Abdulhakim SONKAYA
Hayatın içinde bir kıssaya sahip olmak
Allah (CC), Peygamberlerin hayatına “kıssa” ismini verir. Yani Kuran-ı kerimde “Peygamberlerin hayatı” diye bir tabir geçmez. Bunun yerine “Peygamberlerin kıssası” tabiri geçer. Bu önemli bir hikmettir ve buna bağlı çok ilginç sonuçlar ve de mesajlar vardır.
Kıssa; birbirini takip eden, kesintiye uğramayan muhakkak surette sonuca ulaşan bir hayat hikâyesidir.
Kıssa; başlangıç, gelişme ve kemal noktaları olan bir serüvendir. Bu nedenle kıssanın başlangıç noktasında kalması veya ortada makaslanması söz konusu değildir. Kıssa muhakkak sonuca ulaşır. Kemale erer.
Kur'anı Kerim'de Kasas sûresi vardır. Kasas sûresi özel olarak Hz. Musa'nın kıssasını haber vermektedir. Buna göre her ideal sahibi, her şuur ve idrak ehli insanın bir kıssası vardır. Tıpkı Kasas sûresinde beyan olunduğu üzere mutlaka kıssasını tamamlayarak dünyadan ayrılır.
Allah (cc) bazı peygamberlerin kıssalarını ayrıntılı bir şekilde haber buyurmuş bazılarının da ayrıntısını haber vermemiştir. Çünkü kıssada iz ve işaret bellidir. Ehli hikmet iz sürerek kıssasının seyrini bilebilir. Sonucunu kestirir.
Elhasıl, “Peygamberlerin ve onların varislerinin tabilerinin hayatı” mefhumu yoktur. Bilakis “onların kıssaları” vardır. Mutlaka sonuca varan, kemale ulaşan bir serüvenleri vardır. Kimse onların seyrini ve serencamını yarıda makaslayamaz. Çünkü kıssa makaslamayı kabul etmez. Ama hayatta makaslama olur.
Makas ile kıssa aynı köktendir. Çünkü makas da kumaşta sonuna kadar yol alır. Kumaşın makasın yolunu kesmesi söz konusu değildir. İşte bunun gibi kıssa sahibi olan Müslüman zat, şahsiyet ve liderlerin kıssası vardır. Kimse onların kıssasını yarıda makaslayamaz. Yollarının seyrini değiştiremez. Onlara iz kaybettiremez, izlerini silemez.
Müslümanın hayatı yoktur. Bilakis kıssası vardır. Bir kıssanın kısa veya uzun olması önemli değildir. Önemli olan bunun kıssa olmasıdır.
Hayat mefhumu bir canlılığı ve hareketi ifade eder. Kıssada ise bunun bir iz ve seyir dâhilinde olması esastır. Bu nedenle Müslüman lider, zat ve şahsiyetlerin seyrine makas atılamaz.
Ehli dünyanın hayatı, buna karşılık iman ve İslam ehlinin kıssası vardır. Hayatın seyri ve merhaleleri belirsizdir. Allah (cc) en güzel kıssaları anlatır. “Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz.” (Yusuf:3) buyrulur. Burada kıssa, bir hayat hikâyesi değildir. Hayattaki yol ve seyridir.
Allah (cc), Kur'an ile bize sadece kıssaları haber vermekle kalmıyor aynı zamanda en güzel kıssaya sahip olmamızı sağlıyor. Kur'an bizi kısalardan haberdar etmekle kalmaz aynı zamanda en güzel kıssayı bize bağışlıyor.
Ehli dünya, Müslümanların önünü kesmeye çalışıyor fakat bu, mümkün değildir. Çünkü her Müslümanın kıssası vardır ve kıssa yarıda kesilemez. Kısa veya uzun o en güzel kıssadır.
Kur'an bizi en güzel kıssanın sahibi yapıyor. “Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz.” (Hud:120) buyruluyor. Dikkat edilirse haberler kıssa halinde anlatılıyor. Demek ki haberlerin kıssa olması önemlidir. Yoksa insanın hayatının haber ve hikâye olmasının ne kıymeti var. Önemli olan bunun kıssa olmasıdır.
Hayatının kıssasını fark eden kimse hayat seyrini bilir. Hayatının hangi merhalesinde olduğunu fark eder. Hayatı öylesine akıp giden kimse gafildir. Hayatının hangi merhalesinde olduğunu bilemez. Çok iyi olduğunu zannettiği bir anda aslında çok kritik bir döneme girmiş olabilir.
Bugün en güzel kıssalara sahip olanlar Müslümanlardır. Bireysel ve toplumsal olarak bunun farkında olmaları gerekir. Müslüman şahsiyet ve liderlerin önünü kesmeye çalışanlar Kur'anın bu hakikatinden gafildirler. Bilmiyorlar ki Müslümanın kıssası yarıdan kesilemez. Kıssası da tamamlanan her Müslüman zaten zafere ermiştir.
Hayat kısadır ama hayatta kıssamız varsa bize kâfidir. Hayatta kıssası olan kimse hayattan kısasını almıştır. Aksi takdirde hayat o kimseyi heder etmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.