Abdullah ASLAN
İbadî ve siyasî yönüyle Ramazan...
Oruç ayı... İbadet ayı... Yardımlaşma ve dayanışma ayı... İnsanlık için hak-hukuk-adalet-nizam-intizam ayı... Yüce Allah’ın, hayat nizamı Kur’an-ı Kerim’i indirdiği ay...
Ramazan’a bir de bu şekil şümullü bakmak gerek. Hatta mü’minlerin böyle bakması ve buna göre bu mübarek ve şerif aya sahiplik etmesi lazım, diye düşünüyorum.
Onun için her şeyden önce, ‘Bizden öncekilere yazıldığı gibi bize de yazılan’ oruç ibadetine vasıl olmanın ayrıcalığıyla yaşayan herkese oruç ayları Ramazanlarının mübarek olmasını Yüce Allah’tan diliyorum.
Toplumsal, sosyal ve bireysel olarak insanın terbiye metotlarından biri hatta önemlilerinden olan oruç ibadetinin bu zor ve salgın döneminde bizden hangi kötülükleri izale edip bizleri hangi kıvama getireceğini önümüzdeki günler gösterecektir. Ramazan orucunun ve Ramazan ayının dinimizdeki yerini anladıkça, bu noktadaki vukufiyetimiz arttıkça sonuçlar o denli müspet olacaktır, inşaAllah.
İslam’a karşı önyargılı olanların Ramazanla derdi başkadır. Onların yaklaşımları onun için farklıdır. Çünkü onların derdi İslam ile onların derdi bu mübarek ay içerisinde inzal buyrulan Kur’an-ı Azim’uş-Şan ile. Ramazan ne kadar asıl ruhundan koparılsa, eğlence ve oyun, sıradan ritüeller haline sokulsa onları o kadar memnun edecektir. Mesela, Oruç arifesindeki gecenin teravih vaktine sokulan alkış, gürültü, bağırıp çağırmalar art niyetle yapılmamışsa da birilerinin hoşuna çok gitmiştir.
Demem o ki; bu ayın siyasi yönü vardır ve birileri bu yöne karşıdır. Karşı oldukları için ısrarla raydan çıkarmanın uğraşı içerisindedirler. Çünkü Allah’tan başka ilah hülyasıyla tapılan bütün tanrıların saltanatlarının yerle yeksan edileceğinin ilk işaretinin verildiği, hayat nizamı Kur’an-ı Kerim’in içinde inzal olduğu aydır Ramazan ayı. Büyük rehberlik görevinin başlangıcı sayılan bu ayın, siyasi mülahazaları olduğu için birilerini rahatsız ediyor olması çok doğaldır.
Üstad Bediuzzaman; “Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin(beş rüknün) birincilerindendir. Hem şeair-i İslâmiyenin(İslami şiarların) a'zamlarındandır(en büyüklerindendir)” şeklinde orucun İslam’daki yerini ve misyonunu ortaya koyduktan sonra; “İşte Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri; hem Cenab-ı Hakk'ın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimaiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlahiyenin(ilahi nimetlerin) şükrüne bakar hikmetleri var” diyor ve böylece Ramazan’ın hayatın tüm yönlerine bakan hususlarını sıralıyor. Üstad, İslam’ın en büyük şiarlarından olan orucun rububiyet, toplumsal hayat, kişisel yaşam, nefis terbiyesi, Rabb’ın nimetlerine karşı şükür yönlerini ortaya koymaktadır ve bunları uzun uzadıya izah etmektedir.
Oruç salt bir nefsin terbiyesini deruhte eden bir ibadet şekli değildir. Oruç ayının başlamasıyla İslam ümmetinin hareket ve yaşam tarzındaki değişiklik de bize bunu gösteriyor. Sahuruyla, iftarıyla, teravihiyle, infakıyla tam bir yaşam revizyonunun yaşandığı aydır Ramazan. Sosyal yardımlaşmanın, toplumun dayanışma olgusunun zirve yaptığı aydır, Ramazan Ayı.
Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından azad olma olan bu mübarek ayın hakkıyla ve her yönüyle anlaşılıp ihya edilmesini ve istifade edilmesini Yüce Mevla’dan dilerim.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.