Hz. Hasan (ra)

Hz. Hasan (ra)

Hz. Ali (ra) ile Hz. Fatıma (r.anha)'nın ilk çocuğu olan Hz.Hasan M.625 H.4.yılda Ramazan'ın 15. günü Medine'de doğdu.

Hz. Ali (ra) ile Hz. Fatıma (r.anha)'nın ilk çocuğu olan Hz.Hasan M.625 H.4.yılda Ramazan'ın 15. günü Medine'de doğdu. Bu doğumu duyan Resulullah (s.a.v.) çok sevinir ve hemen sevgili kızı Fatıma'nın evine gider. Mübarek çocuğu kucağına alır, kulağına ezan okuyarak yüce Allah'tan, kovulmuş şeytanın şerrinden korumasını diler. Doğumunun yedinci günü torununun yanına gider ve babası Hz.Aliye “çocuğa ne isim verdin “ diye sorar. Hz. Ali: “Harb ismini verdim” der. Resulullah:

“Onun adı Hasan olsun” diye buyurdu. Akike kurbanı olarak iki koç kestirerek fakirlere dağıtılmasını emreder. Hz. Hasan'ın saçlarını da kestirerek ağırlığınca gümüşü sadaka olarak dağıtır. Ebe'ye de kurbanın oyluğu ile beraber bir miktarda para verdi.

Allah'u Teala, Hz. Hasan'a büyük lütuf ve ihsanlarda bulundu. Hatemül Enbiya olan Muhammed (as)'i kendisine dede, üzerine titreyen bir gözetici, şefkatli bir terbiye edici ve Resulünün ehli beytinden kıldı. Allah'ın aslanı, Peygamberin amcası oğlu, ona ilk iman edenlerden, İmam Ali'yı Kerrarı, baba; kadınların en hayırlılarından Resulullah'ın sevgili kızı Fatımat-üz Zehrayı, anne; vahyin sabah akşam nazil olduğu ve buram buram yaşandığı, en hayırlı beldelerden bir belde olan Mescidi Nebevi'nin çevresinde büyümeyi, yaşamayı ve vefat etmeyi nasip etti.

Hz. Hasan bu mübarek belde ve mübarek insanlarla çocukluk ve gençliğini yaşadı. Çok bereketli ve verimli toprakta, mahir bahçıvanların kontrolünde yetişen bir ağaç misali serpilip gelişti, boy attı etrafına güzellikler saçan Muhammed'i bir gül oldu. bu kutlu doğumla, Hz.Fatıma ve Hz. Ali'nin ihlas, takva, fedekarlık üzerine inşa edilen mütevazi evleri daha da güzelleşmiş ve şenlenmişti. Resulullah (sav) sevgili torununu görmek için daha sık bu kutlu eve uğrar olmuştur. Torununu kucağına alır, koklar, şakalaşır ve dua ederdi.

“Bu çocuğum, kızımın çocuğudur. Allahım, ben onu seviyorum, Sen de onu sevenleri sev.”

“Hasan ile Hüseyin cennet gençlerinin seyyididir” diye buyurmuşlardır.

Abdullah b. Abbas (r.a.) şöyle anlatıyor:

“Resulullah (s.a.v.) Hz. Hasan'ı boynunda taşıyordu. Bunu gören bir sahabe: “Ey çocuk, ne güzel binite bindin ve ne güzel binicisin,” dedi.

Bir defasında Hz. Hasan kardeşi Hz.Hüseyin'le Resulullah'ın huzurunda güreşiyorlardı. Resulullah Efendimiz, Hz. Hasan'ı teşvik buyurdular. Anneleri Fatımatüz-Zehra, babasına dedi ki:

-Ya Resulullah! Hasan büyüktür, hep onun tarafını tutuyorsunuz. Halbuki küçüğe yardımcı olmak daha uygun değil midir?

Bunun üzerine buyurdular ki:

-Ya Fatıma! Cebrail (a.s.) da Hüseyin'e yardım ediyor...

Yine yüce Peygamber (s.a.v.) bir gün mescidde Müslümanlara hitap ederken Hasan kırmızı bir gömlek içinde tökezliyerek yürüyerekten çıkageldi. Resulullah (s.a.v.) hemen konuşmayı kesti ve minberden inerek onu kaldırdı. Önüne oturttu ve:

'Mallarınız ve çocuklarınız aslında bir sınamadır' (Enfal 28) ayetini okuduktan sonra:

'Evet tökezliyerek gelen bu çocuğu görünce sabredemedim, hemen sözümü keserek onu kaldırdım' diye buyurdular.

“Ey Peygamberin ev halkı, şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister” (Ahzab 33) Ayeti Celilesi nazil olunca; Resulullah (a.s.) Hz.Fatıma, Hz.Ali, Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin'i çağırarak şöyle duada bulundu:

“İşte bunlar benim ehl-i beytimdir. Allah'ım onlardan kusuru gider ve onları tertemiz yap”

Hz. Hasan, sekiz yaşında çok acı bir kayıpla sarsıldı. Kendisini seven, şefkatli davranıp şakalaşan, sırtında taşıyan dedesi Resulullah (a.s.) vefat etti. Küçük Hasan üzüldü, ağladı, acıyı kalbinin derinliklerinde hissetti. Nasıl üzülmesin, nasıl yüreği parçalanmasın?

Büyük sahabiler, Hz. Ömer bile bu duruma üzülmüş şoke olmuş elde çıplak kılıç “Muhammed (a.s. ) öldü diyenin kafasını uçuracağım” diyordu. Ta ki Hz. Ebu Bekir'in şu uyarısıyla kendine gelmiştir.

“Kim Mumuhammed'e tapıyor idiyse bilsin ki Muhammed ölmüştür, kim de Allah'a tapıyorsa muhakkak bilsin ki O, ölmeyen, ölmeyecek olan bir diridir,” dedikten sonra yüce Allah'ın şu ayetini okudu:

“Muhammed ancak bir Peygamberdir. Ondan önce de peygamberler  geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir” (Al-i İmran 144)

Hz. Hasan bu acı kaybın tesirinden kurtulamadan sevgili annesi Hz. Fatıma'yı kaybederek acı üstüne acı yaşadı. Bu boşluğu babası Hz. Ali dolduruyor, kardeşi Hz. Hüseyin de kendisine arkadaş görerek bir nebze de olsa acısını dindiriyordu.

Hz. Hasan babasının gözetim ve terbiyesinde yetişiyor ilim öğreniyor, takva, ihlas, adalet, iyilik yapma, fedakarlık hasletleri ile yoğruluyordu. Yüce peygamber Hasan'ın gönlüne hak adalet ve iyilik yapma sevgisini yerleştirmiş ve onun ruhuna kanaat ve rızayı üflemiştir. İmam Hasan şöyle demiştir: “Ben küçük bir çocukken sadaka hurmalarından tek bir hurma almıştım. Resulullah onu benden hemen aldığında kendisine “Ey Allah'ın Resulü! O hurmayı bu çocuğa bırakmaz mısın? denilince, Resulullah şöyle buyurdu:

“Biz Muhammed oğullarıyız, biz sadakadan yiyemeyiz.”

İlk üç Halife Hz Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman; Hz. Hasan'a yaraşır bir şekilde gereken sevgi ve şefkati göstermişlerdir.

Ukbe b. El Haris şöyle anlatmıştır: “Bir gün Ebubekir bize ikindi namazını kıldırdı. Sonrada İmam Ali ile beraber yürürlerken Ebubekir, Hasan'ı çocuklarla oynarken görünce onu tuttu göğsüne dayadı ve babam feda olsun ki yüce peygambere benziyor deyince Hz.Ali de tebessüm etti.

Allah'ın  izniyle gelecek  sayımızda Hz. Hasan Hazretlerinin hayatını  aktarmaya devam   edeceğiz. Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.

İnzar Dergisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.