“İslam dini yoksullara sahip çıkmayı emreder”
Dünya yoksullukla mücadele günü ile ilgili açıklamalarda bulunan Diyarbakır Umut Kapısı ve Gıda Bankası Başkanı M.Sıddık Furkan, İslam dininin yoksullara sahip çıkmayı emrettiğini belirtti.
Dünya yoksullukla mücadele günü ile ilgili İlke Haber Ajansı (İLKHA)’ya açıklamalarda bulunan Umut Kervanı Platformu ile Diyarbakır Umut Kapısı ve Gıda Bankası Başkanı M.Sıddık Furkan, İslam dininin yoksullara ve düşkünlere sahip çıkmayı emrettiğini belirtti.
“Yoksulluk toplumda birçok soruna neden oluyor”
Günümüz insanlığın karşı karşıya bulunduğu en büyük tehlikelerden biride yoksulluk ve buna bağlı olarak gelişen açlık olduğunu belirten Furkan, “Hal böyle olunca da bireyde sebepli veya sebepsiz oluşan yoksulluk gerek bireye gerek aileye ve gerekse topluma etki eder. Çünkü yoksulluk açlıktır, eğitimsizliktir, barınacak bir evin olmamasıdır, hasta olmak ve tedavi olamamaktır, hiçbir işinin olmaması ya da iyi bir işe sahip olamamaktır, hastalıktan dolayı çocuğunu kaybetmektir, gelecek korkusuyla yaşamak ve çocuklarının geleceğinden endişe duymaktır, umutsuzluktur, eşitsizliktir, özgür olamamaktır, siyasal yaşama katılamamaktır, toplum tarafından hakir görülmektir, toplumda dışlanmaktır, şiddetin kişide oluşmasına vesile olan etkendir” dedi.
“Yoksul ailede anne ve çocuklar görevini yapamaz”
Yoksulluğun sebep ve handikaplarını açıklamaya çalışanların işin içinden çıkamayacağını ifade eden Furkan, “Bu nedenle ben sadece burada yoksulluğun aile içinde geliştirdiği bakımsızlık ve kişide oluşan şiddet meyilli üzerinde kısa bir şekilde duracağım. Baktığımızda toplumun temel dinamiklerinden olan aile karı koca anne baba ve çocuklardan oluşan bir temel taştır. Eğer ailede yoksulluk varsa o ailenin fertleri olan çocukların gelişimini hayal edebilir miyiz. Çünkü çocuklar her sabah güne başlarken vücutlarına ve zihinlerine eklenen yüz binlerce yeni hücre ile başlarlar bu da doğal olarak beslenme ve sağlıklı bir annenin olması lazım ki bu hücreleri olumlu yönde aktifleştirsin. Yoksul ve sıkıntılar içinde olan bir anneden biz bunu nasıl bekleyebiliriz” sözlerini kullandı.
“Yoksulluk kişiyi suça bulaştırır”
Yoksulluğun en doğrudan sonucunun açlık olduğunu kaydeden Furkan, “Açlık organizma için gerçek bir şiddettir. Çünkü açlık sırasında harekete geçen hormonlar yıkıcı hormonlardır. Bu hormonlar yoksul olan insanı tetiklediği zaman ister istemez kişi şiddete başvurur ve bu şiddet aile içi birçok tahribatlar yapar. Gerek aile ve gerekse toplum bu tahribattan olumsuz etkilenir. Aynı zamanda yoksulluk şahsı istemeyerek te olsa suça bulaştırır ve bu suçlardan toplumun her kademesi etkilenir” sözlerini kulandı.
“Dünya nimetleri herkese yeter”
Yoksulluğun tıpkı zenginlik gibi insanlık tarihinin temel gerçeklerinden biri olduğunu vurgulayan Furkan, “Yoksulluk gerçeği gerek fert gerek toplum bazında yaşanagelmiştir. Tarihsel olarak baktığımızda hem ferdin hem de toplumun zenginlik- yoksulluk sarkacında değişken roller üslendiğini müşahede ederiz. Bu da bize gösteriyor ki yoksulluk değişmez bir kader değildir. Başta Afrika olmak üzere çeşitli dünya ülkelerinde yoksulluğun gittikçe arttığı açlığın daha büyük toplumlara yayıldığı gözlenmektedir. Şurası olan bir gerçektir ki aslında dünyada bulunan kaynaklar insanoğlunun başlangıcından kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa yetecek miktarda yaratılarak dünyamıza konmuştur” şeklinde konuştu.
“Güçlü devletler, yoksul devletleri sömürüyor”
Kur’an’ı Kerim’de yoksullukla ilgili birçok ayetin bulunduğunu belirten Furkan, “Allah Teâlâ, Hud süresi 6. Ayetinde belirttiği gibi “yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allaha ait olmasın onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir.(bunların) tümü apaçık bu kitapta yazılıdır” ayette de anlaşılıyor ki rızıkların garanti altına alındığı bildirilmektedir. Dünyamızda sadece insanlar değil diğer canlılarında beslenmelerine yetecek kadar kaynak olduğu olan bir gerçektir. Ancak bir kısım insanlar doymak bilmez nefisleri ve bencillikleri yüzünden tüketemeyecekleri miktarda ki kaynakları yığmakla meşgul oluyor. Güçlü devletlerde zayıf olan devletlerin kaynaklarına el uzatıp yoksullaştırıp sömürüyorlar ve kendi himayeleri altına alıyorlar” diye konuştu.
“Peygamber Efendimizin Hadis-i Şerif’leri bizim için bir ışıktır”
Emperyalist devletlerin zayıf devletlerin toplumlarına açlık sefalet zemini oluşturup onları suça teşvik ettiklerini ifade eden Furkan, “Böyle olunca da baktığımızda ekonomi olarak güçlü olan devletler haricinde ki tüm toplum ve devletlerde kan, gözyaşı, açlık, sefalet, şiddet hiç bitmeyen bir hal halini alıyor. İslami bir perspektifle baktığımızda Allah Resulü(sav) “komşusu aç iken kendisi bildiği halde tok yatan iman etmiş olamaz” hadisi adeta toplumlarımızın selameti ve yoksulluğun oluşmaması için bir ışıktır. Yoksulluk ve açlık karşısında İslam’ın ön gördüğü tedbirler fertten topluma toplumdan devlete doğru giden bir süreçtir. İçtimai hayatı canlı tutan en önemli dinamiklerden biri şüphesiz ki yardımlaşma ilkesidir” ifadelerini kullandı.
“İslam’a göre davranırsak bu işin üstesinden geliriz”
İslam’ın infak ilkesi yoksulluğu azaltıcı ve açlığı giderici bir etkiye sahiptir sözünü kullanan Furkan, “İslam infak, zekât sadaka gibi dini vacibeler ile fakir kimselerin maddi bakımda güçlenmesini böylelikle toplumsal refahın artmasını hedeflemiştir. Bu noktada kuranı kerimde zenginin malında fakirin hakkı olduğunu bildirmesi ile zekât ve benzeri sadakaların sarf edileceği yerleri belirtirken ilk sıraya yoksullar (fukara) açlık çekenleri koyması dikkat çekicidir. Kısacası gerek fert olarak gerek toplum olarak ve gerekse devlet olarak biz yoksulluk durumlarını İslami bir çerçevede değerlendirir ve çözümleri de yine İslami bir çerçevede verirsek gerek fert gerek toplum ve gerekse devlet olarak bu durumun üstesinde geliriz” sözlerini kullandı.
“Kur’an’ı Kerim’de sorumluluklarımız belirtilmiştir”
Her insanın yaşadığı topluma karşı bir takım sorumluluklarının var olduğunu ifade eden Furkan, “Bunların başında imkânı olanların ihtiyaç sahiplerini maddi ve manevi yönden desteklemeleri gerekir. Bu yüzden İslam insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik edici bazı ilkeler öngörmüştür. İslam’ın öngördüğü bu ilkeler İslam toplumlarında sosyal hayatın barışa dayalı olarak sürdürülmesi açısında son derece önemlidir. Kuranda ve Hz. Peygamberin hadislerinde bu alanda Müslümanlara yüklenen sorumluluklar hatırlatılır. Kur’an’da geçen bir ayette yardımlaşma konusunda Müslümanların özveride bulunma ahlakları şöyle açıklanır; Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile yoksul kardeşini tercih edip onların ihtiyaçlarına koşarlar. Kim kendi nefsinin cimriliğinde korunursa kurtuluşa ermiştir” diye konuştu.
“Hz. Ömer döneminde adalet sistemi düzenli işliyordu”
Yoksulluğun toplum içerisinde giderilmesi için kurumsallaşmanın mecburiyet olduğunu vurgulayan Furkan, “Bu gün dünyada ve Türkiye de birçok yardım kuruluşları mevcuttur. Bunların genel çoğunluğu İslami hassasiyetlere sahip bireylerin kurmuş oldukları oluşumlardır. Her ne kadar bu kurumlar bir nebze de olsa yoksullukla mücadele ediyorsa dahi imkânları ve olanakları buna yeterli değildir. Evet, ihtiyaçları giderme bazında kurumsallaşma şarttır ama köklü bir çözüm değildir. Asıl köklü olan çözüm devlet eli ilen bunun tedavisinin yapılmasıdır. Baktığımızda Hz. Ömer’in hilafetin de adalet sistemi o denli olumlu işliyordu ki artık çevresinde ihtiyaç sahibi insanlar kalmamıştı herkeste bir refah düzeyi vardı. Hz Ömer de bu sefer kalpleri İslam’a ısındırmak için çevresindeki başka dinlere mensup topluluklardaki yoksullara yardım ediyordu. Yoksullukla mücadelenin asıl muhatabı aslında adalet arz eden adil devlettir. Maalesef şu an dünya üzerinde hiçbir devlet bunu kendi sistemlerinde oturtturmamıştır” şeklinde konuştu. ( Ali Fidancı / M. Sıddık Bilge - İLKHA )
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.