İğreti Zamanda Kadın Olmak

İğreti Zamanda Kadın Olmak

Belki bir çiçeksin dalından henüz koparılmış, bir nefeslik kamdan sonra buruşup hayatın hoyratına atılmış.. bir nergis.. bir menekşe.. bir salon sarmaşığı.. belki de bir pencere çiçeği, ıpışıl güneşin aşığı...

Belki bir çiçeksin dalından henüz koparılmış, bir nefeslik kamdan sonra buruşup hayatın hoyratına atılmış.. bir nergis.. bir menekşe.. bir salon sarmaşığı.. belki de bir pencere çiçeği, ıpışıl güneşin aşığı...

Belki bir çiçeksin dalından henüz koparılmış, bir nefeslik kamdan sonra buruşup hayatın hoyratına atılmış.. bir nergis.. bir menekşe.. bir salon sarmaşığı.. belki de bir pencere çiçeği, ıpışıl güneşin aşığı..

Adını koymamışlar sen doğarken, belki de bulamamışlar sana layık bir isim. Yasemin mi koysak, lale mi? Melek mi olsun, Perihan mı? Yok, buldum.. Hazal olsun en iyisi veya Meral.. Hatta hiçbiri olmasın; bunların yerine Meryem olsun.. Aman, yoksa Rahime veya Şefika mı olsaydı?

Doğru ya! Sen rahmet ve şefkatin sembolü değil miydin? Hani, aslında sen bütün nazik ve hoş duyguların, bütün narin ve sempatik canlıların ve kâinatta var olan bütün ince, sanatlı eşyanın sembolüydün.

Sevgi denince sen akla gelirsin, aşk denince sen.. Merhamet denince hatırda sen varsın ve senin olduğun yerde nezaket vardır. Ilık bir rüzgâr olur meltem gibi eser, kelebeklerle beraber gezer, bütün hoş kokulu çiçeklerle beraber açar, savaşın ve öfkenin buz kesilmiş bağrına cemre olur düşersin...

Dünyanın en beliğ şiirleri senin için mi yazıldı yoksa? Edipler seni bir çırpıda anlatacak bir kelime bulamadılar mı?

Çocukken dinlediğim masalların en güzel yerinde sen çıkıverirdin hep. Sen toplardın bütün alkışlarını heyecanla çarpan yüreğimin. Gâh saf kalpli bir prenses olur zekânla herkesi hayran bırakırdın kendine, gâh bir peri kızı olur en dar anında yetişirdin imdadına zorda olanların ve gâh baştanbaşa masalı sen olurdun iyilik ve erdemin...

Ben çocukken sen iyi çocuğuydun bütün hayallerimin. Sensiz bir dünya hala tasavvur edemesem de o girift çelişkisini yaşıyorum ruhumda senden aldığım haberlerin...

Bir yandan asaletin şatafatlı pelerini dalgalanıyor ardın sıra öte yandan zebaniler irin kusuyor senden gelen haberlerin peşi sıra, kâbuslarımda...

İçimden bir ses senin bizatihi Meryem olduğunu fısıldıyor; ardından bir şeytan senin cürümlerinle deliyor kulaklarımın zarını...

Kimileri melek diyor senin için kimileri şeytan... Kimi iffetini mihrab yapıp huşuyla secdeye varıyor senin Meryemleştiğin yerde, kimi adını duyduğunda cinnet geçiriyor ve aniden bütün damarlarında gezen kan kirleniyor.

Kimi şiirlerinde Dicle ve Fırat’a benzetiyor seni, kimisi de dünyadaki bütün mübarek suları senin kirlettiğini söylüyor.

Rahipler niye hala senden kaçıyor ve niye hala Süleyman Mabedine almıyorlar seni, Ben-i İsrail’in ekabir hahamları?

Söyle bana sen gerçekten Meryem misin yoksa İsa’yı bile baştan çıkarmak isteyen Mariya Mağdelena mı?

Çağı kirletenler senin çirkef bataklığında boğularak öldüğünü söylüyorlar. Sen ölmemelisin Ey Meryem? Henüz Mesih’i doğurmamışken ve henüz Fatıma’yı müjdelememişken nereye gidiyorsun Ey Meryem?!

Zaman sensiz kaldığı için mi öldü yoksa zamansız kaldın diye mi göçtün? Hangi filozof çözecek bu girift bilmeceyi şimdi? Hekim Lokman’ı çağırın! Merhem sarsın bu iffetsiz yaraya ve bu merhametsiz zamana bir çare yazsın; en efsunkâr kalemiyle..

Ben Meryemsiz kalamam; söyleyin bu iğreti zamana, ben şefkatsiz kalamam? Haber salın bütün annelerine, Peygamber Hanesinin! Doğursunlar Fatımaları, en safvetli himmetleriyle! Çıkıp çadırından haykırsın bu köhne cihana yeniden Aişe! Seslensin zamana Sümeyra, Nebiyi çağırsın imdadına bütün şaşkın ve kayıp Havva kızlarının!

Üzülme sen, iğreti zamanın mikrobik savruluşlarına. İnsan etiyle beslenen Yamyam cangılında sana yer yok biliyorum. Duramazsın buharında bu kepaze bataklığın. Zamanı kokutanlar miski amber çeşmesine ne yapsınlar?!

Nereye yazarsam yazayım adını, yine sana layık bir ad olmayacak, biliyorum. Çünkü zaman sana altın yaldızlı kitabeler nakşetmeme müsaade etmiyor.

Boynuna atılan tutsaklık kemendini dişlerinle koparmaya çalıştığını görmüyorsa yiğitler.. Mecnun, sır dolu çilenin cezbesine kapılıp yollara düşmüyorsa.. Ferhat bir kerelik ahın için uçurmuyorsa kellesini dağların, sen bütün kerametinle masumsun Ey bu asrın Meryem’i! Sen hala İmran’ın kızı Meryem’sin, bütün asalet ve cemaletinle.

Ne ki kaderde iğreti bir zamanda kadın olmak varmış Ey Soylu Meryem!

Nurullah Gülsever / İnzar Dergisi - Mayıs 2012

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.