HÜDA PAR’dan FETÖ raporu
HÜDA PAR hazırladığı raporla FETÖ/PDY’nin devlet imkanlarını kullanarak komplo kurduğu kişi ve kurumların mağduriyetlerine dikkat çekerek yaşanan zulüm ve haksızlıkların vakit kaybetmeksizin giderilmesi gerektiğini vurguladı.
HÜDA PAR Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Başkanlığı, FETÖ/PDY’nin mağdur ettiği kişi ve kurumlar üzerine yaptığı çalışma sonrası hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. Hazırlanan raporda HÜDA PAR'a yönelik komplolar, Mustazaf-Der, Sivas Davası, Selam Tevhid ve Hizbullah davaları gibi kamuoyu tarafından yakından bilinen davaların yanı sıra söz konusu yapı tarafından 90'lı yıllarda gerçekleştirilen infazlara da yer verildi.
Devlet içerisine yerleşerek 15 Temmuz'da darbe girişiminde bulunan FETÖ/PDY'ye,1980 askeri darbesinden bu yana işbaşına gelen hükümetler -Erbakan Hükümeti hariç- tarafından alan açıldığına dikkat çekildi.
İslami cemaat görüntüsü ile kamuoyunda meşruiyet kazanma stratejisi izleyen FETÖ/PDY'nin rakip gördüklerini tasfiye etmek amacıyla Türkiye’de faaliyet gösteren pek çok dindar şahsiyet ve İslami cemaati hedefe koyduğu vurgulandı.
Devlet içinde kritik bürokratik alanlar başta olmak üzere özellikle adliye, mülkiye, ordu, emniyet ve eğitim alanında ciddi bir kadrolaşmaya giden FETÖ/PDY'nin yargı zulmünün “Ergenekon” soruşturmaları ile başladığı şeklinde yanlış bir anlayış olduğu belirtilen raporda, bu yapının 90’lı yıllardan bu yana yargı kumpaslarının içinde olduğunun altı çizildi.
Kamuoyunda nüfuz sahibi kişilerin yargılandığı davalar ön plana çıksa da gerçekte pek çok kişi veya kuruluşun bu yapının mağduru olduğu belirtilen raporda, "İslami bir cemaat görüntüsü ile kamuoyunda meşruiyet kazanma stratejisi nedeniyle, rakip gördüklerini tasfiye etmek suretiyle alanda tek kalmak isteyen FETÖ, bu nedenle Türkiye’de faaliyet gösteren pek çok dindar şahsiyet ve İslami cemaati hedefe koymuştur. Nitekim pek çok İslami cemaat ferdi veya dindar şahsiyet, haklarında açılan soruşturma ve davalarda FETÖ’nün emniyet/yargı kumpasıyla tutuklanmış, cezaevine atılmış ve itibar suikastine maruz kalmışlardır. Bir yandan bu şahıs ve cemaatler öte yandan da İslami yaşam tarzı toplumun gözünden düşürülmüş, Ilımlı İslam projeleri ve faaliyetleri ile emperyalist batının sömürü düzeniyle uyumlu, manevi değerlerinden yoksun bir toplum düzeni inşasına hizmet edilmiştir." denildi.
Raporda, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından devlet içi genel bir temizlik operasyonu yapıldığı, bu yapının devlet gücünü kullanarak mağdur ettiği, hapishanelere doldurduğu, itibarını yok ettiği kişi veya kuruluşun hak ve itibarlarının iadesi için onarıcı adımların atılması gerektiği vurguladı.
FETÖ/PDY'nin yargı ayağında binlerce hâkim, savcı, yüksek yargı mensubunun yakalaması/tutuklaması, açığa alınması veya ihraç edilmesinin bu kişilerin hazırladıkları iddianameleri ve aldıkları kararları şüpheli hale getirip güvenilmez kıldığı belirtildi.
Raporun hazırlanma amacı ise şu ifadelerle anlatıldı: "Toplumsal barışa ve huzura, güven ve ortak gelecek tasavvurunun yeniden canlanmasına katkı sunması, 15 Temmuz gecesi darbecilerin tankına, topuna, tüfeğine, mermisine göğsünü siper ederek karşı durmuş Müslüman milletimizin adalet duygusunun zarar görmemesi için fesat şebekesi FETÖ’nün yıllar içerisinde mağdur ettiği, İslami şahsiyet ve kuruluşların, camia veya cemaatlerin uğradıkları zulümlerin tespiti ve ortadan kaldırılması yönünde öneri ve tavsiyeleri içeren bir rapor hazırlanması zarureti doğmuştur."
Söz konusu yapının yaşattığı mağduriyetlerin giderilmesinin önemine dikkat çekilen raporda, "Devlet yönetiminde esas gayenin adalet olması gerektiği gerçeğinden hareketle, işbu rapora yansımış veya yansımamış tüm zulüm ve haksızlıkların kamu otoritesi tarafından vakit kaybetmeksizin tespitinin yapılması, devam eden mağduriyetlerin sonlandırılması, uğranılan zararların tazmini konusunda etkili ve kapsamlı adımların atılması temel beklentimizdir. Aksi takdirde, zulmedenleri derdest edip makam mevki ve imkânlarını ellerinden almakla yetinilerek, bu şebekenin bin bir türlü zulmüne maruz kalmış şahsiyet ve kesimleri görmezden gelmek; işlenmiş bulunan cürümlere rıza göstermek, onaylamak ve ortak olmak anlamına gelecektir." denildi.
Sivas Davası ve 28 Şubat Darbe mağdurları
28 Şubat Post Modern Darbesi sonucu İslami kesimin uğradığı mağduriyetlere dikkat çekilen raporda Sivas Davası'na ayrı bir başlık açılarak söz konusu davada ilin tanınmış mütedeyyin insanlarının komplolarla mağdur edildiği belirtilerek bu ayıbın telafi edilmesi gerektiği vurgulandı.
Metin Kaplan, Cübbeli Ahmet Hoca, Mehmet A. ve Turgay B. gibi isimlere kurulan komplolar ve bu komplolar sonucu yaşanan mağduriyetlere değinilen raporda bazı isimlerin hala cezaevlerinde olduğuna dikkat çekildi.
HÜDA PAR'a yönelik komplolar
2013 yılı içerisinde HÜDA PAR üye ve tabanına yönelik polis, muhbir ve diğer görevliler tarafından muhtelif tarihlerde müteaddit defa taciz ve tehditlerde bulunulduğu ve partiye yakınlığı bulunan kimselerin hukuk dışı muamelelere maruz kaldığı kaydedilen raporda, partilerine yönelik komplolara adları karışan görevlilerin daha sonra FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında ihraç edildiğinin altı çizildi.
İslami STK'lara yönelik operasyonlar
Adana, Adıyaman, Erzurum, Malatya-Elazığ, Konya ve Ankara'da İslami STK'lara yönelik komplolara dikkat çekilen raporda, sahte delillerle açılan davalar sonucu STK'ların yasal çalışmalarının terör faaliyeti kapsamında ele alındığı söz konusu STK üye ve gönüllülerinin hapis cezaları ile karşı karşıya bırakıldığı kaydedildi.
Tahşiye Davası
FETÖ/PDY'nin en açık kumpaslarından birinin de hiç Tahşiye Grubu olarak isimlendirdikleri çevreye yönelik yapılan kumpas olduğu ifade edilen raporda, yasadışı herhangi bir faaliyetleri bulunmadığı halde, yasadışı bir örgütlenme içerisinde oldukları iddiasıyla bu çevreye mensup onlarca dindar insanın mağdur edildiği belirtildi.
Hizbullah Davası
Kamuoyuna yönelik algı operasyonun ardından başlatılan Hizbullah Davalarında bilgisayar çıktısı dokümanlarla binlerce kişinin geleceğinin karartıldığı belirtilen raporda, yaşanan mağduriyetler şöyle anlatıldı: "Bu süreçte resmi açıklamalara göre 25 bin civarında insan gözaltına alınmış, pek çoğu ağır işkencelerden geçirilmiştir. Binlerce insan herkesin rahatlıkla elde edebileceği kimlik bilgileri üzerinden kâğıda basılan sözde özgeçmişlerden dolayı hapis cezalarına çarptırılmış, binlerce insan yıllarca cezaevlerine kalmaya mahkûm olmuştur. Camide ders verdiği, İslami sohbet halkalarına katıldığı gerekçesiyle yaklaşık on bin kişiye hapis cezaları verilmiş; bir kısmı başlatılan cadı avından kurtulmak için memleketini, eşini, çocuklarını, iş ve aşını terk etmek zorunda kalmıştır. Bir kısmı işçi ve memur hatta imam statüsündeyken irticacı, akidesi bozuk gerekçesiyle işlerinden atılmıştır. Bu furyanın mağdurlarından olup halen cezaevlerinde ömür tüketen 250'ye yakın tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır."
Kaçırma ve İnfazlar
FETÖ/PDY'nin adam kaçıma ve infaz eylemlerine de karıştığı belirtilen raporda bu kapsamında 1998 yılında Batman'da kaçılarak infaz edilen Cevzet Soysal olayına değinilerek Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un kitabındaki anlatımlara dikkat çekildi. Aynı kitaba konu olan Kazım U.'nun kaçırılması olayına da değinilen raporda FETÖ/PDY komplolarıyla yaşanan hukuksuzluklara yer verildi.
6-8 Ekim olayları ve PKK-FETÖ işbirliği
Son olarak 2014 yılında HDP'nin sokağa çıkma çağrısıyla yaşanan 6-8 Ekim olaylarının hatırlatıldığı raporda, söz konusu olaylarda PKK-FETÖ işbirliğine dikkat çekildi. Raporda şu ifadelere yer verildi: "Bu olaylar sırasında PKK/HDP üyeleri her tarafta öldürme, yakma yıkma, yağmalama olayları gerçekleştirirken, emniyet birimlerinin tüm sokaklardan çekilmesi, karakollarına kapanması, yüzlerce imdat ve yardım çağrısına rağmen hiçbir olaya müdahale edilmemesi dikkat çekmiştir. Bu durum PKK-FETÖ ittifakını açıkça ortaya çıkarmıştır. Hükümet tarafından birçok ilde 8 Ekim 2014 tarihi itibariyle sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş hatta Ordu birliklerinin desteği sağlanmış olmasına rağmen olaylar 10 Ekim 2014 tarihine kadar yer yer devam etmiştir. Sonradan o dönemde bu illerde görev yapan mülki amirlerden bazıları ile emniyet yetkililerinin pek çoğunun FETÖ/PDY bağlantılı olduğu anlaşılmıştır. HÜDA PAR’ın ve yakın STK’ların üyelerine ve binalarına Kobani bahanesiyle gerçekleştirilen saldırıların neredeyse tümünün ortak özelliklerinden biri de, bunların faillerinin yakalanmamış olması, olaylar ile ilgili soruşturmaların ciddiyetle yapılmamış olmasıdır. 6-8 Ekim olaylarının, 15 Temmuz darbe girişimi aktörleriyle ortak bir organizasyon olduğu konusunda hiçbir kuşku yoktur."
Sonuç
FETÖ tarafından adı kirletilerek meş’um emellere ulaşmanın aracı haline getirilen adaletin gerçek manada tesisiyle adalet toplumunun yeniden inşası isteniyorsa, kişi ve kuruluşlara yaşatılan mağduriyetlerin giderilmesi için yapılması gerekenler şöyle sıralandı:
-Cezaevinde haksız yere ömür tüketen masumların özgürlüğüne kavuşturulması,
-Hakkında verilen haksız hapis cezaları sebebiyle yurt dışına gitmek zorunda kalmış olanların tekrar Türkiye’ye güven içinde dönebilmesinin önün açılması,
-Mahkûm edildiği hapis cezasını çekmiş olanların maddi manevi zararlarının tazmini ve iade-i itibarlarının sağlanması,
-Haksız yere kapatılan kurum ve kuruluşların yeniden açılması ve meydana gelen zararın tazmini,
-Sırf Müslüman olduğu için FETÖ’nün hedefine giren kişi ve yapılara yönelik komplo ve kumpaslarda rolü olan asker, polis, savcı veya hâkimlerin bu suçlardan dolayı yargılanması kamuoyunun ortak arzu ve beklentisidir. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.