İki Çelişki

Geçen hafta yapılan iki açıklamada çok ciddi çelişkiler gördüm, okuyucularla paylaşmak istiyorum.

Birincisi;

Suudi'nin Katar'a yönelik suçlamaları…

Amerikan Başkanı Trump'ın Suudi ziyaretinden sonra körfez ülkeleri toplanıp Katar'ı hedefe koydular.

Güya “Katar teröre destek veriyor”muş.

Tabii terör deyince neyi kastettiklerini de tam belirleyemedikleri için çok sayıda isim saydılar: Hamas, İhvan, el Kaide, DEAŞ, Husiler…

Bu grupların bir kısmının birbirine düşman olmaları bir yana hepsinin birden “terör” kategorisinde değerlendirilmesi bir çelişkiden çok tam bir faciaydı.

Daha ilginci ise;

Bundan bir süre önce Amerikan mahkemeleri, Suudi yöneticilerinin “Teröre destek sağlama” suçlamasıyla yargılanabilmesinin ve tazminata mahkum edilebilmesinin önünü açtı. Amerika'daki 750 milyar dolarlık Suudi parasına tedbir konmasından söz edildi.

Daha açıkçası…

Amerikan yönetimine göre Suudi teröre destek veriyordu.

Peki, Amerika'nın Suudi'ye yönelik suçlaması kalktı mı?

Hayır!

Ve Suudi, yedeğine aldığı birkaç küçük ülke ile beraber Katar'ı teröre destek vermekle suçluyor.

Ve ortaya çıkıyor ki, Suudi bunu Amerika istedi diye yapıyor.

Neden Arap kralları, Amerika'nın Terör listesinde saydığı PKK-PYD'ye, işgalci terörist Siyonist çeteye açık desteğini sorgulamıyor?

Sanırım böyle bir iradeye de kapasiteye de sahip değiller.

Çelişkiler içerisinde bocalayıp maskaralıklar yapmaya devam ediyorlar.

Gelelim ikinci çelişkiye.

CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Hayır bloğu”na yönelik gerçekleştirdiği ziyaretler kapsamında HDP genel merkezine gitti. Orada bol bol hukuktan, barıştan, düşünce özgürlüğünden söz eden Kılıçdaroğlu, şu dikkat çekici ve altından kalkılması zor sözleri de sarf etti: "Demokrasinin olduğu yerde terör de olmaz, terörün olduğu yerde demokrasi de olmaz.”

Peki, gerçekten öyle mi?

Mesela kendileri Fransa, İngiltere, Almanya ve Belçika'daki saldırıları nasıl değerlendiriyor acaba?

Fransa'da yaklaşık iki yıldır devam eden olağanüstü halin ve İngiltere'de gündeme gelen ve özgürlüklere yönelik kısıtlamaları içeren yasal değişikliklerin nasıl bir yorumunu yapıyor acaba?

“Demokrasinin olduğu yerde terör olmaz!” Demek ki, bu ismini saydığımız ülkelerde demokrasi yok!

Bunları bir tarafa bırakalım.

Terörün hemen hiç olmadığı Küba gibi ülkelerde güçlü bir demokrasi varmış! Her ne kadar partiler yoksa da, seçmen belirlenmiş adaylara oy vermek zorunda ise de orada demokrasi var, çünkü terör yok!

Söz, derin bir felsefe ve sosyolojik birikim barındırıyor; ama maalesef hiçbir kalıba uymuyor.

Cümlenin ikinci kısmının anlaşılması daha da zor.

“Terörün olduğu yerde demokrasi de olmaz.”

Türkiye'de hâlihazırda uluslararası standartlara göre canlı bir “terör” süreci olduğuna göre burada demokrasinin olmaması çok da garip değil.

Demokrasi olmayınca haliyle “OHAL” de oluyor, düşünce suçu da oluyor, hapiste vekiller de oluyor.

Bunda garip bir şey yok!

Tekrar ediyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu'na göre terör olduğu için burada demokrasi olmaz, olamaz!

Çelişki şu ki, Kemal Bey, hükümeti eleştireyim derken aslında yaşananlar üzerinden uygulamaların doğruluğunu teyit ediyor.

Bu arada kendilerinin “Tıpış tıpış sandığa gidecekler” ve “Kapının önüne koyarım” şeklinde özetlenebilecek ciddi bir demokrasi müktesebatına sahip olduklarını da ifade edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.