Hasan YILMAZ
Her Sıkıntı Psikolojik Sorun mudur?
Günümüz insanının en büyük problemlerinden biri meselelere bakışıdır. İnsanlar meselelere bakarken genelde kendi dünyasından bakar. “Ben bunun için şunu yaptım, ben bunun için onu yaptım yine de yaranamadım.” Kadınların ‘ben buna saçımı süpürge yaptım’ erkeklerin ise ‘hiç sorma ben bunun için neler yapmadım ki’ şeklindeki cümleleri başını alıp gider.
Sen ne yaptın diye sorulduğunda ben, buna şunu şunları yaptım. Satır aralarında da yanlış anlama “Ben bunları Allah rızası için yaptım.” Konuyla ilgili soruna bakış ile niyet karşılaştırıldığında çok da büyütülecek bir durum gibi gözükmez. Görülen tek şey varsa o da ortadaki çelişki.
Madem Allah rızası için yapmışsın niçin söylüyorsun? Madem Allah’a ve O’nun gönderdiği Peygamber’e (a.s.v) inanmışsan neden ya hayrı konuşmuyorsun ya da susmuyorsun? Mantık ilkelerinde buna üçüncü halin imkânsızlığı diyoruz. Buradan da anlaşıldığı gibi insanlar olumsuz anlamda imkânsızlığı zorlamayı çok seviyor.
Eğer hayrı konuşmayıp üstüne bir de susmuyorsak neler olur? Dostluklar bozulur sıla-i rahim sekteye uğrar. Ahiret yurdunu kazanmak zora girer. Sıkıntıların büyümemesi için uygun bir dille muhabbeti güçlendirmek en mantıklı yol olsa gerek. Böyle bir yol bulunmadığı takdirde her konuşma, her davranış psikolojik bozukluklara sebebiyet verir.
Psikolojik bozukluk tanımı o kadar kolay olmuş ki insanlar artık en ufak sıkıntısını psikolojik sıkıntı olarak yorumlamakta. Bu anlayışa bakıldığında toplumun nerelere geldiği ya da bireylerin hangi psikolojiyi yaşadığını daha rahat analiz edebiliriz. Nice insanlar tanıdım, o kadar çok şey yaşadılar; yaşadıklarını hiçbir zaman psikolojik sıkıntı olarak tanımlamadılar. Yaşadıklarını Allah’ın bir imtihanı olarak tanımladılar. Allah’tan gelene de baş göz üstüne dediler. Nice yiğit anneler tanıdım, çocukları için hep dik durdu; ailesi için yapılması gereken neyse onu yaptı.
Son zamanlarda yaşanılanlara bakıldığında evlenen yeni çiftler bir ay geçmeden boşanabiliyor. Hatta boşandıklarında düğün havasında boşanarak kötü örnek olabiliyorlar. Ne kötü bir örneklik… Örneklik noktasında bizlere örnek olan Efendimiz(a.s.v) kendimizden daha kötü olanlara bakıp şükür, iyilere bakıp örnek almayı tavsiye etmiştir. Bu bakış açısında sitem yoktur. Bu düşünden hareket eden psikologlar: “Sizin şikâyet ettiğiniz hayat başkasının hayalleridir.” diye uyarıda bulunmuşlardır.
Dünya hayatı, koşulları zor olan bir çile yurdudur. Dost aramayıp sadece süsüne güvenenler aldanmışlardır. Dünya hayatında da sadık olanları bulup yardımlaşmak, dertleriyle dertlenmek, rıza-i ilahiyi gözetmek, bir kardeşin ayağına diken battığında onu hissetmek yaşamı daha da lezzetli hale getirecektir.
İnsan nasıl ki normal imtihanlarda en güzel kaynağı bulup güzel puan almak istiyorsa ya da bilmediği bir konu hakkında işin ehlini bulup yardımına ihtiyaç duyuyorsa manevi morali için de asıl kaynağı bulup okumalı. Kaynakta vasıfları belirtilen (doğru, dürüst, sadık) insanları arayıp bulmalı. İnanıyorum ki böylesi insanları bulmak, hazine bulmaktan daha iyidir. Bu tür insanların tecrübesi, kardeşliği hem dünyevi hem de ebedi yolculuğumuzu kolaylaştıracaktır.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.