Hüseyin Velioğlu`nun Hayatı ve Mücadelesi -4
Hizbullah Cemaati, huseynisevda.biz adlı kendi sitesinde yayınlamaya başladığı Hüseyin Velioğlu`nun hayatını bölümler halinde vermeye devam ediyor.
Şehid Rehber, enerjisinin ve zamanının çoğunu Cemaat ve Cemaatsel işlere ayırdığından, çoluk çocuğuna yeterince zaman ayıramadı ve istediği gibi ilgilenemedi. Cemaatsel çalışmaların yoğunluk kazandığı, özellikle de çatışmaların yaşandığı ilk dönemde evinden ve ailesinden uzun zaman aralıklarında uzak kaldı. Evinde kaldığı dönemlerde veya ailesini kendisinin kaldığı eve getirdiğinde de yanında sürekli beş–on arkadaş olur ve onlarla dava işlerini görürdü. Haremlik–selamlığın titizlikle uygulandığı ve davayla ilgili yoğun işlerin görüşüldüğü evde aile bireyleri ayrı ortamda bulunur, gelen–gidenlerin bulunduğu ortama girmezdi. Bu yüzden bu dönemlerde bile bazen gün boyunca çocuklarını görmediği olurdu. Bununla birlikte, uzun süreli misafirlik yaşanmasına ve kalabalık olunmasına rağmen, ailesi evde kalan arkadaşların bütün hizmetini görür ve Şehid Rehber’e yakışır bir ev sahipliği sergilerdi.
Böylesi bir mücadele yaşantısı içerisinde Şehid Rehber çocuklarını okula gönderemedi. İki büyük erkek çocuğundan biri Ortaokul iki, diğeri de Ortaokul birinci sınıfa kadar okudu ancak okuldan alındılar. Diğerleri ise okuyamadılar. Bundan dolayı okul yaşına gelmiş olan çocuklarına, ortam müsait olduğu dönemlerde ev ortamında ders verilirdi. Çünkü çocukların okuyamamalarına hayıflanır ve çok üzülürdü. Bu nedenle bir öğretmen arkadaş, çocuklarına ders verme görevini üstlendi. Yaşlarına göre, okullarda verilen derslerin aynısını ve aynen okullardaki düzen gibi onlara ders vermeye başladı. Okuma–yazma ve basit fen konuları gibi. Bununla birlikte, Kur’an’ı Kerim, akaid, ilmihal ve yaşlarına uygun düşen İslami ilimleri de veriyordu. Anneleri, yaşları 6 ile 10 arasında değişen çocukların elbiselerini sabah giydirir ve misafirlerin kaldığı tarafa gönderirdi. Çocuklar, onlar için hazırlanan bir odaya alınır ve derse başlanırdı. Aynen okulda olduğu gibi bir kara tahtaları da vardı, dersler arası teneffüs yapılıyordu, ayrıca bilgisayarda hepsinin adına okul karneleri gibi karneler çıkarılıp dönem sonunda onlara veriliyordu. Şehid Rehber de bundan dolayı seviniyor ve memnuniyetini ifade ederek ders veren öğretmen arkadaşa teşekkür ediyor ve bolca dua ediyordu. Bununla birlikte; benzer durumda olan arkadaşlara da sıkça tembih eder, çocukların üzerinde durmalarını ve eğitimsiz kalmalarına müsaade etmemelerini söylerdi.
Şehid Rehber, içinde bulunduğu şartlar ve Cemaatsel işler nedeniyle ana–babasından, kardeşlerinden ve akrabalarından ise tamamen uzak kalmıştı. Tek taraflı malumat alma ve dolayısıyla durumlarından haberdar olma dışında onlarla fiili ilişkisi kesilmişti. Onları ve özellikle de annesini görmeyi çok arzuluyordu ancak fark edilir ve kendisiyle birlikte Cemaat zarar görür endişesiyle bundan imtina ediyordu. Bu durumundan dolayı hanımının da akrabalarıyla ilişkisi kalmamıştı.
M.G. adlı Cemaat mensubu şunları ifade etmektedir: “Şehid Rehber’in aile bireylerine ve özellikle annesine karşı muhabbeti çoktu. Bir gün bana şunları söyledi: ‘Artık onları göremiyorum. Sen Batman’a git, onlarla görüş, durumlarını öğren ve bana getir.‘ Ben de gittim, annesi ve abesi ile görüştüm. Onlar da o kadar sevindiler ki sıkça bana sarılıp senden Hüseyin’in kokusu geliyor diyorlardı.
Bir seferinde de bana şunları söyledi: ‘Yaşadığım köye git, o çevreleri kameraya al, getir.’ Gittim, kameraya aldım ve getirdim. Seyredince çok seviniyordu.”
Şehid Rehber’de belirgin bir çocuk sevgisi vardı. Çocukları çok sever, kaldığı evin çocuklarını boynuna ve sırtına alır, onlarla oynar ve şakalaşırdı. Kendi çocuklarıyla da oynar, onlara takılır, sözlü şakalar yapar, onları konuşturur ve gülüp rahatlardı. Mücahit adındaki çocuğuna çok takılır, ona büyük ağabeyinin (Hacı Nuri) adıyla hitap eder, sever ve bu şekilde bir yandan da ağabeyine olan özlemini bir nebze giderirdi. Çocukları arasında fark gözetmez, kız veya erkek olmalarına bakmaksızın hepsine ilgi gösterir, kimseye bir ayrıcalık tanımaz ve hepsini severdi.
Şehid Rehber, ailesi ile beraber kaldığı dönemlerde, görüştüğü arkadaşları evinde günlerce ağırlar, ailesi de o arkadaşların tüm hizmetlerini görür, yemeklerini yapardı. Mesela; Mardin’de kaldığı sürede, üç katlı bir evde iki yıldan fazla kaldılar. Orada sürekli on, on beş arkadaş kalıyordu. Ailesi düzenli bir şekilde, kalan arkadaşların yemeğini yapıp aşağı gönderirdi.
Şehid Rehber, Batman’da kaldığı süre ve Diyarbakır’da kaldığı ilk dönemlerde, henüz rejimin dikkatini üzerine çekmemiş ve gizlenme gereği duymamıştı. Dolayısıyla bu dönemlerde ailesiyle birlikte kalıyordu. Diyarbakır’a gelip yerleştiği ilk yıllarda ailesini Batman’da bırakmıştı ancak sürekli gidip geliyordu, tabiri caiz ise bir ayağı Batman’da diğeri Diyarbakır’daydı. Silahlı çatışmaların yaşanmasından sonra evini gizleyerek Diyarbakır’da bir müddet daha kalmış, ardından Mardin’e gidip yerleşmişti. Bu dönemlerde de ailesiyle birlikte kalıyordu. Diyarbakır’dan çıktıktan sonra, yerinin bilinmemesi, takibata uğramaması ve bunlardan dolayı herhangi bir güvenlik sorunu oluşmasın diye şehadetinden bir yıl öncesine kadar, ailesini de gittiği yerlere götürmüş, onları gözlerden uzak ve gizli tutmaya çalışmıştı. Son bir yılda ise ailesi yanında değildi.
4. BÖLÜM
CEMAATİN KURULUŞUNDAN ÖNCEKİ MÜCADELE HAYATI
1960’larda başlayan tercüme hareketleri fetret denilebilecek dönemdeki Türkiyeli Müslümanların İslami uyanışa ve silkinişine sebep olmuştu. Ancak Müslümanlar henüz İslami hareket konusunda çok gerideydiler. Bu tercüme hareketiyle yoğun fikri tartışmalar başlamakla beraber, birçok konu net olarak aralarında yer etmemişti. O zaman bölgenin Batman, Tatvan ve Kahta (Her üçü de o zaman ilçeydi) ilçelerinde hem kemiyet ve hem de fikri yoğunluk diğer yerlere göre fazlaydı. Bu üç yer, adeta bölgenin İslami fikir merkezleri durumundaydı.
Çıkan her yeni kitap bir müddet gündem olmakta ve fikri müzakere ve tartışmalara kaynaklık etmekteydi.
Evlerde ve özellikle de çayhanelerde, hemen hemen her gün bir araya gelinir; okunan kitapların içeriği gündem edilir, içinde bulunulan şartlar, rejimin uygulamaları ve Müslümanların genel durumu dikkate alınarak camiler dırar mescidi midir, camilerdeki imamların arkasında namaz kılınır mı, toplum cahili bir toplum mudur, eğer böyleyse bu toplumda kesilen etler yenir mi, Cuma namazı kılınır mı, devlet dairelerinde görev alınır mı, askere gidilir mi…. . vs gibi konular etrafında siyasi tartışmalarda bulunulurdu. Hatta aynı çayhanede bazen üç dört grup birbirlerinden ayrı olarak toplanır ve bu çerçevede tartışma ve sohbetlerde bulunurlardı. Bunun neticesi olarak, toplumu tümden İslam dışı görme ve tekfircilik anlayışı da pek çok kişide yer etmeye başlamıştı.
Şehid Rehber, birçok Müslüman tarafından yapılan ve neticesiz kalan pek çok Cemaat girişimi konusunda mustaripti. O dönemden bahsederken şöyle diyordu: “3–5 kişi bir akşam bir evde toplanır, Müslümanların Cemaat olmaları gerektiğinden yola çıkarak bir Cemaat kurmaya karar verilirdi. Cemaatin isminden başlanarak, lideri, bayrağı, tüzüğü belirlenmeye başlanırdı. Bu arada bunlardan biri üzerinde anlaşma sağlanamayınca tartışma çıkar ve aynı akşam Cemaat sona ererdi. Ya da her konuda anlaşma sağlanır ancak sabah olunca her şey unutulurdu.”
Tartışmalar sadece Müslümanlar arasında yaşanmıyordu. En az o yoğunlukta, Müslümanlar ile solcular arasında da yaşanıyordu. Birbirlerini tanıyanlar, daha önce arkadaş, akraba veya dost olanlar ev ortamlarında ve özellikle de çayhane ortamında yan yana gelir ve kendi inançlarını savunarak karşı tarafı ikna etmeye veya mağlup etmeye çalışırdı. Müslümanlar, inandıkları tebliğ görevlerini yaparak tanıdıkları solcuları İslam’a davet ederken, solcular da kurtuluş yolu olarak belledikleri sosyalizmi ve bunun temelinde yatan materyalist felsefesini anlatarak onları ikna etmeye ve İslam inancından vazgeçirmeye çalışırdı. Bu tartışmalar neticesinde pek çok kavgalar da yaşanmaktaydı. Bu fikri tartışmaların birçoğuna Şehid Rehber de iştirak etmişti.
Bütün bu tartışmaların yaşandığı ortamda bulunmasına rağmen Şehid Rehber, aşırılığa kaçmamış, bu yöndeki oluşumlara sıcak bakmamış, aksine mutedil ve vasat bir çizgi benimsemişti. Müslümanlar arasında tartışma ve tecrit yerine, çalışma ve sahiplenerek ıslah etme yolunu seçmişti.
Şehid Rehber, Ankara’da kaldığı dönemde İslami faaliyetlerde bulunuyordu. Aynı zamanda Batman ile olan ilişkisi de canlı olduğundan, sürekli gider gelirdi, tabiri caiz ise bir ayağı Ankara’da öteki Batman’daydı.
Batman’da İslami kesim MTTB bünyesinde bir araya gelmişti. O dönemde bölgede İslami kesimin toplanıp bir araya geldiği ve bünyesinde faaliyet yürüttüğü yer MTTB idi. Legal bir yapıydı ve legal olarak faaliyet yürütmekteydi. Derneğe gider gelir, fikri sohbetlerde ve müzakerelerde bulunurlardı. Dernek onlar için bir buluşma ve kaynaşma yeriydi. Şehid Rehber de arada bir Batman’a gider, bu ortamlarda bulunur, sohbetlerine iştirak eder ve faaliyetlerine katılırdı. Okulun tatil olduğu zamanlarda oraya gider, zamanının çoğunu gençlerle geçirir, onlarla ilgilenirdi. Gençlere fazla ilgi gösterirdi. Bu nedenle Batman ve yakın çevresindeki Müslümanlar arasında tanınan, aktifliği ve girişkenliğiyle ön plana çıkan biriydi.
70’i yılların son çeyreğine gelindiğinde, Batman ve Diyarbakır başta olmak üzere bölge, solcuların yüksek sesle fikirlerini dile getirdikleri ve Müslümanlara her yönden baskı kurup onları sindirmeye çalıştıkları bir süreci yaşıyordu. Solculuk o dönemde bölgede revaçtaydı. Çünkü sol ideoloji, halkların kurtuluş yolu olarak lanse ediliyor, genç kuşağın önemli bir kesimi de bu gözle bakıyordu. Solun bütün fraksiyonları bir yandan kendi aralarında çatışıyor, diğer yandan da Müslümanlara nefes aldırmıyorlardı. Genç kuşak arasında namaz bile yasaklı hale gelmişti. Bu hal, Müslümanları bir araya getirmişti. Özellikle Batman, halk arasındaki deyimiyle Şeriatçılar ve Komünistler diye iki kutba ayrılmıştı.
Devam edecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.