Menderes YILDIRIM
İşkenceler
Darbelerle tanınmış ya da fason demokrasilerin yaşandığı ülkelerde hep işkencelerden bahsedilir. Bizde de dün işkenceden bahsedilirdi; bugün yine sıkça basında aynı uygulamalardan bahsediliyor; bunca anlatılanlardan sonra ilgililer ve toplumumuz, yarınlarımız için duyarlı olmak zorunda.
Anlatılanlar; iftira değil, “ayıptır; zulümdür; cinayettir!”
Mevcut basın yayın organlarında, cezaevlerindeki işkenceden bahsediliyor. Bizler de 28 Şubat süreci ve sonrasında birçok uygulamaya şahit olduk, maruz kaldık.
Anlatacaklarım; “HÜDA PAR çevreleri; İHD; CHP-İnsan Hakları İzleme Kurulu; Çağdaş Hukukçular Derneği” gibi yapılanmalar tarafından tespit edilmiş, rapor haline getirilmiş hukuksuz uygulamalardır. Olayın üzerine gitmek, sorunu çözmek; insanlık ve medeniyeti düşleyen her kişi ve kurumun birinci görevidir.
Basın-yayın çevrelerine sıklıkla konu olan işkenceleri şöyle sıralamak mümkün:
a- Tutuklu ve Hükümlülere Yapılanlar;
-Jandarmada, özellikle de emniyet birimlerinde; tutuklu ve hükümlülere karşı zor kullanma, kaba muamele, bunun da ötesinde işkence devam ediyor. Buralarda yeterli devlet denetimi oluşmamıştır.
-Daha da kötüsü, hapishanelerde mahkûmların dilinde bir “A Takımı” ekibinden bahsediliyor. Takımlarda; “kemik kıran, karabasan, azrail, tufan, demir yumruk” gibi unvanlardan bahsediliyor.
-Kadın mahkumların koğuşlarına girişler; ani baskınlar şeklinde ve çok kabaca; üst aramaları, -kimi yerlerde- erkekler tarafından, mahkum çıplak hale getirilerek yapılıyor.
-Aylık koğuş aramaları özellikle kadın tutuklular için psikolojik travmalara sebep olmuş, baskın şeklindeki üst ve koğuş aramaları rutin hale getirilmiş.
-Aramalarda, özellikle de kadın tutukluların her çeşit –mahrem- eşyası teşhir ediliyor, saçılıyor.
-Uygunsuz aramalar; genellikle herkese, özellikle de hukuki haklarını aramaktan aciz adli koğuş tutuklularına uygulanmakta;
-Mahpusun, etkili veya yetkili birilerinin hesabına gelmeyen “söz, davranış ve tutumlarına;” Karanlık hücre cezası; verilebiliyor.
-Cezaevleri yönetimlerinin hukuksuz uygulamalarına müdahale edilmiyor ya da gecikmiş anlamsız bir zamanda ediliyor.
-Çocuk yaştaki tutuklulara işkenceler uygulanıyor. Bunlardan daha fazlası ilgili raporlarda bahsedilmiştir.
b-Özgürlere(!?) Yapılanlar:
-Özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülerin yakınlarına; “çarşı, pazar, iş ortamları” ve “evlerinde” sor(gula)ma ve takiplerle taciz;
-Tutuklu yakınlarını ziyarete gidenleri; üst arama ve görüşmelerde maddi-manevi tacizle usandırarak tekrar gelişlerini azaltmak veya tamamen menetme ve böylece; tutukluyu bir nevi tecrite mahkûm etme.
-Tutukluları; bulundukları bölgenin dışına naklederek, zaten maddi imkânsızlıklar içinde olan ailelerinin maddi-manevi sıkıntılarını işkenceye çevirmek, psikolojilerini bozmak.
-Siyasi suçlu(!) üretmeye müsait Eski Türkiye'nin statükocu anlayışının doğurduğu sıkıntıları yeterince “görememek, duyamamak, konuşamamak;” konuşanları da anlayamamak;
-Kriz bölgelerine “empati, hak ve adalet adına bedel ödeyebilecek” yetkilileri atayamamak.
Yazdıklarımızı; “insan hakları konusunda duyarlı olduklarına inandığımız sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın dikkatine” özellikle sunuyoruz.
Muhalefet ve kamuoyu; bu gibi konularda duyarlılığını artırırsa eminiz ki bu gibi sorunlar yaşanmaz veya asgari düzeye iner. Her insan bir dünyadır, her dünya değerlidir.
Mahkûm, tutuklu; idama gidecek kişinin dahi, insan olmaktan doğan hakları vardır. Resulullah (a), Bedir Savaşı'na giderken; “vurduğunuz zaman (dahi) en iyi şekilde vurun” buyurmuştur.
Amacımız bir kişiyi ve ya kurumu rencide etmek olamaz.
İnsan haklarının ihlali; işkence ile ilgili bir haber duyulduğu anda, ilgililerin hemen harekete geçmeleri şarttır. Harekete geçmeyenler; dünya ve Ahirette sorumludurlar.
Bizde bu gün, geçmişe göre işkencenin azaldığı bir gerçektir.
Unutulmamalı ki dünün sabıkalı ve sakat uygulayıcıları hala birçok birimin başındadır. Unutulmamalıdır ki “Eski Türkiye'nin hala etkili olan kadroları vardır; çoktur; etkindirler; daha da kötüsü; bunlar, profesyoneldirler.” Yeni Türkiye'ye övgüler dizer; “Eski Türkiye leşlerinin atıldığı türbelere(?!) gizlice gider dua eder, ağıt yakarlar. Paraları var, yarenleri var, tecrübe deseniz; tepeden tırnağa! Var olmayan tek şey; hakiki iman ve onurdur o da pek merak ettikleri bir şey değil. Beyim, bunlara münafık da denebilir!
Madem; “Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur” o halde; “mazlumun dini ve ırkı sorulmaz” hepimiz biliriz; “zulme rıza, zulümdür” ve “zulme karşı susan dilsiz şeytandır.”
Sayın Cumhurbaşkanı çokça söyler: “Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta yüreğim/ Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim/ adam aldırma geç git diyemem, aldırırım/ Çiğnerim, çiğnenirim; Hakk'ı tutar kaldırırım” (M.Akif).
Selam ve dualarımız; insanlık; şeref, namus ve onurunu, her şart ve zeminde sahiplenenlere.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.