Selahaddin YILDIRIM
Hoş geldin ey Şehr-i Ramazan
Sevinç ve arzuyla dolu olarak ‘hoş geldin' denmeyi hak edenlerin başında şüphesiz Ramazan gelir. Ramazan, klasik nitelendirmeyle ‘on bir ayın sultanı'dır. Müminler nezdinde Ramazan'ın aylar içindeki değeri, Hz. Yakup(as)'un on iki çocuğu arasında Yusuf'un değeri gibidir sanki. O, bütün zamanların en faziletlisidir. İnsanlar içinde Hz. Muhammed'e (sav) denk bir insan, şehirler içinde ‘Mekke-i Mükerreme' kadar kıymetli bir toprak, geceler içinde ‘leyle- kadir' kadar hayırlı bir gece olmadığı gibi, aylar içinde de ‘Ramazan'dan daha faziletli bir ay yoktur.
İçinde bir tek değil, çokça hayır ve bereketler bulunduran bu mübarek ay kapımızı yine çalıyor. Mübarek Ramazan, ilâhi hazineden bizlere taşıdığı hayır ve bereketleri aralık vermeden tam bir ay, geceli gündüzlü dağıtacak. Dağıtılan bu hayır ve bereketler o kadar çok kıymetlidirler ki kimsenin onları para ve benzeri maddi, ekonomik bir değerle elde etme imkanı yoktur.
Şimdi Ramazan-ı şerifin meccanen dağıttığı bu paha biçilmez hayır hazinelerinin göze ilk çarpanlarına bir bakalım. Şöyle ilk bakışta gözümüze ‘Oruç' ilişiyor. Dış görünüşü nefse hoş görünmeyen Ramazan orucunun değerine kimse paha biçemez. ‘Her kim inanarak ve karşılığını sırf Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır.'(Buhari, İman) Yaradan'ın affına ve mağfiretine mazhar edecek bir amelden daha değerli ne olabilir? İlâhi, sen, biz günahkar kullarını bu hayırdan mahrum eyleme, senin mağfiretini celp eden bu tür ameller işlemeye bizleri muvaffak kıl.
Ramazan orucunun nefse sevimsiz görünmesi, nefsimizin onu soğuk karşılaması pek tabiidir. Zira nefis, değerli şeylerden hazzetmez. ‘Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder'(Yusuf /53) Hasta çocuğun, doktorun bazı müdahalelerinden acı duymasından ötürü tedaviyi istememesi gibi, kör nefis de ibadetlerin şekli yönünü ağır bularak ondan kaçmaya uğraşır. Oysa hastalığın tedavisi için buna seve seve katlanmak gerekir. Aksi takdirde sonuç felaket olabilir.
Oruç'un açlığı nefse sevimsiz görünse de, o her açıdan mükemmel bir olaydır. Her şeyden önce, başta irade eğitimi olmak üzere insana bir çok gerekli ve değerli disiplin ve alışkanlıkları kazandırır. Oruç hem mükemmel bir öğretmen, hem de uzman bir hekimdir. Evet Ramazan, eşi benzeri olmayan bir okuldur. Ramazan okulu; sabır, şükür, duyguları eğitme, otokontrolü sağlama, nimetin değerini anlama, tasarruf etme, aç ve fakir insanların halini anlama, paylaşma, sağlıklı yaşam vb öyle değerli dersler verir ki, bu tür dersleri hiçbir üniversite ve okul veremez. Hem bütün bu önem arz eden dersleri pratik uygulama yöntemi ile verir. Bir hayat ve insaniyet mektebi olan Ramazan okulunun süresi de çok kısa, hem masrafı da pek azdır. Bu ilâhi okulun kapıları herkese açıktır. Sağlıklı olan her kişi kayıt yaptırabilir.
Ramazan orucu, manevi ve kalbi duyularımızın faaliyetleri için ihtiyaç duyduğu gerekli enerji ve gıdayı da sağlar. Yani manevi duyular insanın aç kaldığı esnada faal duruma geçerler. İnsan için en tehlikeli pozisyon açlık değil, tokluktur. Diğer hayvanlar aç iken tehlikeli olabiliyorken, insanoğlu tam tersine tokluk durumunda tehlikeli oluyor. Bundan dolayı çok yemek, hem maddi sağlığımız hem de manevi, ruhi sağlığımız açısından sakıncalıdır. Evet açlık manevi duyularımızı besleyen eşsiz bir sofradır Gönül, o sofrada hakikatlere doyar. Hz. Mevlana'nın deyişiyle ‘Açlık Allah'ın sofrasıdır. Mevla onunla hakikatleri diriltir.'
Oruç başta olmak kaydıyla bütün ibadetlerin ana maksadı ‘ittika'dır. İttika korunmak demektir. İnsanın fıtratını koruması ancak İslam'ın önerdiği ibadet programını uygulamasıyla mümkündür. Görünen ve görünmeyen her türlü şer kaynaklarından korunmak ‘takva' elbisesine bürünmekle mümkündür ancak.
İlahî rahmet, mağfiret ve bereket ayı, Kur'an ayı Ramazan hayırlı olsun. Ramazan-ı şerif nefislerimizin terbiyesine ve alem-i İslam'ın uyanışına vesile olsun inşallah. Hayırlı ramazanlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.