HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı: Bölge ülkeleri siyonizme karşı ortak bir cephe oluşturmalı!
Türkiye ve İran başta olmak üzere siyonizmin hedefinde olan bölge ülkelerine çağrıda bulunan HÜDA PAR Ramanlı, daha fazla geç kalmadan siyonizme karşı ortak bir eylem planı etrafında bir araya gelerek ortak bir cephe oluşturulması gerektiğini vurguladı.
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, TBMM’de gerçekleştirdiği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Ramanlı; İsmail Heniyye suikastı, Kürtçe yazıların silinmesi, aile ve nesli hedef alan ifsat çalışmaları ve doğalgaz zammını TBMM’de gerçekleştirdiği basın toplantısında gündemine aldı.
Alçak bir suikast sonucu şehit edilen İsmail Heniyye olayına dair değerlendirmelerde bulunan Ramanlı, Türkiye ve diğer İslam ülkelerine siyonistlere karşı ortak cephe kurulması çağrısında bulundu.
Siyonistlerin bölge barışının önündeki en büyük engel ve tehdit olduğunu vurgulayan Ramanlı, “Siyonist işgal rejimi, İsmail Heniyye’yi şehid ederek tüm dünya Müslümanlarına karşı olduğu gibi uluslararası hukuk ve temel insani değerlere karşı da bir meydan okumaya girişmiştir. Filistin’in seçilmiş başbakanına karşı gerçekleştirilen bu suikasta her birey, topluluk ve kurumdan ciddi bir tepki ve karşılık verilmelidir. Bu alçakça terör eylemi bir kez daha göstermiştir ki; siyonist terör örgütü, başta bölge barışı olmak üzere insanlığın ortak huzur ve barışının önündeki en büyük engel ve tehdittir." dedi.
Ramanlı, "Kripto siyonistler tarafından Heniye suikasti üzerinden ‘İsrail istediği kişiyi istediği yerde vurabiliyor’ algısı oluşturulmaya ve böylece bölge devletleri ve halkları sindirilmeye çalışılıyor. Bilerek veya bilmeyerek bu amaca hizmet edenler, Öncelikle bu saldırının bir ‘terör saldırısı’ olduğunu, siyonist terör eylemin övülmesinin ise ‘Terörü ve terörist eylemi övmek’ anlamına geldiği bir gün bunun hesabını vermek zorunda kalacaklarını unutmamalıdır.” diye ekledi.
“Direniş sergileyen kahramanlara birazcık destek verebilse, işgalci terör rejimi çökecek ve Allah’ın izniyle Kudüs hürriyetine kavuşacaktır”
Aksa Tufanı operasyonuyla ‘Yenilmez israil’ efsanesinin çöktüğünü dile getiren Ramanlı, direnişe verilecek destek ile işgalci terör rejiminin mutlaka çökeceğini belirterek, “ABD ile birlikte Batı ve onların işbirlikçisi olan kukla rejimler; İslam ve insanlık davası olan Filistin Davasına ve Filistin Direnişine karşı birleşmiş durumdalar. Buna rağmen ‘Aksa Tufanı’ operasyonuyla ‘Yenilmez israil’ efsanesinin çöktüğü, uzun yıllardır ambargo ve kuşatma altında olmasına rağmen Gazze’nin kahraman savaşçılarının kısıtlı imkânlarıyla işgalci rejimin Gazze Tümenini imha ettiği, önemli askeri tesisleri ele geçirdiği de unutulmamalıdır. Bu da açıkça göstermiştir ki eğer İslam dünyası, işgale karşı destansı bir direniş sergileyen kahramanlara birazcık destek verebilse, küresel emperyalizmin tüm desteğine rağmen işgalci terör rejimi çökecek ve Allah’ın izniyle Kudüs hürriyetine kavuşacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Soykırım suçuna iştirak eden ve Türkiye’nin güvenliği için de potansiyel bir tehdit olan çifte vatandaşlarla ilgili kanun teklifimiz bir an önce kanunlaşmalı”
Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine ve tüm özgür halklara bir kez daha çağrıda bulunduklarını belirten Ramanlı, şunları kaydetti:
“Türkiye ve İran başta olmak üzere siyonizmin hedefinde olan bölge ülkeleri ve insanlık vicdanını yitirmemiş tüm özgür halklar, daha fazla geç kalmadan siyonizme karşı ortak bir eylem planı etrafında bir araya gelmeli; kararlı ve tam bir ittifak içerisinde ortak bir cephe oluşturmalıdır.
Bu cepheye dâhil olan bütün ülkeler siyonist işgal rejimi ile her türlü diplomatik ilişkisini keserek elçiliklerini kapatmalı, siyonist terör örgütünü bir devlet olarak tanımaktan vazgeçmelidir. Siyonist rejime yönelik başta petrol sevkiyatı olmak üzere her türlü sevkiyatı durdurmalı; kara, hava ve deniz sahasını siyonist rejime bütünüyle kapatmalıdır. ABD emperyalizmine ve siyonist rejimin güvenliğine hizmet eden Kürecik ve İncirlik üsleri de dâhil olmak üzere siyonist terör örgütünün esiri durumuna gelmiş ABD’nin bütün üsleri kapatılmalıdır. Öte yandan soykırım suçuna iştirak eden ve hali hazırda Türkiye’nin güvenliği için de potansiyel bir tehdit olan çifte vatandaşlarla ilgili kanun teklifimizin bir an önce kanunlaşması için gereken adımlar atılmalıdır.”
“Ülkenin asli unsurlarından olan bir halkın diline karşı ortaya koyduğu bu yaklaşım kabul edilemez”
Ramanlı, Kürtçe yazıların silinmesi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Kürtçe yazıların silinmesini kabul edilemez olduğunun altını çizen Ramanlı, “Diyarbakır, Batman, Mardin, Van illerinde yaya geçitlerinde Kürtçe yazılan yaya geçişlerine öncelik verilmesine yönelik ‘Pêşî Peya’ yazıları, önce gece karanlığında kimliği belirsiz kişilerce okunamayacak şekilde üstü boyandı. Ardından valilikler emriyle polis nezaretinde, yerde bulunan Kürtçe yazılar sildirildi. Bu tablo, ülkemiz için talihsiz manzaraların oluşmasına neden oldu. Halka hizmetle görevli kimi devlet yetkililerinin, ülkenin asli unsurlarından olan bir halkın diline karşı ortaya koyduğu bu yaklaşımı kabul edilemez buluyoruz. Milyonlarca vatandaşın ana dili olan Kürtçeye karşı bu tahammülsüzlüğü sergileyenler, bu ülkede fay hatlarını tetiklemek üzere pusuya yatanlar için uygun ortam hazırladıklarının farkında mıdırlar?” şeklinde konuştu.
“Kürtçenin kullanımıyla ilgili her türlü engel kaldırılarak bu husustaki suiistimallerin önü kesilmelidir”
Ramanlı, sözlerine “Yanı başımızda bölgesel ve belki de bir dünya savaşının ayak sesleri duyulurken ve dünya bir ateş çemberine doğru ilerlerken ülkemiz içinde kırılma ve ayrışmaya yol açan bu tür yanlışlar, ülkemiz için açıktan tehditler savuran Siyo-nazi ve Emperyalizm şer ittifakı karşısında Türkiye’nin elini zayıflatmaktadır. Bunun yanı sıra ülkemiz içinde milyonlarca vatandaşın dili olan Kürtçenin, devleti temsil eden makamlardaki bazı kişilerce sorun haline getirilmesi, Türkiye’nin kendi iç meselelerinde hâlâ kat etmesi gereken çok büyük mesafenin bulunduğunu göstermektedir. Türkiye son yirmi yıllık süreçte Kürtçe dili ve yazısı ile ilgili önemli açılımlar yapmışsa da son olaylar göstermektedir ki konjonktüre bağlı hak ve özgürlükler, devlet gücünü arkasına alan bazı kişilerce görmezden gelinebilmektedir. Bu sebeple, Kürtçenin kullanımıyla ilgili her türlü engel kaldırılarak bu husustaki suiistimallerin önü kesilmelidir.” ifadeleriyle devam etti.
Kürtçe yazıların silinmesi ile ilgili değerlendirmelerinin ardından aile ve nesli hedef alan ifsat çalışmalarının sonuncusu olan olimpiyatlardaki ahlaksız gösterimle ilgilide konuşan Ramanlı, “Aile ve nesil düşmanı küreselcilerin yeryüzünü ifsat projesi hızlanarak sürüyor. Cinsiyetsiz, ailesiz, dinsiz, ahlaksız, vicdansız ve kutsalsız bir dünya kurma planları yapan küreselci ifsat çetesi, Paris 2024 Olimpiyatları açılışındaki sapkın figürlerle bir sonraki merhalenin işaretini verdi. Önceki olimpiyatlarda daha çok kültürel öğeler öne çıkarken Paris 2024 olimpiyatları tamamen sapkınlık ve kutsallara saygısızlık üzerine kurgulanmıştır. Olimpiyatlarda ‘Son Akşam Yemeği’ parodisi ile Hz. İsa ve havarilerine, Fransız oyunculara uygulanan başörtüsü yasağı ile Müslümanlığa, küçük çocukların sapkın bir içerikle kullanılması ile de bütün bir insanlığa hakaret edildi.” dedi.
“Kültürlere ve cinsiyete savaş açan bu sapkınlığa mücadele verilmeli, faaliyetleri ve propaganda yapmaları kesinlikle yasaklanmalıdır”
Meselenin biyolojik değil de ideolojik olduğuna vurgu yapan Ramanlı, “Bir spor organizasyonundan çok, bir ahlaksız operasyonun aparatına dönüştürülen olimpiyatlarda sapkınlara meşale taşıtılması, sakallı kadınlar ve kadın kıyafetleri giyen makyajlı erkeklerin ön plana çıkarılması amacın spor olmadığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu bağlamda Batı emperyalizminin toplumları çökertmede bir koçbaşı olarak kullandığı örgütlü sapkınlık tehlikesine bütün insanlığın dikkatlerini çekmek istiyoruz. Bu sapkınlık, insanlık ailesinin aile, kültür ve medeniyet değerlerini hedef almaktadır. Fıtrata savaş açılmıştır. Mesele biyolojik veya psikolojik bir mesele değildir. Mesele tamamen ideolojiktir. Kültürlere ve cinsiyete savaş açan bu sapkınlığa karşı çok boyutlu bir mücadele verilmeli, faaliyetleri ve propaganda yapmaları kesinlikle yasaklanmalıdır.” diye belirtti.
“Doğalgaz zammı, özellikle ekonomik olarak zorluk çeken vatandaşlar için büyük bir yük oluşturacaktır”
Son olarak doğalgaz zammı ile ilgilide değerlendirmelerde bulunan Ramanlı, “BOTAŞ Çarşamba günü mesken ve sanayi aboneleri ile elektrik üretim amaçlı ağustos ayı doğal gaz tarifesini yayımlamıştı. Buna göre, 1 Ağustos itibariyle konutlarda kullanılan doğal gazın toptan satış fiyatının yüzde 38 arttığı duyurulmuştu. Ancak EPDK yapılan zammın Türkiye genelinde konutlarda kullanılan gaz fiyatları üzerindeki ortalama etkisinin yüzde 24,4 düzeyinde olacağını bildirdi. Bu zam, özellikle ekonomik olarak zorluk çeken vatandaşlar için büyük bir yük oluşturacaktır. Son yıllarda bulunan gaz rezervleri ve verilen enerji müjdelerine rağmen, asgari ücrete zam yapılmadığı ve emeklilerin alım gücünün düştüğü bir dönemde yapılan bu zam, dar gelirlilerin yaşadığı sıkıntıları artırmıştır.
Neticede akaryakıtta olduğu gibi doğalgaz fiyatlarındaki artışlar aynı zamanda üretimde maliyet artışlarına yol açması nedeniyle bir çok üründe yeni zamları tetiklemektedir. Bu nedenle, zam en azından yılsonuna ertelenmeli veya düşük gelirli hanelere yönelik 1 Mayıs 2024’te kesilen doğal gaz desteği sürdürülmelidir. Ayrıca, enerji tasarrufu teşvikleri ve vergi indirimleri gibi önlemlerle dar gelirli vatandaşların mali yükü hafifletilmelidir.” şeklinde belirtti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.