"Hz. Peygamber şehirden önce mescit kurdu"
"3. Milletlerarası Şehir tarihi Yazarları Kongresi"nde Hz. Peygamberin Şehir Tasavvuru ile ilgili bir sunum yapan Profesör Doktor Köksal Alver, Hz. Peygamberin daha hicret devam ederken Küba’da bir mescit inşa etmesinin kent tasavvuru açısından çok önemli
Şanlıurfa’da düzenlenen ’ 3. Milletlerarası Şehir tarihi Yazarları Kongresi’nde konuşan Profesör Doktor Köksal Alver, ‘Hz. Peygamberin Şehir Tasavvuru’ ile ilgili bir sunum yaptı. Peygamberimizin şehir tasavvuruna değinen Köksal, daha hicret devam ederken Küba’da bir mescit inşa etmesi kent tasavvuru açısından bu çok önemli olduğunu söyledi.
Hz. Muhammed (s.a.v.) doğduğu şehir olan Mekke’nin o dönemde fiziki olarak çok önemli merkezi bir şehir olduğunu ifade eden Alver, “Mekke’nin o dönem için ne ifade ettiğini hepimiz biliyoruz. Ümmül Kura denilen ve şehirlerin anası kadim bir şehir gerek kentsel ilişkiler bağlamında, gerek kentin ortaya çıkışında fiziksel özellikleri bağlamında. Onun içerdiği Kâbe dinler açısından Allah’ın yeryüzündeki halifelerini, peygamberlerini göndermesi açısından, o peygamberlere bizzat ilham vermesi açısından önemli bir şehir. Kâbe’nin varlığı zaten Mekke’yi inanılmaz ölçüde öne çıkaran bir husus. Dolayısıyla Mekke ticari, dini, entelektüel merkez olarak öne çıkıyor. Dönemin bu açıdan en önemli merkez şehirlerinden bir tanesidir. Herkes gibi, her insan gibi, her kentli gibi Hz. Peygamber (s.a.v.)’de doğal olarak Mekke’nin ortaya koymuş olduğu ilişkilerle yüz yüzedir.” Dedi.
Daha çocuk yaştan itibaren şehir ortamına dâhil olmuştur
Mekke’de yetişenHz Peygamber (s.a.v.)’in bir şehir tasavvuruna ve şehir ilişkisine sahip olduğunu ifade eden Alver, “Mekke bildiğiniz gibi çok önemli bir şehir ama bunu yanında Peygamber (s.a.v.)’in ait olduğu aile ve kabile de önemli bir kabile. Mekke’nin ileri gelenlerinde oluşan, Mekke’nin siyasal, iktisadi ve belki dini ve entelektüel özelliklerine etki edebilecek güçte ve otoritede bir kabile. Dolayısıyla hem bir şehirde doğmuş olmak, hem böyle bir şehirde doğmuş olmak, hem de aileden şehirli olmak, aileden şehir ilişkilerine yakın durmak Hz. Peygamber (s.a.v.)’in çocukluğundan itibaren onu şehir ortamına dâhil etmiştir.” Şeklinde konuştu.
"O daha genç yaşta iken toplumda sosyal etkinliğe sahipti"
Hz. Peygamber (s.a.v.) yetişkin bir kişi olarak Mekke’de iken katılmış olduğu bir takım kentsel pratiklere değinen Alver, Kâbe’nin tamiri sırasında, HacerülEsved’in yerine yerleştirilmesi konusundaki ihtilafta Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hakem seçilmesinin, aynı zamanda daha genç yaşta HılfulFudul cemiyetine üye olması sosyal yönden toplumun üzerinde etkili olduğunu gösterdiğini söyledi.
"Ticari seyahatlerle farklı şehir modellerini tecrübe etmiştir"
Peygamberimizin (s.a.v.) yapmış olduğu ticari seyahatler ve bu ticari seyahatlerde birçok önemli şehri gözlemlediğini ifade eden Alver, “Dolayısıyla Peygamber (s.a.v.)’in seyahatleriyle de hem Mekke tecrübesini oraya taşıdığını, hemde seyahatleriyle farklı şehir modelleriyle yüzleştiğini görüyoruz. Elbette burada farklı uygarlıklarla, farklı medeniyetlerle, farklı gruplarla karşılaşmış olmasıkendi tecrübeleri ile başka tecrübeleri kıyaslama imkânına erişmiş olması, onun zihninde elbette ki önemli bir şehir tasavvurunun oluşmasına yol açmıştır.” İfadelerine yer verdi.
"Hicrette ilk iş olarak mescidin yapılması kent tasavvuru açısından önemlidir"
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Medine tecrübesinin üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu söyleyen Alver, konuşmasına şöyle devam etti: “Daha hicret devam ederken Medine’ye gelmeden Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Küba’da bir mescit inşa etmesiyani bir şehir davranışı ve kent tasavvuru açısından bu çok önemlidir. Hemen bir mescidin inşasına başlanıyor ve tabi ki mescidin yanında evin inşası birde mescide eklenti olarak karşımıza çıkan ‘Suffa’ yani ilim halkaları. Burada direk Peygamber (s.a.v.)’in artık şehre nüfuz etmesi, o şehrin fiziksel çehresini portresini belirlemeye başlaması söz konusudur.
"Bir şehrin adının değiştirilmesi fiziksel ve toplumsal değişime de beraberinde getirir"
Yani Mekke döneminden itibaren belki elde etmiş olduğu pratikler Medine’ye vasıl olur olmaz artık fiziksel bir somutlaşma olarak karşımıza çıkıyor. Daha önemlisi belki Yesrib’in adını Medine olarak değiştirmesi, yine çok enteresan bir davranış olarak karşımıza çıkıyor. Bir şehrin adı neden değiştirilir, bir şehrin adı değiştirilince aslında oranın kurgusu da değişir, oranın fiziksel ve toplumsal pek çok içeriği değişmiş olur.
Dolayısıyla Medine gerek isim olarak gerek fiziksel bir kurgu olarak, gerekse de içerik olarak bir Peygamber şehri olarak anılmayı hak ediyor. Çünkü artık Medine Hz. Peygamber (s.a.v.)’in tasavvurlarıyla oluşmaya başlıyor. Dolayısıyla ismini vermesi önemli bir gelişim ama ismiyle birlikte mimari fiziksel ve hayatsal stratejiler, toplumsal bakışlar açısından dolayı yeniden modellenmesi önemli bir girişim olarak karşımıza çıkıyor.” (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.