HÜDA PAR’dan ceza infaz indirimine ilişkin açıklama
HÜDA PAR, ceza infazı yasa teklifinde 28 Şubat ve FETÖ yargısının çeşitli kumpasları sonucu 20-25 yıldır hukuksuzca cezaevinde tutulan mahkûmların kapsam dışında bırakılmasına tepki gösterdi.
HÜDA PAR Genel Merkezi, Adalet Bakanlığı’nın Meclis’e sunacağı ceza infazı yasa teklifine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
HÜDA PAR'dan yapılan yazılı açıklamada, yeni ceza infaz indiriminde 28 Şubat ve FETÖ yargısının çeşitli kumpasları sonucu 20-25 yıldır hukuksuzca cezaevinde tutulan mahkûmların kapsam dışında bırakılmasının vicdanları yaralayacağına dikkat çekildi.
Türkiye’nin sıcak gündemlerinden bir tanesinin de af konusu olduğu belirtilen açıklamada, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘af’ şeklinde dile getirdiği, Adalet Bakanlığı’nın ise "infaz düzenlemesi" şeklinde Meclis'e getirmeyi düşündüğü taslak hakkında sadece adli bazı suçlar için infaz indirimi yapılacağı, devlete karşı işlenen suçların kapsam dışında bırakılacağına dair haberlerin yansıdığı hatırlatıldı.
Düzenlemenin bu şekli ile yapılması halinde; zaten adil olmayan ceza ve infaz sistemindeki adalet terazisinin daha da bozulacağı, adalet mekanizmasının suçlu üretmeye devam edeceği ifade edilen açıklamada, "Bu durum; Sayın Cumhurbaşkanı’nın da ifade ettiği ‘Devlet ancak kendisine karşı işlenen suçları affedebilir, şahıslara karşı işlenen suçları affedemez’ söylemiyle de çelişmektedir." denildi.
"Devlet, kendisine karşı işlenen suçlarda genelde intikamcı davranmıştır"
Açıklamada, "Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar Devlet, kendisine karşı işlenen suçlarda genelde intikamcı davranmış ve suçlu bulduklarını en ağır şekilde cezalandırma yoluna gitmiştir. Bununla birlikte siyasi suçlar ile adli suçlar arasında hem cezaların miktarı hem de verilen cezanın infazı yönünden farklı uygulamalara gitmiştir. Cezaevlerinin doluluğu vs. gibi sebeplerle zaman zaman yapılan bazı af veya infaz indirimleri gibi yasal düzenlemelerde dahi devlete karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar kapsam dışında bırakılmıştır." ifadelerine yer verildi.
1991 yılında çıkarılan TMK'yla (Terörle Mücadele Kanunu) birlikte devlete karşı işlenen suçların "terör suçu", muhalif yapıların ise "terör örgütü" kapsamına alındığına işaret edilen açıklamada, "Bu kanun ile silahlı veya silahsız, şiddete bulaşmış ya da bulaşmamış olmasına bakılmaksızın resmi ideolojiye ters düşen, sisteme muhalif olarak değerlendirilen siyasi gruplar ile İslami yapılar ve cemaatlerin neredeyse tamamı terör örgütü kapsamında değerlendirilmesinin ve cezalandırılmasının yolu açılmıştır. Yine bu kanun kapsamına giren suçları işleyenler için Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen cezaların yarı oranında arttırılarak uygulanması kabul edilmiştir." denildi.
Şartlı tahliye koşullarındaki adaletsizliğin devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada şöyle devam edildi: "Bu yasaya göre cezalandırılanların infazı da adli mahkûmların infazından ayrı olarak düzenlenmiş, onların şartlı tahliyeden yararlanabilmeleri için hükmolunan cezanın 4'te 3'nün infazını tamamlamış olmaları şartı getirilmiştir. Adli suçlarda ise bugünkü infaz yasasına göre aldıkları cezanın 3'te 2'lik kısmını yattıktan sonra şartlı tahliyeden istifade etmektedirler. Daha önce bu oran adli-siyasi ayırımı olmaksızın bütün suçlar için 5'te 2'ydi. TMK 5'inci madde ile getirilen yarı oranında artırım ile birlikte infaz edilen ceza; Ceza Kanunu'nda öngörülmüş olan cezanın da üzerine çıkmaktadır. Şartlı tahliye koşullarındaki adaletsiz ve ayrımcı uygulama, son yıllarda uygulamaya konan Denetimli Serbestlik ile ilgili düzenlemede de devam ettirilmiştir."
"25 yıldır cezaevlerinde tutulan mağdurlarının kapsam dışında bırakılması, vicdanları yaralayacaktır"
Yıllardır hukuksuzca cezaevinde tutulan mahkûmların bu yeni düzenlemeden yararlanmamasının adalete güveni zedelediğine dikkat çekilen açıklamada, "Olağanüstü hal dönemlerinin yargısı olan Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM), brifingçi 28 Şubat yargısı ile kendisine alan açmak için İslami camiaları tasfiye etmek isteyen kumpasçı FETÖ yargısının hukuk dışı ve keyfi kararları sonucu birçok kişiye haksız yere ağır cezalar verildi. Geçmiş dönemlerin yandaş yargılarının; hukuki kriterlerin dışına çıkarak ömür boyu hapse mahkûm ettiği ve 20-25 yıldır haksız bir şekilde cezaevlerinde tutulan yargı mağdurlarının kapsam dışında bırakılması adalet beklentisi içinde olan vicdanları ciddi manada yaralayacaktır." denildi.
"İslami cemaatlerin halen terör örgütü olarak tanımlanmaları hukuk devleti ilkesiyle çelişmektedir"
"Terör" tanımlamasının hakkaniyete uygun yeniden düzenlenmesi çağrısında bulunulan açıklamada, "Ergenekon, FETÖ vb. zihniyetlerin oluşturduğu devlet hafızasına göre yapılan terör tanımlamasından vazgeçilerek hakkaniyete uygun yeni bir tanımlama yapılmalıdır. Bu illegal yapıların komploları, kumpasları ve suç isnatlarıyla kriminalize edilen dindar kesimler, İslami cemaatler ile diğer bazı yapıların halen terör örgütü olarak tanımlanmaları hukuk devleti ilkesiyle çelişmektedir. Yaşadığımız bu karanlık dönemlerin halen devam eden etkilerini kaldırmak adına; belli bazı kıstaslar doğrultusunda, silaha ve şiddete bulaşmadığı halde, Ergenekon veya FETÖ’nün gadrine uğramış yapıların terör örgütü kapsamının dışına çıkarılması ve bu yapılara mensup mahkûmların cezalarının kaldırılması gerekmektedir." ifadelerine yer verildi.
"Olağanüstü dönemlerin mahsulü olan Terörle Mücadele Kanunu günümüz şartlarına hitap etmiyor"
Adli ve siyasi mahkûmlar arasındaki infaz farklılığının ortadan kaldırılması, tek bir infaz rejiminin uygulanması yani şartlı tahliye ve denetimli serbestlik koşullarının herkes için eşitlenerek uygulanmasının hakkaniyete en uygun olacağına vurgu yapılan açıklamada, böylece infaz sistemindeki adaletsizliğin ve ayrımcılığın önüne geçileceği değerlendirmesinde bulunuldu.
Açıklamanın devamında, "Olağanüstü dönemlerin mahsulü olan Terörle Mücadele Kanunu (TMK)’nun da günümüz şartlarına hitap etmediği aşikârdır. Bu bağlamda, TMK ya tamamen kaldırılmalı ya da bu yasada yer alan örgüt ve terör tanımları günümüz koşulları göz önüne alınarak yeniden tarif edilmedir. Bu yasa kapsamına giren suçlarla ilgili farklı ceza ve infaz uygulamasından da vazgeçilerek TCK ve Ceza ve İnfaz Kanunu'ndaki ceza ve şartlı tahliye koşulları eşitlenmeli, böylece ceza ve infaz sistemindeki ayrımcı uygulama sonlandırılmalıdır." çağrısında bulunuldu.
Açıklamanın sonunda "28 Şubat Süreci ile FETÖ’nün oluşturduğu mağduriyetlerin giderilmesi, olağanüstü dönemlere mahsus TMK gibi yasaların yeni mağduriyetler oluşturmasının önüne geçilebilmesi, ayırımcılık ile çifte standardın bitmesi, toplumsal barışın ikamesi ve adaletin yeniden tesisi için hukuk sisteminde temel hak ve hürriyetlerin güvenceye alınması yönünde cesur adımların atılması zorunlu hale gelmiştir." ifadelerine yer verildi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.