Hal Dilimiz Kal Dilimize Tercüman Olsun

Ademoğlunu gerek kal dili ile gerek hal dili ile hesaba çeken El-Hasib'in esmasıyla...

'Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mesülsunuz.' hadisi hasebiyle her anne/baba çocuğunu yakıtı insanlar olan cehennem narından kurtamak adına hem dünya hem de ahiret hayatına yönelik tavsiyelerden, nasihatlerden çocuğunu mahrum etmemeye gayret gösterir...Gerek hal dili ile gerek kal dili ile...

Oğlum/kızım namazını eda etmeyi unutma !

Oğlum/kızım derslerine çalış, kitabını oku !

Oğlum/kızım ayakta yemek yenmez, su içilmez.

Oğlum/kızım yatmadan önce dişlerini fırçala !

Oğlum/kızım ...

...........

Anne/baba çocuğa namazı nasihat eder lakin kendisi namazdan bi haber,

Anne/baba çocuğa ayakta yemek yenmez, su içilmez deyip nasihat eder lakin kendi ayakta yemek yer, su içer,

Anne/baba çocuğa kitap okumasını nasihat eder lakin bir gün olsun eline kitap alıp okuma girişimine yeltenmez,

Anne/baba çocuğa kavga etmemesini nasihat eder lakin çocuğun önünde kavga, gürültü, patırtıyı hiç eksiltmez,

Anne/baba çocuğa dudaklardan kötü söz dökülmemesini nasihat eder lakin kendisi ardı sırası olmayan bir ahenkle kötü sözleri dudaklarından döküverir,

Anne/baba çocuğa saatlerce televizyonla bitişik yaşamamayı nasihat eder ama kumanda elinden hiç düşmez.

Anne/baba çocuğa...

..........

Kusura bakmayın ama ben de çocuğunuz olsam çocuğunuzun yaptığını yaparım... Değil söze davranışa bakarım...

Saatlerce çocuklarınıza güzel, iyi, doğru, kabul gören davranış adına konferans veriyorsunuz lakin siz anne/babalar bu hallerin zerresini taşımaktan aciz, yorgun ve bitkinkisiniz.

Bakın ! El-Hasib olan ne diyor;

-Siz kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emrediyorsunuz; ama kendinizi unutuyor musunuz? Bunun yanlış olduğunu düşenemiyor musunuz? [Bknz.Bakara sûresi]

Bu âyet-i kerime, insanın karakteristik özelliğini ortaya koyma bakımından gerek hal dilinde gerek kal dilinde taşınma zorunluluğu gerektiren Rabb'in bir hüsnü kelamıdır...

Ayet-i kerimeyi tekrar okuyoruz;

-Siz kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emrediyorsunuz; ama kendinizi unutuyor musunuz? Bunun yanlış olduğunu düşenemiyor musunuz? [Bknz.Bakara]

İyiliği çocuklarınıza emrediyorsunuz; ama davranışlarınızda sözlerinizin izine hiç rastlanmıyor. Böyle olunca bu güzel sözler, davranışlar çocuklarınızın vicdanlarında siz anne/babalara karşı şüphe uyandırmaya yetebiliyor. Çünkü söylediğiniz farklı yapılan farklı yani ortada bir tezatlık/zıtlık söz konusu... Bu tezatlıkla bocalayan çocukta, nasıl davranacağına karşı rol karmaşası yaşıyor ve ne yapacağını bilemiyor. Haliyle anne/babaya karşı muhabbeti azalıyor, otoritesi zayıflıyor, güveni zedeleniyor. Bununla kalmayıp çocukların kalplerindeki bu güzel hasletlere karşı olan özlem sönüp ortadan kalkıyor...

Çocuğa kazandırılması istenen sözler ne kadar cazibeli, ışıltılı, heyacandırıcı, dikkat çekici olursa olsun kal diliyle söylenen kelamlar eğer anne/baba tarafından hal diline yani pratiğe dökülmüyorsa bu güzel, doğru, cazibeli, ışıltılı olan sözlerin ölü ve soğuk bir ses yığınına dönüşmesi kaçınılmazdır.

Anne/babanın kendi söylediği sözlere gerçek bir şekilde inanmış olduğu, ancak davranışlarıyla sözleri arasında bir uyum yakalandığında veya davranışları sözlerine tercüman olduğu zaman ortaya çıkar. İşte o zaman çocuk bu davranışların, sözlerin cazibesinden, ışıltısından, heyecanlandırıcılığından değil realiteye/gerçeğe uygun olduğundan uygulamaya değer bulacaktır. Davranışların sözlere tercüman olması güçlü bir iman, inanç gerektirir. Bunun için işin mahiyeti iyi kavranmalı gerek kal ve hal dilinden hesaba çekilme açısından gerek istenilen profilde bir çocuk yetiştirme açısından...

Anne/baba kal dilinde çocuğuna falanca şeyi yapmasını emrediyorsa bu önce hal dili ile anne/baba tarafından pratiğe aktarılmadır. Eğer davranışlar kal dilinde kalıp hal diline aktarılmıyorsa çocuk; 'Hmmm, annem/babam bana falanca şeyi yapmamı istiyorlar; ama onlar falanca şeyi yapmıyor. Demek ki söyledikleri çok mühim değil, o halde onlara bu konuda itaat etmem de gerekmiyor...'gibi zihinsel kabuller üretebiliyor.

Eğer anne/baba, söylenen sözün doğru olduğunu kabul edip bunu ilk olarak kendileri pratiğe aktarmıyorsa bu âyet-i kerimedeki karakteristik özelliği taşımaya mustahaktır;

-Kendilerine kitap yükletilip de (ilim sahibi olduktan) sonra, onu (Kitabullahın emirlerini, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi) yüklenip yerine getirmemiş (ve İlahi buyruklara göre amel etmemiş) olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. (Böyle ağır kitap yükü altında yaşamak, külfet ve zahmet dışında merkebe ne fayda verir?) Allah'ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmeyecektir.(Bknz.Cuma sûresi)

'Oğlum/kızım neden dediğimi yapmıyor' diye hayıflanan anne/babalara bir öneri; bugün oturup nasıl bir çocuk profili istediğinizi maddeler halinde kağıda dökün. Sonra o maddelerin her birini önce siz büyük bir titizlikle uygulayın/pratiğe dökün...İşte o zaman istediğiniz çocuğu eğitip yetiştirebilirsiniz...

Hüsnü hal ve kal dilini kullanmak ümidiyle vesselâm...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.