İmanın Muhafazası 1

Kafasında dinle ilgili soru işareti olan çok kimse ile soru cevap şeklinde illâ ki konuşmuşuzdur. Yine lise ve üniversite yıllarımızda da bir şekilde inanmayan niceleriyle muhatap olup, tartışmışızdır. Ancak dört gün önce karşılaştığım deist, hayli farklıydı.

Otuz üç yaşlarındaki gencin, Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamberleri(asm) -hâşâ- reddederken ve inkarcı söylemlerini ısrarla savunurken, kendisini, kabul ettiği düşüncenin misyoneri olarak gören kararlı bir tavrı vardı. Aşırı kaygılı bir telaşla ve yüksek ses tonuyla kurduğu peşpeşe klişe cümlelerle adeta saplandığı yerden çıkmaktan korkuyor gibiydi. Onun o perişan halinin, İslam alemi içinden çıkarak Müslüman halklara musallat olmuş, seküler kesimleri birebir yansıttığı da açıktı.

Ve iki yıl önce MAK danışmanlığın yaptığı ankette Hz.Muhammed(sav)’i her konuda örnek/model olarak görmeyenlerin ve ahiretteki hesabı kabul etmeyenlerin yüzde 20 çıktığı bir ülkede, bu türden inanç sapması yaşayanların hızla arttığını görüp, durumdan hiç vazife çıkarmamak da bir o kadar ürkütücüdür.

‘Beş vakit ezanların okunduğu, Aziz İslâm’ın şiarlarının, her tarafı çepeçevre kuşattığı bir diyarda, anne babası Müslüman olan kimi ailelerden nasıl böyle katı İslam düşmanı evlatlar çıkar?’ diye şaşırıp hayıflansak da ‘bu nasıl olur?’ diye sormuyoruz. Çünkü ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran Cenab-ı Mevlâ, bu duruma; gerek haber verdiği Peygamberlerin kıssalarında, gerek asr-ı saâdette, gerekse tarihin her devrinde sayısız misaller göstermiştir.

Söz konusu şahsın İslam’a aşırı düşmanlıkla neyi iddia ettiğine geçmeden önce bir iki hususun altını çizelim.

Birincisi; şu varlık aleminde fiziğin, psikolojinin, sosyolojinin, teolojinin vs yasaları temelde ortaktır. Meselâ beslenmeyen bünyenin de, fikrin de, inancın da yaşaması istisnadır. Bu nedenle, “tabiat boşluk kabul etmez” denmiştir. Pratikle/salih amelle/hüsn-ü niyet ve güzel ahlâkla takviye edilmeyen imandan dolayı, boş kalan zihni, öncelikle şüpheler dolduracaktır.

İkincisi; tradisyonun anlamsızlaştırıldığı, narsist ve hedonist bireyselliğin norm olarak fenomenleştirildiği bir asırda, iman; sadece bilgi ve davranışla içselleştirilemez, özümsenemez, tespit edilemez. Evvelâ bu imanın tahkîki/hakîki hale getirilmesi şarttır. Bunun için, sadece nakilden ibaret olan akâid bilgilerini ezberlemek de yetmez. İslam karşıtlığının hükmettiği bir dünyada, temas edilen her türlü araç, fikir ve kaynakla bulaşan vehimlerin, kuruntuların, soruların, tereddütlerin sürekli teşhis edilerek tedâvi edilmesi, cevaplanması ve izâle edilmesi de gerekir.

Üçüncüsü; Her sahanın mütehassısları olduğu gibi, imanın taklîdilikten kurtarılıp yakînin elde edilmesi, tehditlerden korunması, teslimiyetin sağlamlaştırılması için de, üzerinde neredeyse ekser ümmetin ittifak ettiği Risâle-i Nur gibi bir uzman vardır. Ve Onu, Cenâb-ı Mevlâ rahmetiyle bu coğrafyaya lûtfetmiştir. Hiç vakit kaybetmeden, derhal bu eserler, eğitim ve öğretimin bütün kademelerinde, seviyeye uygun biçimde müfredata konmalı ve böylece küçük yaşlardan itibaren, çocukların ve gençlerin her türlü inkâr fitnesine karşı bağışıklığı artırılmalıdır.

Dördüncüsü; Uyuşturucu ve zararlı madde ile yapılan savaş, bu ülkenin gençlerini hedef alan deizm vb akımlara karşı da yürütülmelidir. Bu dinî musibetle mücadele için acilen bir eylem planı oluşturulmalı ve mesele ciddiye alınmalıdır. Bu zehirli fikirlerin yayılması ile ilgili 5N1K etüdü yapılmalı ve fesadın durdurulması için bütün kurumlar seferber edilmelidir. Kaldı ki, alkol/madde bağımlılığı, feminizm, sapık temâyüllerle deizm, ateizm, agnostizm ve diğer bütün patolojik izm’ler içiçedir.

Peki ne diyorlar? Niye kapılıyorlar? Ne denmeli? Ne yapılmalı?

Gelecek yazımızda da bu soruların izini sürmeye devam edelim inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.