Dr. Bekir TANK
İnsan din için değil, din insan içindir!
Başlığa taşıdığım söz, “İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri/Tevhit Mesajı” adlı muhteşem eseri Sayın Muhammed Coşkun ile birlikte yazan Sayın Prof. Dr. Hasan Elik’e aittir. Ki sanırım bu söz belki sizin de bir ezberinizi bozdu bile.
Elik, eski Adalet Bakanlarından Sayın İsmail Müftüoğlu’nun kurup 15 yıldan beridir devam ettirdiği İstanbul Platformu’nun son konuğu idi. Bendenizin de yeni üyesi-müdavimi olduğum bu platformun mutat aylık toplantıları var. Her toplantının bir de konuşmacısı oluyor. Kayda alınan bu konuşmalar kitap olarak da basılacaktır.
Yeri gelmişken sizlerin de memnun kalacağınız ve öğrenince dört gözle bekleyeceğinizden emin olduğum bir haber vereyim: bilge şahsiyet Müftüoğlu’nun kaleme aldığı hatıraları editörü tarafından son bir kez daha kontrol edilmektedir. Bu da demektir ki, bu hatırat önümüzdeki birkaç ay içinde raflardaki yerini alacaktır.
Malumunuz, hatıralar kendi döneminin tanıkları ve haddizatında birer tarihtirler. Bir de o şahsiyetlerin yaşadıkları olayları birilerinin kınamasından korkmadan ve toplumun da bilme hakkının bulunduğu dereceye kadar yazmaktan sakınmadıklarını düşününüz. Bu bağlamda ülkemizin önemli mevkilerinde bulunmuş şahsiyetlerin yaşadıkları olayları doğru bir şekilde bilmeye o kadar muhtacız ki… Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından günümüze kadar hala birçok gerçeği bilmek hakkından mahrum bırakıldığımızı ve birçok hakikatin ya çarpıtıldığını veya üstünün örtüldüğünü biliyoruz. Bunun içindir ki, özellikle mümin şahsiyetlerin şahitliklerinde doğruları öğrenmemiz çok önemli ve bir o kadar da behemehal gidermemiz gereken büyük bir ihtiyaçtır. Neden özellikle mümin sıfatını kullandığım sorusunun ve daha nice soruların cevaplarını Müftüoğlu’nun müjdesini verdiğim hatıratında bulacağımızı umuyorum. Allah’tan bu eserin hayırlı olmasını diliyor ve Müftüoğlu’nu ihtiram ile tebrik ediyorum.
Elik ve Coşkun’un hazırladıkları tefsir tek cilt olup, 1487 sayfadır. Başlığından da anlaşıldığı üzere, eseri Kur’an’ın indiği 23 yılı esas alarak hazırlamışlardır. Bildiğimiz gibi, birçok ayetin iniş nedeni vardır; kimi ayetler-sureler bazı olaylara ve-veya kişilere binaen indirilmişlerdir. Tefsir yazılırken, Kur’an’ın indirildiği dönemin esas alınması çok önemlidir. Gelen her ayeti bizzat Hz. Muhammed aleyhisselamın dilinden duyan sahabenin bile bunlardan bazılarını anlamakta zorluk çekmiş olması vaki iken, onlardan 1440 küsur yıl sonra yaşayan bizlerin ayetleri o dönemden ve nüzul sebeplerinden bağımsız olarak doğru anlamamız haydi haydi zordur. Ancak bu zorluk aşılamayacak kadar da değildir. Yeter ki, kişi bilmek istesin ve öğrenmek istesin. Çünkü Kur’an insanın anlayabileceği ve yaşayabileceği kolaylıkta indirilmiştir. Buna mâni olan sadece iki hal var; çocukluk ve zihinsel engellilik! Zaten onlar da bu özelliklerinden dolayı mükellef değiller.
Tabii ki, Elik ve Coşkun mümkün olduğunca diğer tefsirlerden de yararlanmışlardır. Herkesin aynı ölçüde Kur’an’ı anlaması mümkün değil, ama herkes gösterdiği çaba ve sergilediği ciddiyet oranında Kur’an’ı, özellikle hüküm ayetlerini anlayabilir. Zaten Kur’an da bu özelliktedir.
Meal, özellikle dili Arapça olmayan Müslümanların Kur’an’ı anlamak için başvurmaları gereken –çoğunun da zaten başvurduğu ilk kaynak olmasına rağmen, meal konusunda bazı Müslümanların birbirilerine çeşitli ithamlarda bulunmaları; kimisinin “bize sadece meal yeter” ve kimisinin “sakın meal okumayınız” diye birbirilerine haksızlık yapıyor olmaları, maalesef acı bir gerçekliğimizdir. Bize düşen, kendimizi bu kısır döngülere kaptırmamak ve mümkün olduğunca o kardeşlerimizi de bu tür gereksiz tartışmalardan kurtarmaya çalışmaktır. Biz eğer bütün samimiyetimizle Kur’an’a yaklaşır ve ona tabi olursak, anlamadığımız ve anlamakta zorlandığımız konuları da anlamamız için bizi Peygamberimiz ve “yaşayan Kur’an” olan Hz. Muhammed’e ve daha da ötesi “zikir ehline” ve kısaca âlimlere yönlendirdiğini de göreceğiz. Bir de, “Kur’an’ı aslından veya mealinden okursam, yanlış anlayabilirim. Yanlış anlamaktansa, okumamam daha evladır” türünden vesveselere itibar etmemeliyiz. Kur’an’a bu duyarlılık ve bilinç ile yaklaşırsak, ne şeytan ve ne de onun izinden gidenler hayatımızı Kur’an’ın aydınlığında yaşamamıza engel olamayacaklardır!
Elik ve Coşkun mümkün olduğunca diğer tefsirlerden de yararlanmışlardır. Kaldı ki, anlamadığımız yerleri de ancak okuyarak anlayabiliriz. Okumak, okumak ve yine okumak!
Ben de Elik’i dinledikten sonra ilk işim bu tefsiri almak oldu. Aile efradı ile de anlaştık. Kararımız ve kararlılığımız, bu tefsiri bir yıl içinde birlikte okumaktır. İnşallah başarırız.
Aslında niyetim, Elik’in konuşmasında aldığım notları sizlerle paylaşmaktı. Ama en iyisi sizleri “İndirildiği dönemin ışığında Kur’an Tefsiri/Tevhit Mesajı” ile baş başa bırakmak…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.