Heykelime dokunma

Rize'de, Cumhuriyet Meydanı'ndaki Mustafa Kemal heykelinin meydan düzenleme çalışması dolayısıyla valilik önündeki tören alanına taşınması üzerinden ciddi bir algı operasyon yapıldı.

Her zamanki gibi bu işin öncülüğünü yapan Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri, heykelin taşınmasını "Yerinden sökülüp, depoya götürüldü" diye servis etti.

Mahallesini beğenmeyip ballı bir yerlere kapak atan kimi aydınlanmaktan harap olmuş zevat dahi heykel ve temsil ettiği değerler için güzellemelerde bulundu. Tabii bu arada adamın zihninde bir zamanlar tashihini yaptığı Seyyid Kutup kitapları ve onlardaki “Cahili toplum”a ait değerlendirmeler büyük oranda silinmiş olmalı. Ya da “Bilgeliğin Nirvana”sına ulaşmış olan biri için değerlendirmeye alınabilecek isim sayısı bir elin parmakları kadar bile kalmamıştır.

Biz adamı “fildişi kulesi”nde bırakıp heykel meselesine dönelim yine.

“Ortada bir hinlik var; ama ne?” diye düşünürken “Gezi Parkı” eylemlerini hatırladım.

“Ağacıma dokunma!” diye sokaklara dökülen birileri çok demokratik eylemleriyle yüzlerce araç yakmış, devrim sloganları atmış, küresel emperyalizmin öncü gücü olan kışkırtıcı medyaya bol bol malzeme sunmuşlardı.

Sonra biri çıkmış “Mesele ağaç değil, sen daha anlamadın mı?” demiş de birçok kişi gibi biz de anlamaya başlamıştık.

Heykel mevzusu da böyle bir şey olabilir mi?

15 Temmuzu görenler olarak “Olabilir, olabilir” diyorsunuz.

Bir tür nabız yoklama olarak düşünün.

Yarın heykelin birine yönelik kriptolar tarafından bir tacizde bulunulur, hazırlıklı olan birileri sokağa çıkıp “Heykelime dokunma!” sloganları atar, bir kısım medya da dezenformasyona başlar.

İş büyüyüp heykel konusu unutulduğunda ise birileri çıkıp abilik yaparak “Mesele heykel değil, sen daha anlamadın mı?” der ve böylece kafası karışıklar rahat bir gönülle demokratik eylem araçlarını, mesela Molotofları devreye sokar.

Evet, “ağacıma dokunma”yı düşünün ve ona göre “heykelime dokunma”yı değerlendirin.

NATO NEREYE?

Donald Trump'un Amerikan başkanı olarak seçilmesinden sonra hem Avrupa Birliğinin hem de NATO'nun zor günler geçireceği söyleniyor.

Avrupa Birliği zaten İngiltere'nin ayrılma kararından sonra sarsılmıştı; ama NATO konusu kafaları karıştırıyor. Türkiye'nin 15 Temmuz sonrası NATO'da görevli yüzlerce subayı darbecilikten dolayı görevden alması NATO'nun yönetiminde ciddi rahatsızlıklara neden oldu ve bunu açık bir şekilde dile de getirdiler. Eğer Türkiye'nin yeni görevlendireceği subaylar bundan böyle sadece Türkiye için çalışacaklarsa bu durum NATO'da çatlaklara neden olabilir.

Bu konular tartışılırken NATO merkezinde önemli bir olay oldu ve bu olay medyadan özenle gizlendi.

NATO Genel Denetçisi General Yves Chandelon, Belçika'da arabasında başından vurulmuş halde bulundu. Bu sıradan bir olay değildi, çünkü Chandelon NATO'da terörün finansmanıyla mücadele alanında çalışıyordu. Teröre finans sağlayan ve kara para aklayan şirketleri araştırmakla görevliydi. Chandelon. Yetkililer, intihar açıklaması yaptı; ama yakınları bu iddiayı reddetti.

Olay Türkiye'deki kirli suikastları hatırlattı.

Solaktı Chandelon; ama bulunduğunda silah sağ elindeydi.  Bunun yanı sıra kendi adına kayıtlı üç silah varken elindeki silah farklıydı.

Özel Harekât daire başkanı Behçet Oktay'ın ölümünde de benzer çelişkiler vardı.

Chandelon'un ölümünün, NATO'nun Suriye'deki gizli silah sevkiyatları ile bir ilgisinin olup olmadığı tartışılıyor. Özellikle kimi örgütlere (PYD gibi) verilen silahların mahiyeti bilinmediği için şüpheler artıyor.

Görünen o ki, NATO bir yerlere savruluyor ve bu savrulmada yer yer böyle kirli eylemlere şahit olacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.