Hüseyin KAYA
Herkes diline sahip çıksın!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kadınlar Günü münasebetiyle yaptığı ve çokça eleştiriye konu olan ve tartışılan konuşmasından sonra geri adım atması, Mecelle'ye atıfta bulunması, diyanete çağrı yapması çokça konuşuldu.
Diyanetin tek merci haline getirilmesinin artı ve eksileri bir yana Erdoğan'ın açıklamasından sonra “Hocalar”ın daha dikkatli olacağı kesin. Nitekim Erdoğan “iyilik ödülleri” programında daha ayağı yere basan ve biraz da nasihat içeren sözler söyledi.
Sözleri önemliydi Cumhurbaşkanının; ama sanırım söylediklerini öncelikle kendisi dinlemelidir. “Sözlerinin nereye gittiğini” bilmesi, bilmiyorsa öğreninceye kadar konuşmaması gerektiğini biri de ona hatırlatmalı; ama maalesef öyle bir babayiğit de yok!
Söylediklerinin bir kısmı şuydu:
“İnternetin sosyal medyanın hayatımızın her anına girdiği bir dönemde menfi haber yorum ve ifadeler çok daha hızlı yayılıyor. İlgili ilgisiz birçok kişi bunları maksadı aşacak şekilde Müslümanları karalamak için kullanabiliyor. İslam'ı anlatırken din ve millet düşmanlarına istismar aracı vermeyeceğiz. Sosyal medyanın ve internetin parıltısına aldanmayacak bu tür platformlara gönlümüzü kaptırmayacak dibini görmediğimiz kuyuya asla dalmayacağız.''
Tetikte bekleyenler, İslami değerleri karalamak için hiçbir fırsatı kaçırmayanlar var ve elbette ki bu durumda daha dikkatli olmak gerekir.
Evi güvensiz bırakmak yanlış, tamam; ama şunu hiç unutmamak gerekir ki, asıl suçlu hırsızdır.
***
ABD Başkanı Donald Trump, yine birçok kişiye göre çılgınca bir işe imza attı ve Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ı görevden alarak yerine CIA Direktörü Mike Pompeo'yi atadı.
Tillerson, görevden alındığını twitter'dan öğrendiğini söyledi.
CIA'in yeni direktörünün ise Şubat 2017'de CIA Direktör Yardımcılığı görevine atanan Gina Haspel olacağı duyuruldu.
Gina Haspel'in Mısır, Tunus ve İran'daki karışıklıkların arkasındaki isim olduğu söyleniyor. Bu gerçekten yola çıkarak acaba “Mesele Tillerson'un görevden alınması değil, Pompeo'yu CIA'dan alarak Haspel'in önünü açmaktır” dersek bize komplocu mu dersiniz?
***
Bizde futbolcular genellikle ya kavgalarıyla ya da magazin haberleriyle kendilerinden söz ettirir.
Dünyada haksızlık ve zulümler karşısında insani tepkiler ortaya koyarak kendilerinden söz ettirenler de var.
israil'in gücünü ve Yahudi lobilerini karşısına almak pahasına Filistin meselesine sahip çıkanlar…
Mesela Cristiano Ronaldo…
Filistin konusundaki çıkışlarıyla birçok defa gündem oldu.
İspanya'nın ünlü kulübü Real Madrid'de top koşturan Portekizli futbolcu, Suriye Rejimi ve destekçilerinin Doğu Guta'da sivil halka karşı uyguladığı zulme ve katliamlara tepki gösterdi. Ronaldo, sosyal medya hesabından takipçilerine “Suriye'deki çocuklara 7 kelimede umut gönderin, çocukları kurtarın” çağrısında bulundu.
Bununla birçok Müslümana ders verdi Ronaldo.
***
Türkiye'de ilk defa Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı'na bir kadın atandı.
İlahiyatçı Profesör Huriye Martı vekâleten Diyanet işleri Başkan yardımcılığına getirildi.
Karşı çıkanlar da destekleyenler de oldu.
Doğrusu destekleyenlerin de karşı çıkanların da gerekçeleri son derece basit ve anlamsızdı.
Müftülüklere bağlı onca kursta kadınlar görev yapıyorken, Diyanet'e aile uyuşmazlıkları ile ilgili meselelerde görevler verilirken, bir kadın Başkan Yardımcısının atanması son derece mantıklıdır.
Bazılarının yok “imam da olsunlar, cenaze de kıldırsınlar” diyerek itiraz etmelerinin mantıklı bir tarafı yoktur.
Yeni başkan yardımcısı hadis alanında ihtisas yapmış, Ürdün'de meşhur hadis alimi Şuayb el Arnaud'un tahkik ve tahric merkezinde eğitim almış.
Huriye Martı'nın görevinde başarılı olmasını ve hayırlı hizmetlerde bulunmasını diliyoruz.
***
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, sendikacılığının yanı sıra toplumsal olaylara verdiği insani ve İslami tepkiden dolayı takdir toplayan biri.
Ama son açıklamasına katılamayacağımızı peşin peşin söyleyelim.
Hakkâri'de şunları söylemiş Ali Yalçın:
“Devlet dediğiniz şey memur demektir. Güçlü memur demek güçlü devlet demektir. Dünyada egemen devletlerin yapısını incelerseniz hepsinde güçlü bir kamu sistemi olduğunu görürsünüz.”
Düşündüm de Ali Yalçın “egemen devletler” derken kimleri kastediyor?
Memurun çok güçlü olduğu yerde “özel teşebbüs” güçlenmez ve burada idare “otoriter devlet” şekline dönüşür.
Türkiye'de neden insanların çoğu “memur” olmak istiyor?
Bence Ali Yalçın bir sosyal proje kapsamında bununla ilgili araştırmalar yaptırıp raporlar hazırlatırsa iyi olur.
Memurun durumunun iyileştirilmesi yönünde talepler elbette önemlidir; ama “Memur devleti” son derece tehlikelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.