Hasan YILMAZ
Her şeye rağmen sabır ve kardeşlik
Hayatımızın çoğu evresinde düşünürken düşünmediklerimiz olduğu gibi, bazı analizlerimizde mantık yürütürken de mantık hatası yapabiliyoruz. Böylesi davranış biçimleri irdelendiğinde inancımız; insanın nankör ve hata yapabilen bir varlık olduğundan hareketle çeşitli izahlar yapar.
Ne kadar nankör ve karşımızdakileri düşünmediğimizi, çoğu zaman olayları farklı değerlendirerek ne kadar yanlış yaptığımızı, örnekleyerek açalım. Biz inanç sahipleri hep ahlaktan merhametten bahseder insanlara yapılan haksızlıkları dile getirir verilen müebbet cezalarının yanlış olduğunu söyleriz. Oysaki bizler sosyal hayatımızda o kadar çok kişiye müebbet cezası vermişiz ki hadi hesabı yok.
Nasıl mı?
Bakmakla yükümlü olduklarımızı sormayarak, kardeşlerimizi unutarak, bizim gibi düşünmeyen kardeşlerimizin o güzel karakterini hesaba katmadan sağda solda çekiştirerek kendi imkânlarımızı değerlendirerek müebbetlerimiz olmuştur. Bu nasıl bir davranış biçimi, nasıl bir inanç sistemi, tartışılır.
Oysaki büyüklerimiz bizi öldürmeye gelen bizde hayat bulsun felsefesiyle hareket etmiş, Ramazan boyunca farklı düşünen insanları programlara davet ederek hep vahdeti korumuşlardır. Biraz akıl edip büyüklerimizin yaptıklarına baksak onları dinlesek bayramlarımız ziyadesiyle güzelleşecektir.
Bazı düşünemediklerimizi psikoloji bilimi işleve takılma olarak izah eder. Nedir işleve takılma? Nesneyi asıl bilinen işlevinin dışında kullanamamadır. Nasıl? Çantası elinde yolculuk yapmak isteyen birinin araba beklediğini düşünelim. Arabanın gelmesine beş dakika var ve yolcunun elindeki ağır çantayı yere bırakmadığını düşünerek neden çantayı yere bırakmadığını sorduğumuzda acaba verilecek cevabı nasıl olur diye merak edelim. Muhtemelen bizim düşündüğümüz şöyle olur. Çantada çok değerli eşyalar var o yüzden yere bırakmıyor. Oysaki psikoloji bilimi: bunun bir alışkanlık olduğunu, o kişinin çantanın elde taşınacağını düşünerek yere bırakmayı akıl etmediğini söyler.
Bu örnekten yola çıkarak çoğu meselede alışkanlıklarımızın ve ön yargılarımızın bizleri yanlış düşündürerek, yanlış konuşturarak, hataya zorladığını düşünüyorum. Oysaki görsel zekâmızı ve suskunluğumuzu ön plana çıkararak, zedelenen ilişkilerimizi her şeyin bir hikmeti olduğunu düşünerek bu bayramda kardeşliğimizi pekiştirebiliriz. Her şeyin bir hikmeti olduğunu, çoğu zaman susmamız gerektiğini bir anekdotla özetleyelim.
“Bir adam sık sık Kur'an okurdu. Ancak ondan bir şey ezberlemezdi. Bu adamın küçük oğlu babasına dedi ki; babacığım Kur'an okuyorsun ama hiç ezberlemiyorsun, sana ne faydası var ki? Baba oğluna dedi ki; evladım, sana söyleyeceğim ancak al şu hasır sepetini, şu dereden su doldur getir. Hasır sepet kömür taşımak için kullanılıyordu. Oğul dedi ki; baba, ama bu imkânsız! Baba; sen dene bakalım ne oluyor. Oğul bu söz üzerine hasır sepeti alıp dereye gitti ve su doldurup taşımaya başladı. Yol yarı olmadan bütün su akıp gitti. Oğul babaya dönüp dedi ki; baba görüyorsun ki bu imkânsız bir şey! Baba olsun bir daha dene dedi. Oğul bir daha denedi, bir daha derken beşinci seferde iyice yorulan oğlu bitkinliğini belirterek babasına; baba sen de biliyorsun bu imkânsız neden tekrar ettiriyorsun? Baba dedi ki; evladım sepette bir şey fark etmedin mi? Deyince oğlu anladı ve evet babacığım, sepet tertemiz olmuş, dedi.
Baba: “işte böyle evlat, nasıl ki bu sepet kendinde bir şey tutamasa bile su ile tekrar tekrar temas edince tertemiz oldu, insanın kalbi de dünya işlerinden kirlenir, Kur'an okumakla da ezberlemese bile kalbi suyun hasır sepeti temizlediği gibi tertemiz olur. Evladım Kur'an kalbin ve ruhun temizleyicisi, gıdası ve şifasıdır, sakın şeytanın bu ezberlenmeden ne faydası var oyununa gelmeyesin! Diyerek oğluna harika bir ders vermiş oldu.
Bizler de bayramda kardeşliğimizi pekiştirerek şeytana ve şeytanlara ders vermek dileğiyle deyip şimdiden bütün kardeşlerimin bayramını kutlar, büyüklerimin ellerinden öpüyorum.
Selam ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.