Hüseyin SUDAN
İçtihat kapısı kapandı mı?
Günümüzde en çok dile getirilen ancak yersiz kullanılan ifadelerden biri içtihat kapısının kapalı olduğu hususudur. Bu söz bir açıdan doğru ancak bir diğer açıdan yanlıştır. Bu sözü doğru anlayabilmek için içtihat derken neyin kastedildiğini ortaya koymak gerekir.
Makasidu'ş-şeria alanında öncü kabul edilen Endülüslü Maliki alim İmam Şatibi Muvafakat adlı kitabında bu meseleye açıklık getirmiştir. Ona göre içtihadın iki türü vardır; birincisi devam etmesi şart olmayan kesilebilen içtihat türüdür. Bu içtihat türünde taklit caiz olup her asırda bu bağlamda müçtehitlerin olması şart değildir. Yani bazı dönemlerde bu alanda içtihadın kapısı kapanabilir. Bu içtihat türü İslamın temel ilkelerine göre yeni hükümler belirleme hususuyla alakalı olandır.
İkinci kısım ise devam etmesi gereken hiçbir dönemde kesilmeyen içtihat türüdür. Bu türden olan içtihat alanında taklid caiz değildir. Her dönemde bu alanda içtihat edecek kişilerin bulunması gerekir. Bu hususta içtihadın kapısı kapanamaz ve kapanmamalıdır. Bu türden içtihadın alanı yeni bir hüküm ortaya koymaktan ziyade Kur'ân'da veya hadislerde belirlenmiş hükümleri mevcut şartlar üzerinden açıklamak ve pratiğini ortaya koymaktır. Örneğin Allah Teâla "Adalet sahibi iki kişiyi şahit edinin" (Talak/2) demiştir.
Şahidin adaletli olması kesin bir hükümdür bu konuda içtihat yapılamaz ve zamana göre de değişmez. Ancak adaleti belirleyen kriterlerin ne olduğu hususu içtihada açık bir meseledir. İmam Şatibi bu konuda her zamanın kendi şartlarına göre yeni içtihatlar yapılması gerektiğini söyleyerek bu alanda taklit etmenin caiz olmadığını söylemiştir. Dolaysıyla geçmiş dönemlerde yazılan fıkıh kitaplarında şahidin adaletini belirleme kriterleri olarak zikredilen takke takma gibi bazı hususların günümüzde esas alınıp uygulanması doğru değildir. Aynı şekilde buna fakirliği belirleyen kriterleri veya eşe verilmesi gereken nafaka miktarını belirleyen kriterleri de ekleyebiliriz. Zira bu alanlarla ilgili özellikle geçmiş dönemde yazılmış fıkıh kitaplarında belirlenen birçok fetva ve hüküm bulunmaktadır.
Bu fetvaları ve hükümleri günümüz için esas almak doğru değildir. Bu tür alanlarda içtihadın kapısının kapalı olduğunu söylemek İslam fıkhını uygulanamaz donuk bir yapıya dönüştürecektir. Örneğin eşe verilmesi gereken nafaka hususunda bazı fıkıh kitaplarında günde iki öğün yemek yılda iki elbise şeklinde belirlenen miktarı esas alıp geçmişte olmayan sağlık ve ulaşım giderleri gibi hususları göz ardı etmek İslamın hedeflediği amaçlarla bağdaşmamaktadır. Dolaysıyla kesinleşmiş hükümlerin uygulama şekli ve pratiğiyle ilgili alanlarda içtihat yapılması şarttır. Bu alanlarda geçmiş dönemde kendi zamanlarına göre içtihat etmiş müçtehitleri taklit etmek eski fıkıh kitaplarında geçen hüküm ve fetvaları esas almak doğru değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.