İbadet, Allah’ın Dilediği Şekilde Yapılır

İbadet, Allah’ın Dilediği Şekilde Yapılır

İbadetin Tarifi: İbadet a-be-de anlamına gelen bir mastar olup lügatte; boyun eğmek, kulluk etmek, itaat etmek, Allah’a tazimle boyun eğmek, tevazu göstermek gibi manalara gelir.

İbadetin Tarifi: İbadet a-be-de anlamına gelen bir mastar olup lügatte; boyun eğmek, kulluk etmek, itaat etmek, Allah’a tazimle boyun eğmek, tevazu göstermek gibi manalara gelir.

İslami ıstılahta çeşitli tarifler yapılmıştır. En bariz olarak “Nefsinin arzularına uymayıp, Allah(cc)’a teslim olan mükellefin fiillerine denir” diye tarif edilmiştir. (S. Şerif Cürcani – Tarifat shf: 146)

İbadet sırf Allah için yapılır ve Allah (cc)’ın dilediği şekilde yapılır. Allah(cc)’ın dilediği şekilde olmadan sırf Allah(cc) için yapılan ameller de ibadet olmaz. Zira ibadetin ibadet olabilmesi için Allah(cc)’ın isteğine uygun olması şarttır. Günümüzde nice Yahudi ve Nasranîlerin ibadet diye yapmış oldukları ameller vardır ki onların amelleri boşa gitmiştir. Ayrıca ibadetlerin sahih ve indallahta makbul olması için sahih bir imanın bulunması şarttır. İmanın sahih olması için evvela ulûhiyet yetkilerine kısmen de olsa müdahale eden güçlerin reddedilmesi “Kelime-i Tevhidin” manasının gereğidir. Bu itibarla “hevalarını ilah edinen tağuti güçleri reddetmeden sahih bir imana sahip olmak imkânsızdır.” (Y. Kerimoğlu-Emanet ve Ehliyet c. 1 shf: 126) Dolayısıyla sahih iman olmadan makbul ibadet olamaz.

İbadetin Maksadı:

Bütün mahlûkatın yaratılış gayesi, Allah(cc)’a kulluk etmektir. Başka bir maksatla yaratılmadığı gibi, akıl ve nefis sahibi olarak yaratılıp dünya hayatında imtihan olunan insan ve cinler âlemi kulluk görevini yapıp-yapmamak durumuna göre ebedi hayatlarında mükâfat veya cezaya nail olacaklardır. O halde insan ve cinler âleminin iradelerini Allah(cc)’ın iradesine teslim edip sadece Ona kullukla ömür geçirmeleri gerekir.

Bu gayeyi beyanla Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah:

“Cinleri ve insanları (başka bir maksatla değil) ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat S:56) diye buyurmaktadır. Burada insten ve cinden istisna yoktur.

Akıl ve nefis sahibi ve imtihan olunmak için yaratılan insan ve cinler âleminin üç maksatla Allah(cc)’a kulluk yaptıkları görülür.

1.Maksat: Allah(cc), Halik (yaratan) ve herkes de Onun mahlûku ve kulu olduğu ve Allah(cc) ibadet edilmeye layık olup kulun hakkı da Ona ibadet etmek olduğu için Allah(cc)’a ibadet edilir. Yani Allah(cc) ibadeti emretmese, ibadet karşılığında kula hiçbir mükâfat vermese ve taatsizlik karşılığında da kula azap etmese, yine de kul yaratıldığı ve Allah(cc) da yaratan olduğu için ibadet etmesi gerekir.

Nitekim Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinde;

“Göklerde ve yerde bulunan (her şey) Allah’ı tesbih eder” (Saf: 1) diye buyrulmaktadır. Yerde ve göklerde bulunan canlı-cansız her şey illa da mükâfatlandırılacak değildir.

Namazın her rekâtında okumak zorunda olduğumuz Fatiha Suresinin başında “Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denirken ins, cin, melek, cansız, bitki, hayvan ve her çeşit mahlûkat âleminden gelen hamdlerin Allah(cc)’a mahsus olduğu malumdur.

Yine “Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz” (Fatiha S:4) diye buyrulan ayet-i kerimeden de Allah(cc)’tan başka hiç kimseye kulluk yapılmayacağı hükmü açıkça ifade olunmaktadır.

2.Maksat: İbadet Allah(cc)’ın emri olduğu için yapılır. Allah(cc), kulların ibadet etmelerini emretmiştir. Allah(cc)’ın emrine uymak kulları üzerinde farz, uymamak (itaat etmemek) ise onlara haramdır.

Yüce Allah’ın istisnasız bütün insanlığa, kulluk etmelerini emretmiş olduğuna dair de pek çok ayetler mevcuttur. Bunlardan okuyalım:

“And olsun ki biz her ümmete, Allah’a kulluk edin, tağuta (itaatten) kaçının diye tebliğatta bulunmaları için) peygamber göndermişizdir.” (Nahl S: 36)

Bizzat peygamberlerin de ibadet etmelerinin emrolunduğuna dair ayetler de mevcuttur. Ulul’azm peygamberlerin de en büyüğü olan Efendimiz(sav)’e hitaben Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de; “Sana yâkin gelinceye kadar Rabbine ibadet et” (Hicr S: 99) diye buyrulmaktadır.

Ayet-i Kerimede geçen “yâkin” kelimesinin ölüm manasında olduğu hususunda bütün müfessirler müttefiktirler. Resul-i Ekrem (asm) dahi dünyada vefat edinceye kadar Allah(cc)’a kulluk yapmakla emrolunmuş iken başka kim ibadetle zorunlu tutulmaz.

3. Maksat: Cennete nail olma, cehennemden korunmak için...

Allah(cc)’a kulluk yapıp emirlerine uyan ve yasakladığı her şeyden kaçınanlar için ahirette ebedi mükâfatlar vaad edilmiş. Fakat Allah(cc)’a ibadet etmeyen ve yasaklarından kaçınmayan, tağuta ve nefsinin hevasına uyanlar için de ebedi azabın varlığı Allah(cc) tarafından akıl sahiplerine haber verilmiştir. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayetler mevcuttur. Bu her iki akıbeti beraber zikreden-bir birini müteakip- üç ayet-i kerimeyi okuyalım.

“O küfredenler ayrı ayrı zümreler halinde cehenneme sürüldü. Nihayet oraya geldikleri zaman onun kapıları açıldı. (Cehennemin) bekçileri onlara (şöyle) dedi: ‘Size içinizden Rabbinizin ayetlerini size okuyacak, sizi bu gününüze kavuşmakla tehdit edecek (uyaracak) peygamberler gelmedi mi? Onlar; ‘Evet, (geldi) dedi(ler). Fakat azab kelimesi biz kâfirlerin üzerine hak oldu.’ Onlara şöyle denir: “İçinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!” Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Nihayet oraya varıp kapıları açılınca (cennetin) bekçileri (şöyle) dedi(ler); selam (ve selamet) size; tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya.” (Zümer: 71-73) diye buyrul- maktadır.

İbadetin yapılış maksatlarından üçüncüsü cehennem azabından kurtulup ebedi cennet nimetlerine kavuşmaktır. Çünkü Allah(cc), itaat eden muttaki kullarını ebedi olarak mükâfatlandıracağını ve küfredenleri ise ebedi olarak azapla cezalandıracağını haber vermektedir.

Şüphesiz ki bu üç maksadın en büyüğü ve derece bakımından en kıymetlisi birinci maksattır. Bundan sonra sırasıyla ikinci ve üçüncü maksatlar gelir.

Bütün mahlûkat yaratılış gayesinin dışına çıkmazken, yerde ve göklerde ne varsa hizmetine ve istifadesine verilen insanlık âleminin ekseriyeti yüce Allah’a kulluk etmekte kusur etmektedir.

İnsanın Allah(cc)’a kulluk etmesinin önünde insi ve cinni şeytanlar vardır. Bu güçler insanda var olan nefis hasletinden ve insanın gafletinden istifade ederek etkili olurlar. Lakin insanda mevcut olan, akıl gibi bir nimet ile Allah(cc)’ın göndermiş olduğu peygamberler ve onların tebliğ etmiş olduğu ilahi düsturlar (din) vasıtasıyla bütün şer güçlerden kurtulup Rabbine hakkıyla kulluk yaparak saadet-i dareyne nail olma imkânına sahiptir. Böylece ahiret hayatında azab ya da mükâfata kendi ihtiyarı ile layık olur. Ve mesuliyet, insanın kendisine aittir.

En güzel bir şekilde ve mükerrem olarak yaratılan insana da, Rabbine en güzel şekilde kulluk etmek yakışır. İnsan bir defa dünya hayatı yaşar ve imtihan bir defa olur. O halde bu imtihanı kazanmak kendi lehine, kaybetmek de yine kendi aleyhinedir. Allah(cc) Kur’an-ı Kerim’de:

“(Bütün) mülk (ve tasarruf ilahi kudretinin) elinde bulunan (Allah)ın şanı yücedir. O, her şeye hakkıyla kadirdir. O hanginizin daha güzel amel (ibadet) edeceğini imtihan etmek için ölümü ve dirilmeyi (hayatı) da takdir eden ve yaratandır. O, galib-i mutlaktır. Çok yarlıgayıcıdır.” (Mülk: 1-2) diye buyurmaktadır.

Cinni şeytan insanın nefsine tahakkümle şehvani, iştihai ve tamahi duygularını Allah(cc)’ın rızasından ifrat ve tefrit durumuna düşürmek suretiyle ibadetlerden alı koyar, insi şeytanlar içtimai ve siyasi ahkâmdan uzaklaştırmak suretiyle engel olmaya çalışır. Bu ikinci tahakküm gücüne tağut denir.

Tağut: Allah(cc)’ın nizamının dışındaki bütün sistem ve tahakküm güçleridir. ?İslam ahkâmını inkâr ederek insanların hayatlarını kendi hevalarından çıkardıkları kanunlarla düzenleyen meclisler, konsüller, krallar ve diğer kuruluşlar tağut hükmündedirler. Kim onların hükümlerinin doğruluğuna itikat eder ve savunursa Allah(cc)’ın indirmiş olduğu hükümleri yalanlamış olur.” (Y. Kerimoğlu- Emanet ve Ehliyet c. 1 shf: 238) Zira hüküm koyma yetkisi sadece Allah(cc)’ındır. Allah(cc)’ın hüküm koyma yetkisine başka herhangi bir varlığı ortak tanımak Allah(cc)’a şirk koşmaktır.

Hangi maksatla olursa olsun ibadetlerin indallahta makbul olabilmesi için abidin itikadına şirkin asla bulaşmaması şarttır.

Burada ele alınan ibadetlerin ve çeşitlerinin fıkhi detaylarına girecek değiliz. Zira o durumlar zaten ciltler dolusu kitaplarda mevcuttur. İbadetleri daha farklı tasnif ve yönleriyle ele almayı uygun bulduk. Bütün yaratıkların haliyle Allah(cc)’a kulluk ettikleri malumdur. Bu ibadetlerin keyfiyetlerini ancak Allah(cc) bilir. Mevzumuz insanların mükellef olduğu ibadet şekilleridir.

Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.