Her insan en az ömründe bir defa itikâfın lezzetini tatmalıdır

Her insan en az ömründe bir defa itikâfın lezzetini tatmalıdır

Ramazan ayı ile özdeşleştirilen itikâf sünneti hakkında konuşan İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, "Her insanın, ömründe en az bir defa itikâfın, inzivaya çekilmenin, Rabbiyle baş başa olmanın hazzını yaşamalıdır." dedi.

Fıkhi bir terim olarak; bir mescitte ibadet niyetiyle, belirli kurallara uyarak inzivaya çekilmek olarak tabir edilen ve Peygamberimizin Ramazan'ın son on gününde daha fazla ibadet etmek amacıyla gerçekleştirdiği sünnet olan itikâfa rağbet artıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da bu sünnetin ihyasına destek vermesiyle sünneti ihya edenlerin sayısı, her geçen gün artış gösteriyor.

Peygamber Efendimizin önemli sünnetlerinden biri olan itikâf sünneti hakkında İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz; her insanın, ömründe en az bir defa bu sünneti yerine getirerek itikâfın lezzetini tatması gerektiğini söyledi.

Yılmaz, "İtikâf Müslümanın bir süreliğine ibadet niyetiyle bir mabette inzivaya çekilmesidir. En kısa haliyle bir namazlık süre, en uzunu da Ramazan ayının son 10 gününde yapılır. Allah'a kulluk, ibadet, tespih, tefekkür gibi şeyleri yaparak zaruri ihtiyaçların dışında herhangi bir nedenden ötürü dışarı çıkılmayacak şekilde yapılır. Ramazan'da 10 gün boyunca yapılır. Ama diğer aylarda arzu ettiği ve niyet ettiği kadarıyla yapar. Bazı camilerin kapısında ben bu camiye girerken itikâf niyetiyle giriyorum diye yazar." dedi.

İtikâfın sünnet-i kifaye olduğunu belirten Yılmaz, "İtikâf, Cenab-ı Allah'a yakın olup dış dünyadan Rabbimizin mabedine, gönül dünyamıza yoğunlaşma suretiyle yapılan bir ibadettir. İtikâf, sünnet-i kifayedir. Yani bir farz-ı kifayemiz var, bir de sünnet-i kifayemiz var. Farzı kifayenin örneği malumunuz olduğu gibi cenaze namazıdır. Sünneti kifayenin örneği ise Ramazan ayının itikâfıdır. Yani bu şu anlama geliyor, bir yerde bazı Müslümanlar bu sünneti ifa ederlerse diğerlerinin üzerinden bu kalkıyor. Dolayısıyla itikâf dediğimiz şey inzivaya benziyor. Efendimiz Aleyhi Selatu Vesselam'ın peygamberlik öncesi farklı rivayetler olmasıyla birlikte, 6 aylık bir süre içerisinde Hira Mağarası'nda semayı ve Kâbe'yi seyrederek bir nevi itikâf ve inziva hayatı yaşıyordu." şeklinde konuştu.

"Ramazan ayında yapılacak itikâfın sünnete uygun olanı 10 gün olmasıdır"

Ramazan ayında yapılacak itikafın sünnete uygun olanın, Ramazan ayının son 10 günü olduğunu fakat dileyen kişinin dilediği miktarda itikaf yapabileceğini belirten Yılmaz, şu ifadeleri kullandı;

"ilk 20 gününü namaz, teravih ve ibadetle geçirmeleriyle birlikte daha özel bir yoğunlaşmayla camide, mabette aynayı kendi gönül dünyasına çevirerek orada hakkın azametini hissetmek üzere itikâf ibadetini yerine getirir. Elhamdülillah İstanbul'da azımsanmayacak sayıda camide itikâfa giriliyor. Bunlar önceden ilan ediliyor. Bütün camiler bu süre içerisinde 24 saat açık kalıyor. İnsanlar oraya gelip ibadet ediyor. Biz itikâf talebi olan camileri değerlendirip bunu bir liste halinde yayınlıyoruz. İnsanlar bu listeye bakarak kendilerine yakın olan camiye gidiyor. Böylelikle daha yoğun bir maneviyat elde ediyorlar. Ramazan ayında yapılacak itikâfın sünnete uygun olanı 10 gün olmasıdır. Onun dışında 3 gün veya daha farklı sayılarda itikâfta kalınabilir. Diğer insanlar itikâftayken kimisi bir 10 dakikalığına gidip kısa sürede de olsa o itikâf lezzetini tadabilir. Bunda hiçbir sorun yoktur."

Peygamber Efendimiz itikâfta ne yapardı?

Peygamber Efendimiz Medine döneminde her sene itikâfa girdiğiyle alakalı rivayetler olduğunu hatırlatan Yılmaz, "Peygamber Efendimize vahyin ilk başlangıç dönemlerinde halvet ve yalnızlık sevdirilmişti. Gönül dünyasında olup bitenlerin muhasebesini yapmak üzere Peygamber Efendimiz yalnızlığı sevmişti. Dolayısıyla Peygamber Efendimiz, çok sosyal bir hayat yaşamıştır. Sıkıntılar yoğunlaştığı zaman Peygamberimiz Hazreti Bilal'e, 'Ey Bilal bizi namazla rahatlat' derdi. Peygamberimiz itikâftayken hanesine ve zevcelerinin yanına gitmiyordu. Onlar da kendisine yiyecek getiriyorlardı. O daha çok ya ibadetle ya ilimle ya da insanlara Allah'ın diniyle alakalı bazı şeyler öğretmekle alakadar oluyordu. Tamamıyla konuşmuyordu diyemiyoruz. Konuşmasına dünyevi kelamlar koymuyordu. Daha çok taat, ibadet, takva konulu konuşmalar yapıyordu. Önemli olan mescidin dışına çıkmamak tarzında bir temekkün var. 'Burası, benim ibadetim ve gönül dünyama yoğunlaşacağım yerdir.' niyetiyle hareket ediyor." şeklinde konuştu

"Her insan ömründe bir defa bu hazzı yaşamalıdır"

Yılmaz, son olarak şu ifadelere yer verdi; "Her insan ömründe bir kere o tadı tatmalı. İtikâfın, inzivaya çekilmenin, Rabbiyle baş başa olmanın hazzını yaşamalıdır. Hatta bizim gençlik koordinatörü arkadaşlarımız mabede daha barışık olsunlar diye gençler için bir gece hep beraber itikâfa girme talebinde bulundular ve bunu bir geceliğine başlattılar. İtikâfa giren Müslümanın yapacağı en önemli şeylerden biri olarak nafile namaz kılabilir, Kur'an'ı kerimi ve mealini tefsiriyle beraber okuyabilir, dini kitaplar mütalaa edebilir. İtikâfa giren kişi diğerlerini rahatsız etmeyecek şekilde manevi anlamda sohbetler de yapabilir. İtikâfın hedefi ve gayesi; tamamen Allah'ın rızasını kazanmaya yönelik amelleri öncelemek, zamanını iyi değerlendirmek için özen göstermektir."

İLKHA      

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.