HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Şeyhmus Tanrıkulu: Kürtlerin başına gelmiş en büyük musibet PKK'dir
Bingöl'de Fethi Yalçın ile Cengiz Tiryaki'yi anma programında konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu, " Kurulduğundan bu güne kadar Kürtlerin başına gelmiş en büyük musibet PKK'dir, 21'inci asrın Dahhak'ı PKK'dir." dedi.
HÜDA PAR Karlıova Gençlik Kolları, 6-8 Ekim 2014 saldırılarının devamında Bingöl'ün Karlıova ilçesinde PKK tarafından katledilen Fethi Yalçın ile Cengiz Tiryaki'nin 8'inci şehadet yıl dönümleri dolayısıyla anma etkinliği düzenledi.
Karlıova Ulu cami konferans salonunda yapılan etkinliğe HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcıları Şeyhmus Tanrıkulu, Hamdullah Tasalı, HÜDA PAR Bingöl il başkanı Refik Alpaya, Saadet Partisi Bingöl İl Başkanı Muhammed Fatih Tiryak ve HÜDA PAR İl ve ilçe teşkilatı ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, şehitlerin hayatının konu edinildiği sinevizyon gösterimi ile devam etti.
Programda konuşan Tanrıkulu, 6-8 Ekim şehitlerini rahmetle ve özlemle andıklarını belirtti. Tanrıkulu, "40 yılı aşkın bir süredir kurulduğundan bu güne kadar Kürtlerin başına gelmiş en büyük musibet PKK'dir. Kadın, sivil ve çocukları ayırt etmeksizin bugüne kadar on binlerce insanı katlettiği için 21'inci asrın Dahhak'ı PKK'dir. Bugüne kadar Kürtler içerisinde kendisine ihanet eden böyle hain ve barbar bir örgüt çıkmamıştır. Bu musibet sadece maddi anlamda bir musibet değil çünkü özellikle Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra Kürtleri dininden uzaklaştıramayan Kemalist sistem ve rejim, bu görevi marksist düşünceye sahip olan barbar ve cani örgüte vermiştir. Ve kısmen de olsa Kürtleri inançlarından uzaklaştırmaya ve Kürtler içerisindeki namus olgusunu ortadan kaldırmaya muvaffak olmuştur." dedi.
PKK'nin kurulduğundan bugüne kadar hep dış güçlerin yönetiminde, gözetiminde ve yönlendirilmesiyle hareket ettiğini belirten Tanrıkulu, örgütün, Kürtler içerisinde İslam'ın yayılmasını engellemek, Kürtlerin örf ve adetini, geleneklerini ortadan kaldırmak, batının dayatmış olduğu sapkın fikirleri fiiliyatta ve teoride uygulamak için çaba ve gayret gösterdiğini ifade etti.
Tanrıkulu, "Bunu yaparken de özellikle Kürdistan'da kendisine en büyük rakip olarak gördüğü, İslami çalışmalar yapıp medeniyet değerlerimize dönmek için çaba ve gayret gösteren partimizi ve önceki çalışmalardaki STK'larımızı hedef almıştır." diye belirtti.
PKK'nin, tarih boyu yapmış oldukları katliamları bazı medya kuruluşları tarafından destek alarak unutturmaya çalıştığını vurgulayan Tanrıkulu, "Bunlar yapmış oldukları katliamları maalesef medya desteği ile öyle bir algı oluşturdular ki hiçbir şey olmamış gibi bugüne kadar geldiler. Ama şehit Yasin ve arkadaşlarının görüntülerine kadar… Çünkü bu görüntü onların yüzündeki maskeleri düşürdü. Bu hain ve mürted örgüt, Kürdistan'ı 'Kafiristan' yapmak için Kürtlerin İslam'ı benimsediğinden ta bu güne kadar hep öncü olması, alimler yetiştirmesi, İslam ümmetine destek vermesiyle ön plana çıkan halkımızı tamamen ortadan kaldırmak, asimile etmek görevini üstlendi." diye konuştu.
"Parti çalışmalarımızı güçlü bir şekilde yürütmemiz örgütü telaşlandırdı"
Tanrıkulu konuşmasına şöyle devam etti:
90'lı yılları geçiyoruz. 2004-20011 yılları arasında STK'lar olarak sosyal ve kültürel etkinliklerde bulunmamız, fakir ve muhtaç ailelere sahip çıkmamız gibi faaliyetlerimizden rahatsız olmaya başladılar ve tekrar kardeşlerimize, teşkilatlarımıza ve derneklerimize saldırıda bulundular. Mustazaf-Der'in kapanışına kadar bu dönem içerisinde 300'e yakın saldırı yapıldı bizlere. 2012-2015 yılları arasında ise HÜDA PAR olarak çalışmalara başlamamız, belediyelere ve iktidara talip olmamız, söylem ve fikirlerimizi daha güçlü bir şekilde halkımızla paylaşmaya başlamamız mürted ve hain örgütü daha da telaşlandırdı. Sadece onu değil, tasmasını elinde tutan büyük şeytan ABD'yi de endişelendirdi. Ve bu örgütün ABD ile her görüşmesinden sonra teşkilatlarımıza saldırı yapması tesadüfi değildir.
6-8 Ekim saldırılarının arka planına değinen Tanrıkulu, "Bu olaylar 2013 yılında çözüm sürecinin başlamasıyla hız kazanmıştır. O dönemde silahların susması ve çatışmaların durması adına parti olarak çözüm sürecine destek verdiğimizi açıkladık. Bununla birlikte bu çözüm sürecinden birşey çıkmayacağını, aksine bu süreç içerisinde yapmış olduğumuz gözleme göre hem devletin hem de hain mürted örgütün ciddi bir şekilde silahlandıklarını ve yine o dönem belediyeler eliyle il ve ilçe merkezlerine tonlarca bomba taşıdıklarını da gördük. Eli silahlı unsurların dağlardan ellerini kollarını sallayarak şehir merkezlerine gelmeleri, karakol ve emniyet müdürlüklerinin yanlarından geçmeleri ve bunlara sessiz kalmaları da aslında 6-8 Ekim olaylarının da bir habercisiydi." dedi.
Tanrıkulu, çözüm sürecinde örgütün bölge halkını yok etmekle tehdit edip sindirdiğini, dönemin kolluk kuvvetlerinin pasif kaldığını belirterek örgütün jandarmanın yakınında karakol kurup iş adamlarından haraç kestiğini ifade etti.
Tanrıkulu, o dönemde örgüte teslim olmayan tek yapının HÜDA PAR olduğunun altını çizip, HÜDA PAR'ın örgüte hiçbir zaman boyun eğmediğini ve eğmeyeceğini vurguladı.
Tanrıkulu, Abdullah Öcalan'a işaret ederek, "Kürtlerin inancına ve kültürüne savaş açmış, Marksist ve kendini haşa yarı tanrı ilan eden bir sapkını Kürtlerin lideri olarak gören hükümet yetkilileri o dönem bu sapkını kamuoyuna pazarlamaya çalışıyorlardı. Yıllar önce dile getirdiğimiz bunlar ABD'nin uşağıdır söylemine bazıları itiraz ediyordu. Oysaki bugün her şey net olarak ortada. ABD'nin tetikçiliğini ve uşaklığını yapmaya hazırdırlar ve onların emrinde hareket ediyorlar." dedi.
Program yapılan dua ile sona erdi.
Öte yandan Tanrıkulu ve beraberindekiler, program öncesi şehitlerin kabirlerini ziyaret ederek Fatiha okudu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.