Hicret Küfrün Dayatmasından Ayrılmaktır
Hicri yılbaşı münasebetiyle görüşlerine başvurduğumuz Doğruhaber Gazetesi yazarlarından Özkan Yaman, hicretin bir duruş, bir tavır olduğunu ifade ederek, hicreti ancak İslam'ı hâkim kılmaya çalışan ve bunun mücadelesini veren toplulukların yaşadığını söyl
DİYARBAKIR - Doğruhaber Gazetesi yazarlarından Özkan Yaman "Hicri Yılbaşı" hakkında İlke Haber Ajansına önemli açıklamalarda bulundu. Yaman, Hicretin ancak İslam'ı hakim kılmaya çalışan, bunun mücadelesini veren bir topluluğun yaşadığı ve yaşaması muhtemel olan bir şey olduğunu ifade etti.
Hicret Bir Duruştur
Hicretin küfrün dayatmasından ayrılmak olduğunu ifade eden Yaman, "Hicret kelime anlamı olarak bir terk ediş gibi, bir ayrılma gibi tarif edilse hicreti bir tavır olarak anlamak gerekiyor. Yani hicret bir duruştur aslında. Yani her ne kadar gidiş olsa da hicret bir duruştur. Bir tarzdır, bir tavırdır. Yani ayrışmaktır, ayrılmaktır hicret. Dolayısıyla biz o gidişi, o uzaklığı terk etmeyi ayrılmak olarak anlarsak hicret daha doğru tarif edilmiş olur. Yani neyden ayrılmak? Küfrün dayatmasından, küfrün kendisine benzetmesinden ayrılmak veya küfrün kabul et dediği, geri dön dediği telkinlerinden ayrılmak" dedi.
Hicret Etmemek
Hicret etmemenin anlamına değinen Yaman, "Hatırlarsak Mekke'den Medine'ye bazı Müslümanlar hicret etmediler. Ve bu Tevbe Suresinde yine Fetih Suresinde geçmektedir ki bunlar Müslüman oldular ancak memleketlerini, o mülklerini terk etmek onlara ağır geldi. Fakat terk etmemek şu anlama geliyordu, yani hicret etmemek şu anlama geliyordu ki, biz müşriklerin bize tanıdıkları sınırlar içerisinde bize çizdikleri sınırlar içerisinde İslam'ımızı yaşayacağız anlamına geliyordu. Yani onlar şu kadarını yapabilirsiniz dediklerinde şuraya kadar özgürsünüz dediklerinde onlar aslında hicret etmeyerek bunu kabul etmiş oluyorlardı" ifadelerini kullandı.
Hicret, Güçlenilebilecek Bir Yere Gitmektir
Hicretin sıkıntı çekilen bir yerden güç sağlanabileceği bir yere gitmek olduğunu belirten Yaman, konuşmasını şöyle sürdürdü; "Hicret, Müslümanların zorluk yaşadıkları, sıkıntı çektikleri bir çıkmaza girdikleri ortamdan başka bir yerlere gitmeleridir, ancak hicretin asıl yoğunluğu yani mana yoğunluğu işte burada gizlidir. Yani hicret sıkıntı çekilen bir yerden tamamen rahat edilecek bir yere kaçış değil sıkıntı çekilen bir yerden İslam'ın rahatça yayılabileceği, tebliğ edilebileceği ve güç sağlanabileceği bir yere gitmektir.
Habeşistan'a hicret olayını bu anlamda son dönem siyer Âlimleri iyi tespit etmişler. Habeşistan'a giden sahabelerin neredeyse hepsi Mekke'de işkence görmeyen, görmeyecek olan sahabelerdi. Yani nüfuzu, ailesi, aşireti kuvvetli olan sahabelerdi. Ancak bunlar Habeşistan'a hicret etmişlerdi. İşte burada hicretteki o hikmet ortaya çıkıyor. Evet, onlar da sıkıntı görebilirler ancak bunlar Habeşistan'a giderek orada ileride geri dönecek, muhafaza edilen bir güç olarak bulunacaklar. O hikmetlerinden birçok böyle bir gaye var."
Hicreti İslam'ı Hakim Kılmaya Çalışan Topluluklar Yaşar
Hicretin ancak İslam'ı hâkim kılmaya çalışan, bunun mücadelesini veren bir topluluğun yaşadığı, yaşaması muhtemel bir şey olduğunu ve böyle bir amacı olmayan Müslümanlar için Hicretin pekiyi anlaşılamayacağını söyleyen Yaman, "Hicretin şu anda günümüzde anlaşılabilmesi, algılanabilmesi, yaşamda görülebilmesi için, tabi ki o şekilde bir hareketin incelenmesi gerekiyor. O hareketin varlığı gerekiyor. İslami mücadelenin olmadığı bir yerde hicretten konuşmak ancak günahlardan uzaklaşmak şeklinde anlaşılabilir. Hicret ancak İslam'ı hâkim kılmaya çalışan, bunun mücadelesini veren bir cemiyetin, bir topluluğun yaşadığı, yaşaması muhtemel bir şeydir. Yoksa böyle bir dertleri olmayan, İslam'ı kendi halinde yaşayan bireylerin hicreti günümüzde anlaması pek de kolay değildir. Onlar için hicret tarihte kalmış bir hatıra şeklinde olacaktır" şeklinde konuştu. (Emrullah Araz-İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.