M. Zülküf YEL
İslam Ümmeti üzerinde oynanan büyük oyun
Amerika'nın başını çektiği küresel şer güçleri, İslam dünyasını yeniden dizayn etmek istiyor. Takip edilen strateji, İslam Ümmeti'ni kaos ve ihtilaflarla en küçük parçalara ayırma şeklinde özetlenebilir. Böylelikle kudretten yoksun, ümmet mefkuresinden uzak, kopan bir tespihin savurulmuş taneleri gibi dağılmış bir yapı oluşturulmak isteniyor. Askeri ve siyasi kudretten yoksun, uluslararası arenada söyleyecek sözü olmayan, emperyalizmin peyki haline getirilmiş yeni devletler oluşturulmak isteniyor. Varlığı tamamen Amerika'nın himmet ve müsaadesine tabi olacak olan bu devletler, tamamen Batı'ya ekonomik anlamda can damarı olacaktır. Öz benliğinden koparılan, kendisine yabancılaştırılan ve köleleştirilen bu topluluk ve ülkelerin kendilerine hizmet etmeleri sağlanacaktır. Böylelikle İslam dünyası, tamamen Batılıların bir pazarı ve sömürü alanı haline getirilecektir.
İşte küreselleşmenin ve sömürünün, İslam memleketleri üzerinde uygulanmak istenen son modeli budur. Küçük ve neredeyse sembolik hale getirilen hiçbir devlet, uygulanan bu politikalara itiraz edemeyecek ve itiraz edenin de başı ezilecektir. Bu gün Körfez devletlerinde uygulanan ve gerici Arap şeyhleri liderliğinde oluşturulan Körfez modeli tüm İslam Ümmeti'ne uygulanmak isteniyor.
Büyük krizler yaşamaya gebe olan Batı ekonomisine bu model can suyu gibi gelecektir.
Amerika'nın birkaç yıl önce yaşadığı ekonomik krizi hatırlayalım. Darboğazda olan ABD ekonomisinin imdadına Körfez fonları yetişmişti. Körfez fonlarından akıtılan on milyarlarca dolarla, ABD ekonomisinin rahat bir nefes alması sağlanmıştı. Siyasi anlamda da tam biat kültürünü siyasi streteji ve politikaya dönüştürmüş olan bu yapılar, Amerika için bulunmaz nimettir.
Böyle bir yapı inşa edildiği zaman, israilin tamamen kendisini güvende hissettiği bir Ortadoğu denklemi oluşur. İşgal ve zulüm konusunda pervasızlaşan siyonistlere kimse müdahale edemeyecektir. Filistin davası; israilin kazanımları, İslam Ümmeti ve Filistinlilerin hezimeti ile sonuçlanacaktır. Siyonistlere büyük israili kurmanın yolu açılacaktır. Küresel Yahudi şirketleri, toprak kiralama ve güya tarım yapmak için üçüncü kişiler üzerinden toprak satın alma yöntemleri başta olmak üzere, büyük israil rüyası için her yolu deneyecektir.
Ordulardan arındırılmış ve jandarma gücü ile sınırlandırılmış halkı Müslüman olan ve başlarında piyonların olduğu devletler bu durumu karşı koymayacaktır /koyamayacaktır.
Neticede köleleştirilmiş ve ümmet ruhu ortadan kalkmış kalabalıklar, küresel arenada emperyalistlerin işret sofralarının mezesi haline getirilmiş olur.
Bu proje İslam Ümmeti'nin unsurları olan tüm halkları, mezhepleri ve meşrepleri doğrudan etkileyecektir. Uzun vadede hiç kimse bu köleleştirme politikasından yakasını sıyıramayacaktır.
Bu süreç İslam Ümmeti'ni teslim alma ve köleleştirme sürecidir. Tarihi bir süreç yaşıyoruz. Batılıların yapmış oldukların hamlelerin ötesini görmek lazımdır.
Bu gün İslam dünyasında yaşanan kaos ve kargaşa tamamen bu projenin neticesidir. Tutuşan bu fitne ateşi, tüm İslam Ümmeti'ni yakacaktır. Irak ve Afganistan'ın işgali ile beraber, şimdiden milyonlarca insanımız hayatını kaybetti. Kaynaklarımız ve değerlerimiz talan edildi. En önemlisi, birlikte yaşama irademiz ve ümmet ruhu dumura uğratıldı. Her millete ve meşrep bir ümmet olup çıktı. Böylelikle İslam ümmeti, ümmetçiklere ayrıldı.
Bu gün Suriye, Irak ve Yemen'deki süreçler detaylı bir şekilde incelendiği zaman, bu gerçek net bir şekilde görülecektir. Bu süreçte, bir noktadan sonra haklı-haksız ayrımı kaosun tozu dumanı arasında kayboluyor. Herkes kendi konumunu haklı çıkaracak argümanları ön plana çıkarmaya çalışıyor. Kim haklı, kim haksızdan öte, tarafların bu devasa fitne ateşine odun atmak yerine müzakere masasına yönelmesi lazımdır. Üçünü taraflar ise, bir futbol takımı fanatikliği ile kendi meşrep, mezhep ve blokunu desteklemek yerine, “hakkı ayakta tutan adil şahitler” duruşunu ortaya koymalıdır.
Özellikle, İslam Ümmeti'nin belirleyici aktörleri olan devletler, tarihi misyonlarını ifa etmeli ve sorumluluklarının gereğini yerine getirmelidirler. Olanlara seyirci kalanlar da bilmelidirler ki, sırada kendileri de var ve sıra kendilerine de gelecektir.
Kendi aramızdaki sorunların ve ihtilafların çözüm mercii olarak, aslında sorunların bizatihi kaynağı olan Batı'yı gördükçe ve müzakere kültürünü içselleştirmedikçe bu kaos bitmeyecektir.
Yarın geriye bakıp hakikati gördüğümüz zaman ise çok geç olabilir. Bir takım haklardan feragat etme uğruna İslam Ümmetinin her aktörü elini taşı altına sokmalıdır. Aksi durumda köleleştirilmiş bir ümmetin bütün azaları köleleşmiş olur. Emperyalistlerin ve siyonistlerin köleleştirme ve bölme hamlelerine karşı, ümmet şuuru ve refleksiyle hep beraber ayağa kalkmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.