Sadullah AYDIN
Hem saldır, hem provokatör de Oh, ne güzel!
PKK ve türevi çeteler halkın aklıyla alay ediyorlar. Doksanlı yıllardaki gibi insanları aldatabileceklerini sanıp bayat, komik yalanların arkasına sığınıyorlar. Hiçbir şeyin artık gizlenemeyeceğini, teknoloji ve son derece gelişmiş, yaygınlaşmış, çeşitlenmiş iletişim araçları sayesinde her olayın anında gözler önüne serildiği gerçeğini kabullenmek istemiyorlar. Fosilleşmiş beyinleriyle, gerici akıllarıyla hakikate gözlerini açmaya direniyorlar.
Ama artık doksanlı yıllara dönmeleri hayal… Ne güzel yıllardı o yıllar değil mi? Karşınızdaki Müslümanlar mazlum, kimsesiz ve seslerini duyurabilecek hiçbir imkâna sahip değildiler. Azdılar ve yoksuldular. Sizler ise güçlüydünüz. Arkanızda devleti ele geçirmiş, tüm kurumlarda hâkim dev gibi Ergenekon vardı. Paralel yapının desteği de yabana atılmazdı hani… Türk solunun babaları, Ergenekon'un güçlü ağabeyleri ta Bekaa Vadisi'ne kadar gelip önderliğinizle beraber resmigeçit törenlerine katılıyorlardı.
Sesiniz de gayet gür çıkıyordu o zamanlar. Bırakın laik medyayı, dindar gazeteler için bile söz ve beyanlarınız tek hakikatti. Rahattınız yani. Saldırıyor, katlediyor, Müslümanların evlerini başlarına yıkıyor, âlim ve medrese talebelerini dağlara kaldırıp işkencelerle öldürüyor, tüm halkı, esnafı silah zoruyla haraca bağlıyor, yapmadığınız alçaklık kalmıyor, ondan sonra da gözyaşı döküyordunuz. Kendi canlarını, namuslarını, dinlerini kıt imkânlarıyla savunmaya çalışan gariban ve kimsesiz Müslümanları zalim, vahşi, kendinizi de zulme uğramış yurtsever mazlumlar ilan ediyordunuz.
Nasıl olsa size hesap soran yoktu. Her yalanınız gazetelerde manşet oluyordu. Ergenekon'la, JİTEM'le, MİT'le her türlü kirli ittifaka giriyor, sonra da Mazlum Müslümanları devletin, polisin işbirlikçisi ilan ediyordunuz. Şehvetle gerinip, pis pis sırıtarak Müslümanlara “ Hizbulkontra” damgası vuruyordunuz.
Köprülerin altından çok sular aktı. Karşınızdaki camia da eski camia değil, halk da eski halk değil ve devlet de eski devlet değil. Doksanlı yıllardaki ucuz numaraları, komik iddiaları, bayat yalanları bırakın artık. Sizden başka kimseyi inandıramıyorsunuz çünkü yalan ve iftiralarınıza…
Günler önceden hendekler kazıp dindarların kaldığı evleri muhasara altına alacaksınız. Saldıracağınız mahalleye kimseyi sokmayacaksınız. Kendi kendinize hayali kantonlar, özerk yönetimler kurum kimlik kontrolü yapacaksınız. Yine günler önceden dağlardan onlarca silahlı militan getirip saldırıya hazır pozisyona koyacaksınız. Mahallenin etrafına yerleştirdiğiniz militanlarınıza, milislerinize dışarıdan kamyonet dolusu cephane getirip dağıtacaksınız. Ve kuşatma altına aldığınız Müslümanların evlerine ağır silahlarla her taraftan kurşun yağdıracaksınız. Dindarların evlerini içlerindeki kadın ve çocuklarla beraber yakmak isteyeceksiniz. Hamile kadınlara ve korkuyla ağlaşan bebeklere bile merhamet etmeyeceksiniz. Sonra da kendini savunmak için size karşılık veren mazlum Müslümanlara provokatör diyeceksiniz.
Haydi, oradan! Zırvalarınla kimseyi kandıramazsın artık. Ya sana boyun eğecek, kuzu kuzu dinini, namusunu senin necis ellerine teslim edecek. Hatta onu öldürmen için bile önünde diz çökecek, yüz adımlık mesafedeki askeriyenin, emniyetin gözleri önünde on saat boyunca yaptığın vahşi saldırılara gülle, çiçekle karşılık verecek ya da provokatör olacak. Devletin, hükümetin işbirlikçisi olacak. Kürt halkının düşmanı olacak. Dış güçlerin maşası olacak…
Kimin işbirlikçi, kimin hain, kimin Kürt halkının dinine ve geleneklerine düşman, kimin emperyalist devletler ve onların istihbarat örgütleriyle sarmaş dolaş olduğunu bilmeyen kalmadı artık. Mustazaf Müslümanları karalamak için başka yollar bul.
“İşin içinde dış güçler var, provokatörler işi karıştırıyor, kimse oyuna gelmesin, Kürtler karşı karşıya getiriliyor” gibi süslü, hiçbir değeri ve gerçekliği olmayan, hiçbir yaraya da merhem olmayan, PKK'li çetelerin barbarlık ve katliam girişimlerini örtmeye yönelik söylemlerin sahibi politikacılar! Kendilerine güvercin rolü verilmiş HDP'li sözde barış havarileri! Her seferinde çeteleri sokaklara çağırıyorsunuz. Kışkırtıyorsunuz onları. Çeteleriniz dindarlara gözleri dönmüş vahşiler gibi saldırıyorlar. Dindarlar kendilerini savunup da çetelerinizi püskürtünce, “Provokasyona dikkat, Kürtleri birbirlerine kırdırtmak istiyorlar.” feryadına başlıyorsunuz.
Samimiyseniz eğer önce çetelerinizi dizginleyin. Kandil'den sürekli dindarları imha çağrıları yapan karayılanları, sarı çıyanları dizginleyin. Mustazaf Müslümanların hiçbir zaman saldırgan taraf olmadığını, her zaman savunmada kaldığını herkesten daha iyi siz biliyorsunuz. Provokatörleri kendi içinizde arayın. İçiniz, dışınız provokatör olmuş haberiniz yok.
Dindarlıklarından kuşku duymadığım ama milliyetçilikleri her zaman dindarlıklarından baskın çıkan, azadi sloganını kendilerine rehber edinmiş kardeşlerime de bir çift söz etmeden duramayacağım. Allah rızası için vicdanlı olun. Vicdan İslam'ın olmazsa olmazıdır. Saldırıya uğrayan mazlum Müslümanlarla saldırgan Komünistleri hangi akılla aynı kefeye koyuyorsunuz? Saldırganlarla saldırıya uğrayanları aynı kefeye koyup ikisini de Kürt halkına zarar vermekle suçlamak hangi dinde vardır. Bırakın dini, Kürt halkının geleneklerinde mazluma, “Zalime boyun eğ, seni imha etse de, dinine ve namusuna tecavüz etse de karşı çıkma, kendini savunma, yoksa sen de onun gibi provokatör ve çete olursun?” demek var mıdır? Allah rızası için, insaf! Allah rızası için vicdan!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.