Özkan YAMAN
Haydi Bağdat! Amellerini toparla!
Sayın Erdoğan’ın 2018 Aralık ayındaki bir konuşması, seçimden sonra çokça paylaşıldı.
Cumhurbaşkanı özetle, 1258’de Bağdat’a girerek, yakıp yıkan, katleden Hülâgü’nün “neden buradayız, ne zaman gideriz?” sorusuna genç müderris Kadıhan’ın; “Seni amellerimiz getirdi. Islah olur, ıslah edersek, buralarda duramazsın” şeklindeki cevabını aktarmıştı.
Kaza ve Kadere imanı emreden İslam irfanı, müntesiplerini, sürekli akıbeti düşünerek kendilerini hesaba çekmeye çağırır.
Alınan ağır sonuçlardan sonra, inşallah daha hızlı ders alınır ve memleket Hülâgüler’in insafına bırakılmaz.
Daha geçen hafta Muhammed Mursi’nin en feci bir esaretle şehid edilmesinden tutun, Suriye, Mısır, Sudan, Libya, Yemen ve eski yeni daha nice misalleriyle yaşanan dehşetli acılar, yıkımlar şu hakikati adeta bağırmaktadır:
Kusurları bir yana, Müslümanların dertleriyle dertlenenlerin, emanetleri omuzlayanların, zalimlerle uzlaşmayanların Hak’tan ve Adaletten sapma lüksleri yoktur.
Mağdurlara karşı gözlerini ve kulaklarını kapatıp ‘ah’larını alma lüksleri yoktur.
Herkesin dile getirdiği ve kendilerinin de farkında olduğu bir dizi yanlışlarda bile bile ısrar etme lüksleri yoktur.
Allah size böyle cennet gibi bir diyarın anahtarlarını verdiyse, bunu kaybetme, çaldırma, düşürme lüksünüz yok beyler.
Mülke sahip çıkmanın, akraba, dost ve ahbap hissiyatına feda edilemeyecek kadar ağır olduğunu bu ümmet, Hz. Osman(ra)’ı kurban vererek öğrendi.
Dünyaya, mala makama dalıp, istikametten uzaklaştığında, unsuriyet ve yandaşlığa saptığında gücünün gideceğini, devletinin dağılacağını; Ehl-i Beyti şehid vererek, Endülüs’ü kaybederek, dünyaya hükmeden medeniyetini söndürerek, Osmanlı’yı kurda kuşa yem ederek, kardeşlerini orada burada şeytanların insafına bırakarak öğrendi.
Keşfedileni tekrar aramaya gerek yok. Yerli ve yabancı kenelere, asalaklara, mikroplara, çakallara ve daha nicelerine karşı hikmetli, ferasetli, basiretli tedbirler gevşetildiği anda; zaman, zemin ve zihinler doğru okunmadığı anda; şevksizlerle, gönülsüzlerle, endişesizlerle ve samimiyetsizlerle yola devam edildiği anda; halktan yana değil, statükodan, sistemin katı kurallarından yana olunduğu anda; stratejilerin iyi hesaplanmadığı anda; tarih, coğrafya, sosyoloji ve hayaller öyle kırılır ki, kaybedilen yılların, emeklerin, kazanımların ve canların parçası dahi bulunmaz.
İstanbul’un son kertede hem de bu rakamlarla el değiştirmesi, seçime kadarki dört yıllık sürede; değişme, revize olma, kendine gelme, dostu ve düşmanı ayırma gibi şartlarla büyük bir nimet olduğu açıktır.
Bu seçimde CHP’nin kazanmak için kendi geçmişini ve klasik yüzünü seçmenden saklamak zorunda kalması bir yana, MHP ile ittifakın ödettiği bedellerin netleşmiş olması, HÜDA PAR gibi, müslüman toplumun hayrını önceleyen hasbî yapıların gayreti ve İmralı kıyısından başlayıp HDP cenahında büyüyeceği gözüken çatlak gibi hususlar da yine bu seçimin fırsatları ve başka ev ödevleridir.
Şimdi nafaka, genç evliler, aile, mülakat, güvenlik soruşturmaları, ekonomi ve benzeri konularda hızlı bir restorasyona ihtiyaç var.
Nasıl olsa daha önümüzde dört sene var denilir ve mesele ağırdan alınırsa, tünelin ucundaki ışık görülmeyebilir.
Haydi Bağdat! Amellerini toparla..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.