu ailelerin çocuklarını ellerinden türlü türlü entrikalarla alıyorlar.
Malili çocuklar, diğer Müslüman beldelerdeki çocuklar gibi ailelerinden koparılarak necis ellere teslim ediliyor. Mali`deki savaştan kaçıp Cezayir`e sığınan Malili ailelerin çocukları, misyoner cemiyetler tarafından 1000 Euro`ya satın alınarak Batılı ailelere satılıyor.
Avrupalı insan tacirleri yetmiyormuş gibi, Amerikalı misyonerler de bu işi tam gaz yapmaya devam ediyorlar. Mali’de ve Cezayir’de bulunan mülteci kamplarına giden insan kaçakçısı misyonerler, burada türlü türlü entrikalarla çocukları ailelerinden koparmaya devam ediyorlar. Kimilerini satın alırlarken, kimlilerini de bakma, yetiştirme gibi bahanelerle ailelerinden koparıyorlar.
Özellikle Fransa’dan sonra, Mali’deki işgalde pay sahibi olmaya çalışan ABD’li heyetin bu topraklara yaptıkları ziyaretler sonrasında, çocuk ticaretinde artış olduğu haberleri alınıyor.
ABD; buradaki altın, elmas ve uranyuma göz dikmişken; ABD’li misyonerler de Malili çocuklara göz dikmiş bulunmaktadır. Belki de bu çocuklar, gün gelecek, topraklarını istila eden ve her türlü değerlerini yağmalayan Batılı güçlerin hegemonyasının tesis ve tahakkümü için topraklarına geri gönderilecekler. Son 150-200 yıldır İslam Âlemi’nde artık klasikleştiği gibi…
Bu gün medeniyetin beşiği ve numunesi olarak gösterilen, aslında vahşet ve talanın beşiği olan Batı medeniyeti; kan ve zulüm üzerine temellendiği gibi, kan ve zulümle beslenmeye devam ediyor. İnsan hakları sözcüğünü ağızlarından düşürmezlerken gezegenimizi mezbahaya çevirdiler.
Bu asırda insan ve köle ticaretini tüm hızıyla icra ediyorlar. İnsan hakları savunucusu olma iddiasında olan sahtekâr Haçlılar, zenginlik kaynaklarımız ve umutlarımızla beraber, çocuklarımızı da çalmaya devam ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.