HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı: Sanayide olduğu gibi hanelerde de elektrik ve doğal gaz indirimine gidilmeli
HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, "Sanayide alınan doğal gaz indirim kararı elektrik indirimini de kapsayacak şekilde mesken abonelerine de uygulanmalı, kabarık faturalara imkânlar ölçüsünde çare üretilmelidir."
HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, partisinin iç ve dış gündeme ilişkin değerlendirmesini paylaştı.
Sanayide uygulanan doğal gaz indirimi
Ramanlı, Şubat ayı itibariyle elektrik üretiminde kullanılan doğal gazın satış fiyatında yüzde 16,67, sanayi kuruluşlarında kullanılan doğal gaz fiyatlarında ise yüzde 13,30 ila yüzde 17,22 arasında bir indirime gidileceğini hatırlattı.
2022 yılı içerisinde sanayide kullanılan doğal gaza yapılan zamların üretim maliyetlerinin artmasına yol açtığını, aynı zamanda enflasyona bağlı baskıyı da artırdığını belirten Ramanlı, "Artan üretim maliyetleri tüketiciye yansıtılmış, bu da fiyat artışlarını beraberinde getirmişti. Bu sebeple, alınan indirim kararı olumlu bir adım olmuştur. Elektrik fiyatlarında da benzer uygulamalar yapılmıştı. Doğal gaz için alınan indirim kararının elektrik için de uygulanması yerinde bir adım olacaktır." dedi.
Ramanlı, "Yetkililerin sübvansiyon açıklamalarına rağmen hayat pahalılığına karşı oluşan toplumsal tepkilerde elektrik ve doğal gaz faturaları, şikâyetler listesinde sürekli ön sıralarda yerini almıştır. Bu nedenle sanayide alınan doğal gaz indirim kararı elektrik indirimini de kapsayacak şekilde mesken abonelerine de uygulanmalı, kabarık faturalara imkânlar ölçüsünde çare üretilmelidir." ifadelerini kullandı.
"İnsanlar havalimanlarında ihtiyaçlarını uygun bir fiyata giderebilmelidir"
Havalimanlarında satışa sunular ürünlerin pahalılığına tepki gösteren Ramanlı, "Her ay milyonlarca insan uçakla yolculuk yapmaktadır. Uçuşa hazırlık için havalimanlarında geçen sürenin zaman zaman saatleri bulması sebebiyle insanlar ihtiyaçlarının bir kısmını havalimanlarında karşılamak zorunda kalmaktadır. Alternatiflerin olmadığı bu tür mekânlarda satılan yiyecek ve içecekler piyasanın çok üstünde ve fahiş bir fiyatla satışa sunulmaktadır." diye belirtti.
Ramanlı, şunları ekledi: "Havalimanlarındaki işletmelerde yarım litrelik bir şişe suyun bile 20-30 TL aralığında satıldığı göz önüne alındığında fırsatçılığın boyutu daha iyi anlaşılacaktır. Bugüne dek bu konuda herhangi bir adımın atılmaması, bu alanlar denetimden muaf mı tutuluyor sorusunu akıllara getirmektedir. Vatandaşlarımızın alternatifine ulaşabildiği mal ve hizmetlerin fiyatlarına yönelik denetim yapılırken havaalanlarında denetimin yapılmaması kabul edilebilecek bir durum değildir. Vatandaşın zorunlu ihtiyaçlarını karşılarken bile maruz kaldığı bu fırsatçılığın önüne geçilmelidir. İnsanlar havalimanlarında ihtiyaçlarını uygun bir fiyata giderebilmelidir. Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu bir an önce gerekli denetimleri yapıp bu konudaki mağduriyetleri gidermelidir."
Hasta mahkûmların durumu
Geçtiğimiz günlerde 28 Şubat davasından mahkûm edilen iki emekli generalin, Cumhurbaşkanı tarafından sağlık sorunları gerekçe gösterilerek affedilmesinin, cezaevindeki hasta mahkûmların durumunu tekrar gündeme getirdiğini belirten Ramanlı, cezaevlerinin kişilerde pek çok kronik rahatsızlığa neden olduğuna dikkat çekti.
Tedavi imkânlarının prosedürlere ve ceza infaz sistemi bürokrasisine takılmasının, mahkûmların yeterli tedaviyi almalarını engellediğini ifade eden HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, özellikle ağır hastalıklardan mustarip olan mahkûmlar açısından cezaevlerinin, ölçülü bir infaz yerinden ziyade bir eziyet sistemine dönüştüğünü kaydetti.
Ramanlı, şöyle devam etti: "Cezaevleri, sayısı yüzbinlerle ifade edilen hükümlü ve tutuklularla birlikte tarihinin en yüksek doluluk seviyesine ulaşmıştır. Durum böyle olunca cezaevi şartları sağlıksız ortamlar haline gelmiş ve kendi bakımını tek başına yapamayan mahkûmların daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Geçmişten bu yana Adli Tıp Kurumu’nun kişilerin sağlık durumlarını değerlendirirken uygulanan infaz rejiminden bağımsız kararlar verememesi ve cezaevinde kalmaması gereken ağır hastalara mahkûm oldukları suç türüne göre farklı muamele etmesi, cezaevlerinde ölümlere sebep olmuştur. Mahkûmların son günlerini yakınlarıyla geçirmeleri bile bir hak olarak tanınmamıştır. Bugün de cezaevlerinde pek çok ağır hasta mahkûm bulunmaktadır. Bunların bir kısmı tedavilerinin aksamasından mustariptir. Bir kısmı ise yaşlılıkla mücadele etmektedir. Cumhurbaşkanı affı için yapılan müracaatların özellikle Adli Tıp Kurumu’nun ideolojik bakış açısına takıldığı bu mahkûmların, durumlarının yeniden ele alınması hayati öneme sahiptir. Ağır hasta ve yaşlı mahkûmların hiç olmasa son zamanlarını aileleri ile geçirebilmeleri için gerekli düzenlemeler acilen yapılmalıdır."
"Aileleri dağıtıp şiddet ve cinayet olaylarına sebebiyet veren alkole karşı önlem alınmalı"
Kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin artmasının birçok nedeni olmakla birlikte, en önemli nedeninin alkol olduğunun yapılan istatistiki çalışmalarla ortaya çıktığını aktaran Ramanlı, Dünya Sağlık Örgütü'nün Türkiye dahil 30 ülkede yaptığı araştırma sonucunda kadına yönelik şiddet olaylarının yüzde 75’inin alkol kaynaklı olduğu sonucuna ulaşıldığını hatırlattı.
Ramanlı, "Her gün gazetelerde ve TV’lerde kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin haberleri verilirken, kadına şiddete neden olan sebeplere ise değinilmemektedir. Oysaki basında ve medyada yer alan algı operasyonlarıyla kadına yönelik şiddet; aile yapısını zayıflatmanın bir gerekçesi olarak kullanılmaktadır." dedi.
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, "Hem maddi hem de manevi tahribatlara sebep olan alkol; şiddetin, kadın cinayetlerinin, boşanmaların ve yuvaların dağılmasının en büyük sebebidir. Her gün onlarca aile aynı nedenlerle zarar görmeye devam etmektedir. İnsanları toplumsal buhrana ve boşluğa iten, kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin artmasına neden olan alkolün görmezden gelinmesi kabul edilemez." diye ekledi.
Aile kurumuna kasteden, kadın cinayetlerinin artmasına neden olan alkol ve uyuşturucu maddelerin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de rağbet gören bir pazara dönüştüğünün aşikar olduğunu belirten Ramanlı, "Alkol tüketiminin çocuk yaşlara inmeye başladığını esefle müşahede etmekteyiz. İnsan sağlığını, toplumun huzurunu bozan, aileleri dağıtıp şiddet ve cinayet olaylarına sebebiyet veren alkole karşı önlem alınmalı, toplumun huzuru alkole kurban edilmemelidir." diye konuştu.
Kur’an-ı Kerim’e yapılan saldırılar
Son günlerde Avrupa genelinde İslam’a, Kur’an-ı Kerim’e ve Müslümanlara yönelik düşmanlık ve saldırıların sistematik bir şekilde arttığını kaydeden Ramanlı, "Kur’an’a düşmanlık eden faşist bir sapık, Avrupa’da ülke ülke gezdirilmekte, polis gözetimi ve korumasında Kur’an’a yönelik menfur saldırılarına devam etmektedir. Bu kabul edilemez. Bu alçaklığı kınıyor ve lanetliyoruz." dedi.
Bu rezaletin, ifade ve düşünce özgürlüğü ile açıklanamayacağını vurgulayan Ramanlı, "Kur’an’ın yakılmasını ifade özgürlüğü olarak savunan İsveç, Tevrat’ın sayfalarının yakılmasına ise izin vermemiştir. Elbette hiçbir dinin kitabı yakılmamalı ve inancın kutsallarına hakaret edilmemelidir. Söz konusu İslam’ın mukaddesatı olunca ortaya konan çifte standart, sadece İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık edildiğini apaçık ortaya koymaktadır." şeklinde konuştu.
Ramanlı, şöyle devam etti: "Son gelişmeler bir kez daha gösteriyor ki bir akıl tutulması yaşayan Avrupa ülkeleri bu rezalete dur demeyecek ve bunu tırmandırmaya devam edecektir.
Müslümanlar kendi dinlerine, Kitaplarına ve kardeşlerine sahip çıkmak zorundadır. Türkiye, inisiyatif alarak İslam İşbirliği Teşkilatı’nı acil toplantıya çağırmalıdır. Bu tür saldırılara karşı ümmetin somut bir eylem planı ortaya konulmalıdır. BM ve uluslararası kurum ve kuruluşlar nezdinde İslam düşmanlığına karşı gerekli tüm adımlar vakit kaybetmeden atılmalıdır."
Siyonistlerin Cenin katliamı
Batı Şeria’yı başka bir Gazze’ye dönüştürmekle tehdit eden siyonist işgal rejiminin Cenin’de 10 Filistinliyi daha şehit ettiğini hatırlatan Ramanlı, dünyanın sessizliğinden cesaret alan işgalcilerin tarihin en büyük soykırımlarından birini insanlığın gözü önünde gerçekleştirdiğini ifade etti.
Sağlık merkezleri ve sivillerin bilinçli olarak hedef alındığını, Filistinlilerin evlerinin başlarına yıktırıldığını söyleyen Ramanlı, "Bölge ülkelerinin işgalcilere karşı tecrit ve yaptırımda öncü olması gerekirken tam aksine siyonistlerle iş birliği yarışına girmelerini anlamak mümkün değildir. İslam coğrafyasının ortasında gerçekleşen bu soykırım bir kara leke olarak tarihe geçecektir. Müslümanlar bu soykırımın sona ermesi için derhal harekete geçmelidir. Bölge ülkeleri işgalcilerle tüm ilişkilerini sonlandırmalı, Filistin’i fiili olarak desteklemelidir. Hiçbir yaptırıma dönüşmeyen kınama açıklamaları, işgalcileri durdurmayacak aksine daha da cesaretlendirecektir. Bu zorbalığı durduracak tek yol ise güçlü bir direniştir. Müslümanlar kamuoyu Filistin’i gündeminden düşürmemeli, İslam dünyasının ortasında büyüyen bu virüse karşı ortak bir strateji belirlemelidir." diye konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.