Hicret: Tevhid İnancının Kalplerde Yerleşmesi İçin Yapılan Bir Eylemdir (Video)
Hicri yılbaşı münasebetiyle Rehber Tv Genel Yayın Yönetmeni, Abdulsamet Yalçın, İLKHA'ya hicret üzerinde bir değerlendirme yaparak, hicretin bir kaçış olmadığını ve hicretin Tevhid inancını kalplerde yerleşmesi içiny yapılan bir eylem olduğuna vurgu yaptı
DİYARBAKIR- Hicri Yılbaşı münasebetiyle, hicretin önemi ve hicri yılbaşı ile ilgili olarak İlke Haber Ajansı'na özel bir değerlendirmede bulunan Rehber Tv Genel Yayın Yönetmeni, Abdulsamet Yalçın, bütün Müslümanların Hicri Yılbaşını tebrik ederek, hayırlara vesile olması temennisinde bulundu. Yalçın hicretin Tevhid İnancını kalplerde yerleşmesi için yapılan bir eylem olduğunun altını çizdi.
Yalçın, hicretin, sözlük manasının terk etmek ve göç olduğunu, ıstılahi manasının ise, Resulullah ve eshabının Mekke'den Medine'ye göç etme olduğunu belirterek, İslam Tarihinde bu göçe de Hicret dendiğini söyledi.
Hicret Davanın Verim Alınmadığı Yerlerde, Verim Alınabileceği Yerlere Gitmektir.
Hicretin hiçbir zaman kaçış olmadığını ifade eden Yalçın, Resulullah'ın ve Müslümanların, sadece nefislerini mallarını ve canlarını düşünerek Mekke'yi terk etmediğini dile getirerek, hicret üzerine değerlendirmesini şöyle sürdürdü: " Hicret aslında Tevhid inancının kalplerde yerleşmesi için yapılan bir eylemdir. Hicret aynı zamanda bir taktik geliştirmektir. Davanın artık verim alınmadığı yerlerde davanın daha iyi verim alınabileceği yerlere gitmektir. Hicret aynı zamanda maldan, candan ferağet etmektir. Nitekim bu Resulullah'ın hayatında, onun hicretinde Hz. Ebubekir ile beraber ne kadar zorluk ve sıkıntılara katlandıklarını hepimiz İslam Tarihinde okuyoruz. Bununla beraber sahabeden kimisi bütün malını bırakarak, evlerini, hayvanlarını, taşınmaz mallarını geride bırakarak Medine'ye hicret etmişlerdir."
Allah Hicret Edenlerden Övgü ile Bahsetmiştir
Resulullah'ın hicreti, Allah'ın haramlarından uzaklaşma, kişinin kendi nefsinde hayatında varsa eğer günahları terk edip helallere doğru gitme olarak tarif ettiğini sözlerine ekleyen Yalçın, Allah'u Teala'nın hicret ve hicret edenlerden övgü ile bahsettiğini söyleyerek şu ayetler ile vurgusunu destekledi: " 'İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.' Başka amel ve ibadetlerde bu tür ifadelere rastlamıyoruz. Başka bir ayette ise Allah'ın mustazaflardan, zalimlerden kendi nefislerinden zulmedenlerden sözederken diyor ki: 'Melekler, nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken; 'Ne yapmakta idiniz!" derler. Bunlar, 'Biz yeryüzünde çaresiz ve zayıf bırakılmış (mustazaf)lar idik.' diye cevap verirler. Melekler de, 'Allah'ın yeri geniş değil miydi? Onda hicret etseydiniz ya!' derler. İşte onların varacağı yer cehennemdir; orası ne kötü bir varış yeridir!"
Maldan, Mülkten, Vatandan Olma İfadeleri Sadece İnsanın Kendini Kandırmasıdır
Yalçın daha sonra maldan mülkten, vatandan olma şeklinde ki ifadelerin sadece ve sadece insanın kendini kandırması olduğunu söyledi.Kişinin kendi nefsini kurtarmak amacıyla göç etmesine hicret denilemeyeceğini hatırlatan Yalçın, hicretin sadece ve sadece dava için olduğunu söyleyerek hicret hakkındaki değerlendirmesini şöyle sürdürdü: "Resulullah diyor ki; fetihten sonra hicret yoktur ancak niyet ve cihad vardır. Yani artık Mekke Darul İslam olarak kalacaktır. Resulullah burada diyor ki; siz hayır kapılarını ararsanız, hayır yollarını ararsanız o da hicret karşılığında bir fazilet ararsanız o zaman cihad eder ve hayırlı işlere koşarsınız. Darul küfürden, gayri İslami bir memleketten, İslami bir memlekete hicret her zaman vardır ve olmalıdır şartlar yerine geldiği taktirde hicret gerçekleşmezse ayeti kerimenin ifadesi ile o kişiler kendi nefislerine zulüm etmiş olurlar. Bu münasebetten hicret her zaman müminin hayatında vardır şartlar yeri geldiği zaman bu hicret gerçekleşir."
Hz. Muhammed'in Miraç hadisesinden sonra çeşitli sosyal meseleler ile döndüğünü ve bu sosyal meselelerin Mekke toplumunda tatbikinin olmadığına dikkat çeken Yalçın bu meselelerin gerçekleşmesi için İslam Devletinin olması gerektiğini, onunda Medine olduğunu söyledi.
Medine'ye Hicrette Sonra Derli Toplu Bir Yasa Düzenlendi
Medine'nin Resulullah'ın ilk hicreti olmadığını belirten Yalçın, Resulullah'ın davanın yerleşmesi için, her zaman arayışlar içerisinde olduğunu ifade ederek şöyle devam etti: " Mekke'de bütün güçlerini sarf ederek çalıştılar, buna rağmen gelebilecekleri bir noktaya geldiler. Resulullah Taif'e gitti, oradan bazı umutlar ile geri geleceğini düşünüyordu. Ama Taif halkı Hz. Muhammed'in davetini kabul etmediği gibi onu horladı ve Taif'te çıkardılar. Resulullah Taif'e gitti geldi, Taif tarihte Taif olarak kaldı, hiçbir değişiklik olmadı hicretin hiçbir neticesi olmadı. Ama Yesrib Medine'ye dönüştü. Çünkü Hz. Muhammed Yesrib'te bir devlet başkanı makamında o zaman çıkardığı bir anayasa ile Ensar ile Muhacir arasında ki kardeşlik ilişkilerini düzenledi. Müminler ile gayri müminler, Yahudiler ile aralarında ki ilişkileri düzenledi ve Medine'nin iç ve dış siyasetini belirleyen kurallar koydu. Bu belki ilk defa İslam Tarihinde derli toplu yazılı bir yasa haline geldi. Bu şekilde hicret asıl amacına ulaşmış oldu."
Şartlar Oluştuğunda Her Müslüman Hicret Etmelidir
Şayet hicret sadece kendi nefsini kurtarma olsaydı müşriklerin Medine'de Müslümanlar ile uğraşmayacağını dile getiren Yalçın, hicretten sonra da Resulullah'ın Mekke'den vazgeçmediğini belirtti. Her dönem Müslümanların hicret ettiğine dikkat çeken Yalçın, şartlar oluştuğunda her Müslüman'ın hicret etmesi gerektiğinin altını çizerek " Camialar açısından, küçük küçük gruplar açısından, hata devletler açısından düşünürsek bunlar netice olarak gözümüzün önündedir" dedi.
Hz. Ömer Döneminde Resulullah'ın Hicreti Yılbaşı Olarak Kabul Edildi
Hz Ali'nin teklifi ile hicretin Hz. Ömer döneminde Resulullah'ın hicreti yılbaşı olarak kabul edildiğini belirten Yalçın, hicri takvimin ay takvimine göre yapıldığını bunun nedeni ise Kur'an-ı Kerim'in bütün hesaplarını ay takvimine göre yaptığını söyledi.
Yalçın son olarak, Müslümanlar için hicri takvimin çok önemli olduğunu, çünkü Müslümanların Kitabı Kur'an-ı Kerim'in, kültürü, kaynağının ay takvimine göre hesaplarını yaptığını ifade etti. (Osman İçli / Emrullah Araz-İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.