Hırsızlık suçuna karşı olanaklar iyileştirilmeli, cezalar arttırılmalı

​Son zamanlarda artan hırsızlık olaylarının minimize edilebilmesi hakkında konuşan Avukat Şaban Dalgın, kişileri hırsızlığa iten nedenlere çözüm bulup bunu meslek edinenlere de caydırıcı cezaların verilmesi gerektiğini söyledi.

Hırsızlık, başta Diyarbakır olmak üzere birçok il ve ilçenin en büyük toplumsal sorunlarından biri haline geldi. TÜİK verilerine göre 2011-2020 yılları arasında ceza infaz kurumuna giren 5 bin 737 hükümlüden 24 kadın ve bin 151'i erkek olmak üzere bin 175'ini hırsızlık suçundan ceza alanlar oluşturuyor.

Hırsızlık suçunun artmasını iki ana nedene bağlayan hukukçu Avukat Şaban Dalgın, bunlardan birinin kişilerin zaruri ihtiyaçlarının karşılayamaması nedeniyle böyle bir fiile teşebbüs etmesi, diğer nedenin ise kişinin bunu meslek haline getirmesi olduğunu ifade etti.

Hırsızlık hem hukuki hem toplumsal hem de psikolojik bir mesele olduğunun altını çizen Dalgın, "Öncelikle toplumun veya devletin hırsızlığı engelleyecek bir sistem oturtması lazım. Bunun da en başında kişinin muhtaç olmaması şartı gelir. Yani kişinin yiyecek, giyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçları karşılanmışsa bundan sonraki hırsızlık psikolojik de olsa toplumsal bir sorun olarak da görsek gerçek suçtur." dedi.

Dalgın, "Bir çocuk zaruretten karnını doyurmak için baklava çalmış ve bu kişiye zamanında 9 yıl ceza verilmiş. Bu aslında gerçek bir suç değildir. Kamu kendi görevini yapmasına rağmen hırsızlık olayı varsa buna gerçek suç denilebilir. Oradaki suç cezalandırılır, cezalandırılması da gerekir. Çünkü bu hırsızlık bir nevi bağımlılık yapıyor. Yani alışan kişi rahat yoldan, emek sarf etmeden para kazanmaya alışan kişi bir şekilde devam ettirir. Bunun yanında cezalar da zayıf ve gereği gibi değilse kişi bunu meslek haline getirir. Böyle bir durumda da toplumsal bir sıkıntı başlar, birbirine güven azalır. Hırsızlık artıp ailelerin kapılarına çelik kapı ve kameralar takması insanların birbirine güvenin kalmadığını gösterir." ifadelerini kullandı.


"Caydırıcı olmayan cezalarla bu sorun engellenemez"

Güven kalmayan ortamda idarenin büyük bir suçu olduğunun altını çizen Dalgın, şunları söyledi:

İdarenin toplumda yapması gereken en önemli şey güven sağlamaktır. İslam'da kastedilen mal emniyeti toplumdaki güven unsurunun güçlendirilmesi açısından gereklidir. Güvensiz toplumlar; zayıf, dayanışmadan uzak, haksızlığa karşı çıkmaz olur ve gittikçe gevşemiş-bozulmuş bir topluluk olur. Bu durumun engellenebilmesi için bölgede çok varsa ve hırsızın sorunu ihtiyaçlarının karşılanmaması ise burada devlet ve toplum suçludur. Şayet ihtiyaçları karşılandığı halde kişi, bunu meslek haline getirerek devam ettiriyorsa ağır cezalar verilmelidir. Caydırıcı olmayan cezalarla bu sorun engellenemez.
Hırsızlara verilen cezanın günümüzde pek de güçlü olmadığına dikkat çeken Dalgın, "Bu ceza nedeniyle kişi sürekli hırsızlık yapar. Nitekim bu tür davalara girmesek de şahit olduğumuz bazı davalarda şahısların 30-40 dosyasının olduğunu görüyoruz. Şayet cezalar ağır olsaydı bu tür kişiler bir şeyler yapmadan önce düşünür ama şu an çoğu insan için meslek haline gelmiş. Maddi durumu iyi olmasına rağmen bunu devam ettirenler var. Bunun engellenmesi için önce insanların karınlarının doyurulması sonrasında bu cezaların ağırlaştırılması gerekir." şeklinde konuştu.

Dalgın, "Halkın mustarip olduğu durum cezaların azlığıdır. Bu nedenle hırsızlık yapanlara karşı devletin koyduğu müeyyide zayıf olduğundan suçlar devam etmektedir." dedi. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.