Irkçılık psikolojik bir hastalıktır

Haberlerde geçtiği kadarıyla, HDP'li Aysel Tuğluk'un annesi Hatun Tuğluk dört gün önce Ankara'da hayatını kaybetti. Kocaeli Kandıra F tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Aysel Tuğluk da özel izinle cenazeye katıldı. Tuğluk'un cenazesi bir gün sonra Batıkent'te bir Cemevine götürüldükten sonra defnedilmek özere İncek mezarlığına götürüldü. Mezarlıkta toplanan bir gurup; “Burada şehit cenazesi var, terörist cenazesini gömdürmeyiz” diyerek tepki gösterip cenazeye katılanlara saldırdılar, çevik kuvvetçe gurup dağıtıldıktan sonra olay yerine İçişleri Bakanı ve Ankara Valisi gelip bilgi aldılar. Tuğluk ailesinin isteği üzerine, cenaze Tunceli'ye nakledildi ve orda defnedildi.

Kimin olursa olsun, cenazeye katılanlara saldırmak, cenazenin gömülmesine izin vermemek, cenazeyi mezardan çıkarmak hiçbir dine, vicdana ve insanlığa sığmaz. Bunu yapanlar kültür, gelenek ve inancından bihaber zavallılardır, eğer düşmanlık edeceksen, düşmanlığında bir ahlakı vardır, cenazeye saldırmak hiçbir şey ile izah edilemez?

Daha önce de benzer çirkin saldırılar yaşandı. Hatırlanacağı üzere 2011'de PKK/BDP'li gösterilerce katledilen Mustazaf-Der Yüksekova Şube Başkan yardımcısı Ubeydullah Durna'nın cenazesinde de benzer alçaklıklar yaşandı.

Peki, toplum olarak nasıl bu hale geldik? Cenazeye saldıracak, mezardaki ölüyü çıkaracak kadar azgınlaşan bir nesil nasıl yetişti? Bu düşüncenin kaynağı nedir? Bu suallere iyi kafa yormalı, bu düşünceyi iyi analiz etmeli ve buna ivedilikle çözümler üretmeliyiz. Yoksa Budist çeteleri aratmayan Vandallar hortlayacak ve çözümü mümkün olmayan problemler ile karşı karşıya kalacağız.

Bu sosyolojik bir vakıadır, bu vakıanın temelinde ırkçılık ve faşizm vardır. Irkçılık ve faşizm hastalığına müptela olanlar günden güne psikolojik buhranlar yaşarlar, akıl yerine duyguları ile hareket ederler. Bu tipler için; din, inanç, gelenek ve tarihini hiçbir önemi yoktur, faşizmin verdiği narkozla ne örfi ne de dini hiçbir hassasiyet gözetmezler. Kendi duygularını tatmin etmek için yapmayacakları vahşet yoktur. Tıpkı Yasin Börü olayında olduğu gibi.

Malkom X'in “Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir hastalıktır” sözü açıklamalarımızı özetliyor aslında. Bu hastalığın tedavisi için en çok sorumluluk Ulema ve Ümeralara düşer. Bununla beraber toplum olarak hepimiz sorumluyuz. Hepimiz bu müzmin hastalıktan kendimizi ve ailemizi muhafaza etmeliyiz, imkânlar ölçüsünde yakınlarımıza ve çevremize bu amansız hastalığı anlatmalıyız.

Özellikle âlim, entelektüel ve yöneticiler ırkçılık ve ırkçılığı çağrıştıran her türlü söz, fiil ve davranışlardan uzak durmalıdırlar. Kendi ulusunun ismini zikrederek kahramanlıklardan bahsedeceği yerine, Müslüman olan tüm ulusları bünyesinde barındıran Ümmet ve Ümmetçilik kavramlarına vurgu yapmalıdır. Yoksa ölüleri bile mezardan çıkaran bu zihniyet yarın her türlü vahşeti yapmaya muktedir olurlar.

Unutulmamalıdır bu hastalık; Irklarla ilgili değil zihniyetle ilgilidir ve bu zihniyetin mimarları da dış menşeli, Avrupa, ABD merkezlidir. Dün Yüksekova'da Ubeydullah'ın cenazesine ve cenazeye katılanlara saldıranlar, Diyarbakır'da Yasin'leri naaşlarını üçüncü kattan atıp yakanlar bugün Ankara'da peyda olmuşlar. 

Bu zihniyet; Dinimizin, inancımızın, medeniyetimizin ve tarihimizin düşmanıdır.

Bu zihniyet; Kaosun, anarşinin ve faşizmin taraftarıdır.

Bu zihniyet ile mücadele hepimizin birinci derece görevi, sorumluluğu ve işidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.