Nezir TUNÇ
Hasan, Riyad, Hüseyin ve Yasin
Tarihe “6-8 Ekim Olayları” olarak geçen vahşet'in fitili dört yıl önce bugün ateşlendi.
O günler; zalim ile mazlumun, karanlık ile aydınlığın, vandallık ile masumiyetin gün gibi ortada olduğu günlerdi.
Bir tarafta sırf rıza-ı İlahi için miskinleri sevindirmek isteyen masum beş genç, diğer tarafta azgınlaşmış vandallar topluluğu.
Bir tarafta hiçbir şeyden habersiz, fakirlere et dağıtmak için seferber olan rabbaniler, diğer tarafta derinlerden işaret alan kana susamış kindar zavallılar.
Netice; dört masum gencin şehadeti… Allah'a adanan kurbanlıkların kanına, kanları karışan dört şehit… Hasan, Riyad, Hüseyin ve Yasin.
Arakandaki Budist çeteleri aratmayan vandallar, öyle yöntemlerle bu gençleri şehit ettiler ki; kalem yazmak istemez, anlatmaya dilin varmaz ve zihin acizlikten düşünemez….
Kurşunlandılar… Kesici aletlerle delik deşik edildiler… Binadan atıldılar… Araçla üzerlerinden geçtiler… Nazenin bedenlerini yaktılar… Öyle ki Yasin'in ailesi o'nu ayağındaki ben'den tanıdı. Diğer üç şehit'te ondan farklı değildiler.
Hasan Gökgüz: 29 yaşındaydı, yaşça dört şehidin en büyüğüydü, hayâ ve takvasıyla tanınan Hasan; inşaatlarda çalışıyor geri kalan zamanını İslami hizmetlerde geçiriyordu.
Riyad Güneş: 27 yaşındaydı, şehadet sevdalısı olan Riyad; inşaatlarda çalışıyor, fakirlere yaptığı yardımlarla tanınıyordu.
Hüseyin Dakak: 18 yaşındaydı, ibadete olan düşkünlüğüyle bilinen Hüseyin; ambalajcıda çalışıyor, sessiz ve sakin duruşuyla örnek kişi olarak tanınıyordu.
Yasin Börü: 16 yaşında gencecik bir fidandı. İffet ve hayâsıyla tanınan Yasin; lise öğrencisiydi, zamanını cami ve İslami STK'ların hayır işlerinde harcıyordu.
Tarihte eşine az rastlanacak türden bir vahşetle yapılan bu katliam, bir ibret hikâyesi olarak hep anlatılacak ve HDPKK tarihinin en kara lekelerinden biri olarak anılacak.
Bu vahşette; katliamı yapanlar kadar, katliam çağrısı yapan siyasiler ve katliama sessiz kalan dönemin mülki amirleri de pay sahibidirler. Vahşetin üzerinden dört yıl geçmesine rağmen ne katliam çağrısı yapan siyasilere ne de katliama sessiz kalan dönemin mülki amirlerine yönelik somut bir hukuki adım atılmış değildir.
6-8 Ekim Olayları'ndan en dramatik olanı Diyarbakır'da yaşanan ve yukarıda anlattığımız vahşettir. Bununla birlikte, bölge genelinde nerede sakallı bir erkek veya tesettürlü bir bayan varsa onlara yönelik saldırılar yapıldı ve her taraf tarumar edilerek talan edildi. Elbette bu olaylar zinciri spontane gelişmiş değildir. Sınır ötesi derinlerden emir alarak önceden plan ve programı hazırlanmış ve Kobani bahane edilerek yapılan bir kalkışma provasıydı.
Bu kalkışma provasında kalleşçe katledilen onlarca kardeşimizi rahmet ve minnetle anıyor, katillerini ve müsebbibleri tel'in ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.