Hayatlarını canlarıyla beraber Allah’a adadılar
90’lı yıllarda PKK tarafından hunharca katledilip şehit edilen Müslüman Kürtlerin hayatları örnek ve ibretlerle dolu…
PKK, 90’lı yıllarda, kimi imam, kimi esnaf, kimi ise kendi halinde birer vatandaş olarak yaşamlarını İslami çerçeve içerisinde yaşamaya çalışan insanlara gidip, kızlarınızı bizimle dağa gönderin, cami vaazlarında bizim propagandamızı yapın, bize itaat edin diyerek baskı yapıyordu. Baskılara direnip isteklerine cevap vermeyenleri ise vahşi yöntemlerle katlediyordu. İşte 90’lı yıllarda PKK zulmüne uğrayıp şehit düşen birkaç mazlumun hayatı daha…
ŞEHİD MOLLA ŞÜKRÜ YAVUZ
Hayatını Kur’an ve sünnete göre tanzim eden Molla Şükrü Yavuz, bütün ömrünü İslami hizmetlere adayarak binlerce kişiye Kur’an-ı Kerim öğretti. Türlü türlü iftiralara maruz kaldı, defalarca İslam düşmanları tarafından tehdit edildi ve nihayet davası uğrunda canını feda edip şehitler kervanına katıldı. Şehit Molla Şükrü Yavuz 1939 yılında Şanlıurfa ili Suruç ilçesine bağlı Şeryanı (Remil) Köyünde dünyaya gelmişti. Babası çiftçilikle uğraşan mütedeyyin ve muttaki bir insan idi. Babası ile beraber Suruç merkezde bulunan Ahmet Bican camisinde zamanın âlimi olan Bahattin Hoca’dan Kur’an dersi aldı. İki senede Kur’an’ın hepsini ezberledi. 15-16 yaşlarında Suruç’ta hafız olarak Kur’an mukabelesini okumaya başladı.
KUR’AN EĞİTİMİNE ÇOK ÖNEM VERİRDİ
Yaklaşık dört yıl boyunca Batman’da medrese eğitimi aldı. Medrese eğitimini bitirdikten sonra kendi köyünde ve komşu köylerde imamlık yaptı. Köylülere İslam’ı anlattı, Kur’an’ı öğretti, çocuk yaşlı demeden herkesle ilgilendi. 1972 yılında Suruç merkezde bulunan Haci Osman Camii’nde imamlığa başladı. 60 -70 talebeye ders veriyordu. Seyda, ilkokulu dışarıdan okuyarak mezun olmuştu. Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Farsçayı iyi bilirdi. Risale-i Nur’u çok iyi bilir ve insanlara anlatırdı.
ALLAH’IM! HAZIRIM, EMANETİNİ AL
PKK tarafından sürekli ölüm tehditleri alan Molla Şükrü, şehit olacağı 28 Eylül 1993’te, sabah evden çıkmış, akşam ve yatsı namazlarını kıldıktan sonra evine gitmek üzere yola koyulmuştu. Molla Şükrü’nün ardından camiden çıkan arkadaşı Molla Muhyeddin’in yoluna çıkan PKK’liler, Seyda’ya “acil bir şeyler sormamız lazım” diyerek kendilerine yardımcı olmasını istedi. Molla Muhyeddin, hainlerin oyununa geldiğini bilmeden çok sevdiği arkadaşı Molla Şükrü’ye yetişmek üzere gittiler. Çok sürmeden, daha eve varmadan Molla Şükrü’ye yetiştiler. Hain PKK militanları Molla Şükrü’yü gördüğü anda kurşun yağmuruna tuttular. Bu ara müdahale etmeye çalışırken Molla Muhyeddin’i de vurdular. İki âlim şehadetle rablerine kavuştu.
SABAH NAMAZINA ÇOK DİKKAT EDERDİ
Molla Şükrü’nün hanımı Naime Hanım, şehidin hakkında şöyle şahitlik ederdi:“Ailesine çok bağlı, çocuklarını çok sever, onlara bir zarar gelsin istemezdi. Çok şefkatli, güler yüzlü, hiç kimseyi incitmek istemezdi. Hiç kimseye, ben dâhil kimseye sırrını vermezdi. Dışarıda bir yemek yemek zorunda kalsa o gün mutlaka bize de getirirdi. Genelde ev ekmeği yer, lükse kaçmazdı, sade şeyleri tercih ederdi. Namazlarına özellikle de sabah namazlarına çok dikkat ederdi. Kendisiyle evlendiğimden beri bir günün dışında sabah namazını kaçırdığına şahit olmadım. Anne-babasına çok düşkündü; onlara hizmette hiç kusur etmezdi, her sabah önce onlara kendi eliyle ekmeklerini götürür sonra bize getirirdi. Başkalarında gördüğü kusuru kendinde bilirdi. Tek gayesi İslam’a hizmet etmekti. Talebelerini çok severdi, onlara şahsi işlerini asla yaptırmazdı. Bize yedirdiğinden onlara da yedirirdi.
ÇOCUKLARIM BABAMIZ GELECEK DİYE BEKLEDİLER AMA GELMEDİ
Şehid olacağı gün “Ben camiye gidiyorum” deyip çıktı. Küçük kızlarım Zeynep, Rukiye ve Bedriye kendisinden para istediler. Biliyorum cebinde hiç parası yoktu, zaten hiç olmadı da. Çocukların başını okşayıp öptü, “inşallah gelince” dedi ve çıktı.
Çocuklarım akşama kadar hep babamız gelecek diye dışarıda beklediler ama gelmedi. Akşam namazından sonra idi. Oğlum Ahmet her iki eli kanlı bir şekilde içeri girdi şokta idi, bir kova suyu içti içti içti… Hiçbir şey söylemeden dışarı çıktı ve koşup gitti. Ben dışarı çıktım, sağa sola sordum, bana “Molla Şükrü ve Molla Muhyeddin”i vurmuşlar” dediler. Koşarak gittiğimde yere serilmişlerdi. Rablerinden o çok istedikleri şehadete kavuşmuşlardı.
ŞEHİT MOLLA MUHYEDDİN DEMİR:
Şehit Molla Muhyeddin, Şehid Şükrü’nün çocukluk arkadaşıydı. Birbirlerini çok seviyorlardı. Molla Muhyeddin çok cesaretliydi. Hz. Hamza gibi gözünün gördüğünden korkmazdı. Molla Muhyeddin’e defalarca, “Molla Şükrü ile gezme seni öldürürüz” tehditlerine rağmen, “Ben Molla Şükrü ile ölmeye razıyım” derdi. Nihayet son nefeslerini beraber verdiler.
Molla Muhyeddin, gençlik yıllarında Suruç’a bağlı bazı köylerde Kur’an dersleri verdi. 30 yaşında Diyanet’ten müezzin olarak Suruç’ta Ulu Camii’nde göreve başlamıştı. Çok güzel bir sesi vardı. Kur’an ve ezan okuduğu zaman çevrede bulunan insanlar kendisine hayran kalırdı.
TALEBESİ AHMET YILMAZOĞLU’NUN DİLİNDEN
Molla Muhyeddin İslami konularda çok hassas, etrafındaki insanlarla diyalogu çok iyi, kardeşlik hukukuna aşırı derecede dikkat eden ve çok cesaretli bir insandı. Ezan okuduğu zaman çok güzel bir sese sahip olduğu için çevrede bulunan çok insanın camide namaz kılmasına vesile olurdu. Seydayı şehadete götüren sebeplerden birisi de İslam kardeşliğiydi.
MESLEKTAŞI RAMAZAN KILIÇ HOCA’NIN DİLİNDEN
Molla Şükrü ve Molla Muhyeddin tavizsiz yaşantılarıyla Suruç’ta İslam davasının bel kemikleriydiler. Suruç’ta birçok insanın hidayete ermesine vesile olmuşlardı. Benim de manevi olarak yükselmemde büyük emekleri geçmiştir.
MOLLA ABDURRAHMAN KAYA
Verdiği hutbelerde PKK’yi övmeyen Molla Abdurrhaman Kaya, PKK tarafından Géra Caferköyüne 15 kilometre uzaklıktaki Heştwan(Çalışkan) köyünde hunharca katledildi. Aslen Géra Caferli olan Kaya’nın evi bir gece PKK tarafından basılmış ve Molla Abdurrahman’ın parmaklarını kesen çeteler, saatlerce işkence yaptıktan sonra onu kurşunlayarak katletmişlerdi. Hamile eşinin yanında katledilen Kaya’nın cesedini sabaha kadar dışarıda bekletenPKK’liler, köylülerin cenazeyi kaldırmalarına dahi izin vermemişlerdi.
MOLLA RAMAZAN’I DA CAMİDE ŞEHİT ETMİŞLERDİ
İmamları ve âlimleri hedef alan PKK o günlerde yine Géra Cafer’e yakın olan Zéwuké (Çavuşlu) köyünde imamlık yapan Molla Ramazan’ı, sırtını cami duvarına dayayarak kurşuna dizmişlerdi.
Molla Abdurrahman’ın işkence edilerek katledilmesi ise Géra Cafer köyünde büyük bir infiale neden olmuş, bu olay halkın PKK’dan nefret etmesine vesile olmuştu.
PKK’nin zulümleri köylüleri korucu olmaya zorladı.PKK’nin baskı ve zulümlerine dayanamayan köylüler kendilerini korumak için devletin koruculuk teklifini kabul etmek zorunda kalmışlardı.
PUSULARLA ÇOK SAYIDA KÖYLÜYÜ KATLETTİLER
Dağlık ve kayalık bir alanda kurulu olan Géra Cafer köyüne sık sık saldıran PKK, köylülerin sert karşılığı ile her defasında geri çekilmek zorunda kalmıştı. Köyün içine sızamayan eşkıya köy yollarına pusu kurarak çok sayıda GéraCaferliyi katletmişti.PKK’li çeteler, köylülere pusu kurarak ağır silahlarla saldırdı. Olayda Beşir Tokdemir, Mahmut Kaya, Hasan Orhan, Hüseyin Orhan ve Ramazan Orhan katledilmişti.
Defalarca köy yoluna mayın döşeyen PKK’lilerin saldırılarında Beşir Ulaş, Selim Orhan ve 11 yaşındaki M. Ali Tokdemir de yaşamını yitirmişti. Batman’da okuyan Nusrettin Çiçek ise 1995 yılında köyüne giderken PKK’li eşkıyalar tarafından kaçırılmış ve bir daha kendisinden haber alınamamıştı.
Devletin esamesinin okunmadığı bölgede Géra Caferi muhasara altında tutan PKK’li çeteler, köye giriş-çıkışlara engel olmuş, köylüler açlıktan ölecek dereceye gelmişti.
PKK’nin zulüm ve baskılarının olduğu dönemde köyünün muhtarı olan Mehmet Uğurtay, Géra Cafer köyünün maruz kaldığı tüm sıkıntıların tanığı olmuştu.
2000 yılından sonra PKK çevreleri tarafından kendisi hakkında açılan bazı davalardan yargılanan Uğurtay’ın hakkındaki iddiaların asılsız olduğu anlaşılmış ve Uğurtay mahkeme tarafında beraat edilmişti.2005 yılında emekli olan Uğurtay, bölgedeki çatışmaların azalmasıyla kendisine ait minibüsle taşımalı eğitim gören öğrencileri köyden okula götürüp getiriyordu. Oda 2014 yılında 30 Mart yerel seçimlerden sonra PKK/HDP militanlarınca alçakça katledildi.
ŞEHİT YAHYA TEKİN
2 Ekim 1992 yılında PKK tarafından şehit edilen Yahya Tekin’in davasını ve şahadetini eşi anlattı. Örgüt tarafından kendilerine verilen sıkıntıları dile getirirken sık sık duygulanan şehit eşi, tek suçlarının örgüte destek vermemek olduğunu söyledi.Yahya Tekin’i ve nasıl şehit edildiğini anlatan eşi, “Köylüler PKK’lilerin arkadaşlarıydılar. Yahya’yı uykudayken yakaladılar.Eğer uykuda yakalamasaydılar ona bir şey yapamazlardı. Çünkü on adam bile onunla baş edemezdi.Ona hainlik yaptılar. Defalarca gelip gittiler ancak cesaret edip ona bir şey yapamadılar.Onu yalnızken, uykuda yakaladılar ve götürdüler” dedi.
BİZZAT AMCASI PKK’YE TESLİM ETTİ
PKK’nin şehit Yahya’yı kaçırdıktan sonra vahşi bir şekilde onu katlettiklerini anlatan acılı eş, “Kaçırıldıktan kısa bir süre sonra şehit Yahya’yı Kerboran (Dargeçit) yolu üzerinde asılı halde buldular.Gidip baktıklarında Yahya’nın şehit olduğunu görüyorlar. Bunu yapan PKK’lilerin hepsi Yahya’nın akrabalarıydı.Zaten akrabaları Yahya’yı PKK’lilerin eline verdiler. Hatta PKK’li amcası bizzat kendisi götürdü” diyerek PKK zihniyetinin nasıl da kardeşi kardeşe düşman ettiğini somut ifadelerle ortaya koydu.
NİYE KIZINI DAĞA GÖNDERMİYORSUN DİYORLARDI
PKK’nin şehit Yahya’ya olan düşmanlıklarının nedenlerini de anlatan acılı eş, “Köydeki PKK’liler Yahya’ya, ‘niye bizimle arkadaşlık yapmıyorsun, niçin kızın dağa çıkmıyor, niçin oğlun dağa çıkmıyor.Niye yürüyüşlere katılmıyorsun. Gel, Gercüş’ün karakoluna saldıralım”diyorlardı.Yahya da onları dinlemiyor ve onlarla gitmiyordu. Bu yüzden, PKK örgütüne gidip şikâyetini yaptılar.Sonra gelip Yahya’yı uykudayken yakalayıp götürdüler.
ŞEHİT ŞÜKRÜ PEKİNCİ
Aslen Kurtalan’ın Avcılar köyünden olan şehit Şükrü Pekinci, 1983 yılında Batman’a ailece gelip yerleşirler.Çok fedakâr ve kendini Allah’a adamış olan Şehit, çoğu zaman imam olmayan köylere giderek orada onlara imamlık yapardı. Bir ara Urfa’nın bir köyünde imam yoktu.O da Ramazan ayında cemaat imamsız kalmasın diye oraya gidip ücretsiz olarak iki üç yıl orada cemaate imamlık yaptı.
Şehidi anlatan eşi, “Her zaman çok çocuğum olsun da İslam için hizmet etsinler istiyordu. Kebap ve tantuni yaptığı bir yeri vardı.Burada hem işini yapıyordu hem de çocuklara Kur’an-ı Kerim dersleri veriyordu.” dedi.
ŞEHİT NASIR TEKİNCE
Batman’ın Kozluk ilçesinde dünyaya gelen Nasır Tekince aşiret kavgalarından ötürü Batman’a gelip yerleşir.Batman’da motosikletle sebze taşımacılığı yapan Şehid Nasır, bazen de balık tutar ve satardı.Bir gün yine Batman Çayın’dan tuttuğu balıkları yolu üstündeki bir köyde satmaya gider. Ona yaklaşan PKK’li bir kadın, arabanın arkasında Kelime-i Tevhid amblemini görünce “Yoksa sen de Hizbullahçı mısın?!” diyerek Nasır ile tartışır.Ardından kadın hemen köye giderek durumu Muhtara iletir. Muhtar da, Nasır’ı köye çağırır.Durumdan habersiz köye giden Nasır’ı orada bulunan PKK’li militanlar yakalayarak kayalıklara götürürler. Vücuduna naylon eritip damlatarak işkence eden PKK’liler, daha sonra silahlarla tarayarak onu şehit ederler.O gün takvim yaprakları 30 Eylül 1992’yi gösteriyordu.
ŞEHİT NURİ VE ŞEHİT EBEDİN KORHAN
71 yaşındaki şehit Nuri Korhan,9 yaşındaki torunu şehit Ebedin ile beraber, oğluna ait dükkânda bulundukları sırada gözü dönmüş PKK elemanları tarafından atılan bombalarla katledildiler.Nuri Korhan şehit edildiğinde arkasında,4 çocuk ve20 torun bırakmıştı. Allah(cc) şehadetlerini kabul eylesin! Katillerini de perişan eylesin inşaAllah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.