Dr. Bekir TANK
Hangisi bizim savaşımız?
Kim miyiz biz?
Biz Araplar, biz Farslar, biz Kürtler ve biz Türkler! Yetmedi… Biz Sünniler ve biz Şiiler! Kısaca Ortadoğu'da yaşayan halklar ve devletler…
Bir savaş hali yaşıyoruz artık.
Kıyısından köşesinden de olsa savaşa bulaşmayan bir ülke kaldı mı geriye? Peki, bu neyin savaşıdır ve biz kimin savaşını veriyoruz? Niye bize saldırıyorlar veya niye bizi birbirimize saldırtıyorlar?
Yaşı yetenler hatırlarlar; Irak'ın İran'a saldırtılmasıyla başlayan ve 8 yıl süren Irak-İran Savaşını İranlılar “tahmili savaş” diye tanımlamışlardı.
İran halkının devrim yapmasından rahatsız olanlar o gün maşa olarak Saddam'ı kullanmışlardı. Irak'ı İran'a saldırtmalarındaki amacı da biliyorsunuz; İslam Devriminin diğer ülkeleri de etkilemesini önlemek ve hatta mümkünse devrimi boğmak idi.
İran'da gerçekleştirilen devrim emperyalistlerin sadece İran'daki çıkarlarına son vermekle kalmıyordu, aynı zamanda diğer ülkelerdeki çıkarları için de doğrudan bir tehdit oluşturuyordu. İşte İran'a savaş açmalarının ve Irak'ı İran'a saldırtmalarının biricik nedeni de buydu? Devrimi tasvip ederiz veya etmeyiz, şimdiki konumuz bu değil.
Peki, Türkiye ne yaptı ki, daha önce dolaylı saldırıların hedefi olurken, FETÖ işgal girişimiyle birlikte doğrudan saldırıların hedefi oldu, oluyor?
Türkiye'de üsleri bulunan ve üstüne üstlük Türkiye ile müttefik olan Amerika'yı gazaba getiren ne ola ki, Amerika, kendisinin dahi “terörist” olarak tanıdığı bir örgütü düzenli orduya dönüştürüp Türkiye'ye saldırtma noktasına geldi?
Türkiye'nin artık soru sorabiliyor olması, acaba bunun nedenlerinden biri olabilir mi?
Örneğin, önceki hükümetler de Amerika'nın doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye'deki bütün darbelerin içinde olduğunu bildikleri halde, bunu dillendirme, sorgulama ve sorma gücünü kendilerinde bulamıyorlardı. Rahatsızlığını ima yoluyla dahi olsa dile getiren hükümet de olmadı.
Ya şimdiki Türkiye?
Türkiye, lisanıhâliyle şunları söylüyor; bundan böyle sömürülmek istemiyorum. İstediğim ülke ile istediğim şekilde ve düzeyde ilişkilere girme kararı benim uhdemdedir. Nereden tehdit görürsem, o tehdidi bertaraf etmek için birilerinin icazetine ihtiyacım yoktur.
Türkiye'nin bu harekâtıyla Ortadoğu'daki savaşın yeni bir aşamaya geldiğini ve bu savaşın devam edeceğini bilmekte yarar var.
Daha doğrusu Amerika bölgedeki varlığını sürdürdüğü sürece savaş da olacaktır. Amerika bu arada “iki ileri bir geri” türünden manevralar yapsa bile –ki durum onu gösteriyor- buna kesinlikle kanmamak gerekmektedir.
Bu savaş uzun mu sürer, kısa mı? Şimdilik bir şey diyemeyiz. Ancak burada dikkat çekmemiz gereken bir husus var: Bölge halkları bir yandan emperyalizmin kendisine dayattığı bu savaşı yaparken, diğer yandan kendilerine tahakküm eden rejimleri ıslah etmeyi veya gerektiği ölçüde değiştirmeyi de ihmal etmemelidir.
Bunun ise cephedeki savaştan çok daha zor olduğunu, bu dönüşümü milliyetçi veya mezhepçi yahut devletçi reflekslerle gerçekleştiremeyeceğimizi ve dolayısıyla bizi biz yapan değerlerimizin neler olduğu üzerinde yoğunlaşmamız gerektiğini bilmekte yarar var.
Aksi halde ne adına savaştığımızı ve ne adına öldüğümüzü dahi öğrenemeden ilk soruda takılıp kalırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.