M. Zülküf YEL
İdlip'te katliam var
İdlip'te katliamlar devam ediyor. Astana sürecinin aktörleri tarafından çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilen İdlip'te o günden bu yana bombalar ve katliamlar hiç eksik olmadı. Gelişen zaman bize şunu gösterdi ki; Suriye'de garantör olan ülkeler hiçbir zaman Suriye halkının menfaatlerini merkeze almadılar. Bütün ülkeler için aynı şeyler söylenemese de genel anlamda bir hassasiyetin gözetilmediği ortadadır. Kamuoyuna yapılan açıklamadan sonra, herkes İdlib'in güvenilir bir liman olmasını beklerken, hatta bu nedenden dolayı birçok sivil buraya sığınırken, İdlib'in ağır bir bombardımana maruz kalması tam bir hayal kırıklığı oldu. İdlib'in kamuoyuna açıklananın aksine hâkimiyet bölgelerine ayrılması neticesinde; herkes farklı gerekçelerle İdlib'in farklı bölgelerini bombalarken, diğerleri ise göz yumdu. İdlib'in en önemli özelliği, Suriye sahasında muhaliflerin elindeki tek il olmasıdır. Ama buraya rejimin şerrinden kaçmış yüzbinlerce sivil insan da sığınmıştır. Yani burası, siyasi bir kale olmadan daha çok, aşırı bir nüfusun yoğunlaşmış olduğu bir yer olarak ön plana çıkmaktadır. Bu sivil nüfus yoğunluğuna rağmen, insanların yaşam hakları hiçe sayılmakta ve şehrin çeşitli yerlerine hiçbir hassasiyet gözetilmeden saldırılar düzenlenmektedir. Pazaryeri, cami, okul demeden, sivil mekânlar bombalanmakta ve her seferinde binaların enkazları onlarca insana mezar olmaktadır. Ama bölgede oluşan son denklemler çerçevesinde bu katliamlar neredeyse hiç gündeme gelmemektedir. Özellikle Rusya'nın Türkiye ile yakınlaşması sonrası Rusya'nın yapmış olduğu katliamlar gündeme gelmemektedir. Ne devlet düzeyinde ne de basın düzeyinde Rusya'nın bu katliamlarını gündeme taşıyan, teşhir eden kimseyi göremiyoruz. Şu gerçeği acı ile müşahede ediyoruz: Suriyeli Müslüman kardeşlerimizin acıları, siyaset sofralarının mezesi olarak görülmektedir. Onların acıları işe yaradığı müddetçe dile getirilmekte, ama ne zamanki dile getirilmesi siyaset için bir sorun oluşturuyorsa, sessizlik tercih edilmektedir.
Şu an Suriye'de en riskli olan ve can güvenliği (resmi açıklamalara rağmen) olmayan bölgelerden birisi İdlib'tir. Yapılan siyasi pazarlıklar neticesinde bir gün ağır bir operasyona maruz kalırsa, kimse şaşırmasın. Temennimiz odur ki, Halep'in başına gelenler, İdlib'in başına gelmesin. Afrin ve diğer sahalarda yapılan pazarlığın diyeti İdlib olmasın. Daha açık bir ifadeyle; İdlib, Afrin ve benzeri yerlere kurban edilmesin. İdlib her gün bir bedel ödemektedir, kirli siyaset her gün İdlib'ten yeni kurbanlar almaktadır. En son, İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki bir patates pazarına düzenlenen hava saldırısında 11 sivil hayatını kaybetti, 13 sivil yaralandı. İdlib Sivil Savunma Müdürü, yaptığı açıklamada, "Rus uçakları İdlib'de bir patates pazarına hava saldırısı düzenledi. Bu saldırılarda 11 sivil öldü, 13 sivil yaralandı" dedi. Özellikle son iki aydır İdlib'e yapılan saldırılar yoğunlaşmış bulunmaktadır. Eskiden Esed rejiminin katliamları şiddetle kınanıp teşhir edilirken, şimdilerde ya görülmüyor veya son derece utangaç bir ses tonu ile teşhir ediliyor gibi yapılmaktadır.
Aslında oluşan yeni konjonktür ile beraber Rusya ve rejim kuvvetleri saldırılarını yoğunlaştırmakla beraber püskürtüldü. Eğer sahada bir direnç olmasaydı, İdlib'te durum şimdi çok farklı olurdu. İdlib'in şu an hala ayakta olması, buradaki direnç sebebiyledir. Bu durum bir kez daha gösterdi ki, Suriye sahasında sahada söyleyecek bir sözünüz olduğu müddetçe varsınız, başkalarının insafına kalmışsanız, mutlaka siyasi pazarlıkların kurbanı olursunuz.
Temennimiz; İdlib'in durumu değerlendirilirken, buraya sığınmış olan yüz binlerce sivil insanın varlığının göz ardı edilmemesidir. Müzakere sürecinde itirazı olan muhaliflerin itirazlarının müzakere ile cevabını bulmasıdır. Artık İdlib'in rastgele bombalanmasına ve katliamlara bir an evvel son verilmelidir. Suriye için yapılan müzakerelerin merkezine Suriyelilerin menfaatleri ve maslahatları alınmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.