Huzurlu toplum, ancak aile huzuruyla başlar
Azerbaycan'da, Mevlid-i Nebi Haftası programında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, "Güçlü toplum, güçlü aile bağları ile kurulur. Huzurlu toplum, ancak aile huzuruyla başlar" dedi.
Azerbaycan'da, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın katılımıyla Mevlid-i Nebi Haftası programı düzenlendi.
Bakü'deki Ejderbey Camisi'nde Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın kıldırdığı öğle namazı sonrasında başlayan programda Kur'an-ı Kerim, ilahi ve kasideler okundu.
Erbaş, burada yaptığı konuşmada Hazreti Muhammed'in Müslümanlar için her açıdan en güzel örnek olduğunu söyledi.
Cehaletin ve zulmün insanlığı esir aldığı karanlık bir dönemin Hazreti Peygamberin gelişi ve mücadelesiyle ilmin ve adaletin aydınlığında asr-ı saadete dönüştüğüne dikkati çeken Erbaş, "Cahiliye karanlığında yolunu ve değerlerini kaybeden insanlık; onun peşinden giderek, imanın gücü ve ahlakın güzelliğiyle dünya tarihinin en nadide şahsiyetlerini yetiştirmiş, en mükemmel medeniyetini inşa etmiştir. Asırlardan beri insanlığın yolunu aydınlatan medeniyet, İslam Medeniyeti'dir." dedi.
Peygamberi sevmenin, O'nun üstün ahlakıyla ahlaklanmak ve getirdiği değerleri yaşamaya gayret etmek olduğunu belirten Erbaş, "Gençlerimizi, çocuklarımızı onun ahlakını öğreterek yetiştirmemiz gerekiyor. Arkamızda Peygamber ahlakıyla yetişmiş nesil bırakmalıyız." ifadelerini kullandı.
"Daha iyi bir hayat için muhtaç olduğumuz temel değerler, öncelikle ailede hayat bulacak"
Mevlid-i Nebi Haftasının ana temasını "Hz. Peygamber ve Aile" olarak belirlediklerini belirten Erbaş, şunları söyledi:
Bugün bireysel, sosyal ya da küresel boyutta yaşanan bütün sıkıntıların ya da güzelliklerin aile kurumuyla güçlü bir ilişkisinin olduğu açıktır. Dolayısıyla daha iyi bir hayat için muhtaç olduğumuz temel değerler, öncelikle ailede hayat bulacak, oradan da topluma ve bütün dünyaya huzur katacaktır. Biz buna inanıyoruz. Aile sağlam olursa toplum sağlam olur, aile bozulursa toplum bozulur. Bunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Evimizle, mahallemizle başlayacağız. Her yerde bu anlayışı canlı tutmak zorundayız.
"Huzurlu toplum, ancak aile huzuruyla başlar"
Erbaş, ailenin, nesli muhafaza etmek gibi önemli ve vazgeçilmez bir işlevi olduğunun altını çizerek "Ailenin nesli muhafaza etme bilinciyle kurulduğu toplumlar, gelişmiş ve medenî toplumlardır. Çünkü insani ve vicdani değerler ancak bu tür bir aile ortamında doğup gelişir ve bir sonraki kuşağa aktarılır. Dine, hayata, topluma ve insanın var oluşuna dair sağlıklı bir zihniyet, aileden başka hiçbir ictimai kurum veya kuruluşta doğup gelişemez. Güçlü toplum, güçlü aile bağları ile kurulur. Huzurlu toplum, ancak aile huzuruyla başlar." diye konuştu.
"Müslümanlar olarak bir bedenin azaları gibiyiz"
Erbaş, Müslümanların kardeş olduğunu vurgulayarak, "Bakü'de bir mümin kardeşimizin başına bir acı geldiğinde benim yüreğimin sızlaması gerekir. Benim başıma bir iş geldiğinde Bakü'deki kardeşimizin yüreğinin sızlaması gerekir. İşte kardeşlik bu" ifadelerini kullandı.
Endülüs'ten Orta Asya'ya kurulan ve insanlığa asırlarca adalet, merhamet ve iyilik götüren İslam medeniyetinin tüm Müslümanların ortak medeniyeti olduğunu ifade eden Erbaş, "Bizler bu topraklarda bütün etnik, mezhebi ve meşrebi farklılıklarımızla birlikte Müslümanlar olarak bir bedenin azaları gibiyiz. Mezhebimiz ne olursa olsun, esasında biz Müslümanız. Önemli olan vahdeti sağlayabilmemiz. İslam ümmeti olarak aynı tarihin, aynı hüznün ve sevincin mensuplarıyız. Bütün insanlığın huzuru ortak hedefimizdir. Sadece Müslümanlar değil, dünyada herkes huzurlu olsun. İslam'ın ana amacı budur zaten. İslam barış demektir. Bütün dünya barış içerisinde yaşasın. Kimse zulme uğramasın." şeklinde konuştu.
"Kerbela, Halep, Şam, Gazze, Yemen ortak acımızdır"
Cehalet ve nefret dilinin Müslümanların ortak düşmanı olduğuna dikkati çeken Erbaş, şunları söyledi:
Kerbela ortak acımızdır. Halep, Şam, Gazze, Yemen ortak acımızdır. Kerbela'da, Hazreti Hüseyin'in siyasi ihtiraslar uğruna hunharca, insafsızca şehit edilmesi bütün müminleri derinden yaralamış, kalplerimizi incitmiştir. Bunun acısını hep yüreğimizde taşıyoruz. O günden bugüne bölgesi, kültürü, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun bütün Müslümanları derin acılara gark etmiş, gözlerimizi yaşartmış, ciğerlerimizi dağlamış ve gönüllerimizi kanatmıştır. Bu konuda Müslümanlar arasında hiçbir farklılık yoktur. Dünyada Hazreti Hüseyin'i sevmeyen bir tane Müslüman bulamazsınız. Bu zulümden üzüntü duymayan bir tane Müslüman bulamazsınız. Bu bizim için çok güzel bir vahdet göstergesidir.
"Bütün insanlığa huzur getirecek bir medeniyeti yeniden beraber kuracağız"
Ahıska Türklerinin yaşadığı drama, 20 Ocak 1990'da Bakü'de Sovyet ordusu tarafından yapılan katliama ve Karabağ'ın işgal altında bulunmasına da değinen Erbaş, konuşmasını şöyle tamamladı:
Bu acılar ortak acımızdır. Nitekim bundan bir asır önce ortak geleceğimiz için Çanakkale'de ecdadımız omuz omuza mücadele etmiş ve yan yana şehit olmuştur. Aynı şekilde bu toprakları müdafaa etmek için Kafkas İslam Ordusu'nda kardeşlerimiz aynı safta savaşmış ve şehit olmuştur. Daha pek çok örnek verebileceğimiz tarih de gösteriyor ki, biz kopmaz bağlarla, sarsılmaz duygularla birbirimize bağlıyız. Şimdi daha iyi bir geleceği beraber inşa edeceğiz. Bütün insanlığa huzur getirecek bir medeniyeti yeniden beraber kuracağız. Bunun için en büyük imkanımız imanımızdır. En büyük rehberimiz Peygamber Efendimiz, en büyük gücümüz kardeşliğimizdir.
Programın sonunda Bakü Din Hizmetleri Müşaviri Zeki Yavuzyılmaz tarafından dua edildi.
Programa Erbaş'ın yanısıra, Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi Erkan Özoral, Azerbeycan Dini Kurumlarla İşbirliği Komitesi Başkan Yardımcısı Gündüz İsmailov, Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürü Bünyamin Albayrak ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Erdal Atalay da katıldı.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.