İslam ümmetinin en önemli sorumluluğu Kudüs ortak paydasında bir araya gelmesidir
Siyonist işgal rejiminin Gazze Şeridi’ne yönelik düzenlediği saldırılara ilişkin değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR, "Kudüs ortak paydasında birlikteliğin sağlanması İslam ümmetinin en önemli sorumluluğu haline gelmiştir." dedi.
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan dış gündem değerlendirmesinde, İslami Cihat Hareketi'nin önemli komutanlarından Resmi Ebu Melhus es-Sevarika ve 34 Filistinlinin katledildiği saldırılara sert tepki gösterildi. Değerlendirmede, Netanyahu ve işgal rejiminin bu pervasızlığının "Filistin direniş grupları arasındaki ihtilafın ve ümmetin parçalanmışlığının" bir sonucu olduğu belirtildi.
HÜDA PAR tarafından yapılan dış gündem değerlendirmesinde ayrıca; Erdoğan-Trump zirvesi ele alınırken bu görüşmede Türkiye ve bölge açısından bir kazanımdan söz etmenin mümkün olmadığına dikkat çekildi.
İşgal rejimi saldırıları
İşgalci terör çetesinin Gazze’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırılara değinilen dış gündem değerlendirmesinde, "İşgal rejimi, Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırısında İslami Cihat hareketinin önemli komutanlarından Resmi Ebu Melhus es-Sevarika ve ailesinden 7 kişiyi şehit etti. Bu saldırı nedeniyle artan gerginlik sonrasında işgal rejimi toplamda 34 Filistinli kardeşimizi şehid etmiş, yüzden fazlasını da yaralamıştır. Bu vesile ile İslami Cihat Hareketi başta olmak üzere tüm Filistin halkına taziyelerimizi iletiyor, kardeşlerimizin şehadetlerini tebrik ediyoruz." denildi.
Terörist Netanyahu’nun "Kudüs’ü başkent ilan ettik, kimse bize bir şey diyemedi." sözlerinin Müslümanların duyarsızlığını gösterdiği ifade edilen değerlendirmede, "İşgal rejimi, bölge ülkelerinden bazıları ile başlayan normalleşme süreci sonrası Batı Şeria ve Gazze’de nokta saldırılarla direniş gruplarının önde gelen isimlerini hedef almıştır. Netanyahu yönetiminin içeride yaşanan siyasi krizi aşmak için gerçekleştirdiği son suikasta karşı misilleme eylemleri Mısır başta olmak üzere bölgenin bazı ülkeleri tarafından engellenmek istenmektedir. İşgal ve katliama karşı topraklarını savunan direniş gruplarını terörist kabul eden ve Filistin sorununun işgal rejimi lehine çözümünü onaylayan bu bölge ülkeleri, gerçekleştirilen katliamlarda sorumluluk sahibidir. Netanyahu’nun ‘Kudüs’ü başkent ilan ettik, kimse bize bir şey diyemedi.’ açıklaması Müslümanların Filistin davasındaki duyarsızlıklarını göstermesi ve Netanyahu’nun cüretkârlığını izah etmesi açısından oldukça önemlidir." diye kaydedildi.
İslam âlemine çağrılarının yer aldığı değerlendirmede, "İşgal rejiminin saldırılarını yoğunlaştırdığı bu süreçte; Müslüman kamuoyunun duyarlılığını yitirmemesi, direniş gruplarının ve Filistin siyasi hareketlerinin ihtilafları sonlandırarak birlikte hareket etmesi son derece önemlidir. Bilmek gerekir ki; Netanyahu ve işgal rejiminin bu pervasızlığı, Filistin direniş gruplarının ihtilafının ve ümmetin parçalanmışlığının bir sonucudur. Filistin’in acılarının sona ermesi ve Kudüs’ün işgalden kurtulması için Filistin’de vahdetin sağlanması zorunlu hale gelmiştir. Kudüs ortak paydasında birlikteliğin sağlanması bugün İslam ümmetinin en önemli sorumluluğu haline gelmiştir." ifadelerine yer verildi.
Trump-Erdoğan Zirvesi
Trump-Erdoğan Zirvesine değinilen dış gündem değerlendirmesinde, "Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump arasında gerçekleştirilen ABD-Türkiye ilişkileri ve Suriye temalı zirvede Türkiye ve bölge açısından bir kazanımdan söz etmek mümkün değildir. Suriye mutabakatında üzerine düşeni yerine getirmeyen ABD, Suriye’den çekilmediği gibi gücünü daha da tahkim etmiş ve oluşturduğu paramiliter güçler üzerinden bölgenin zengin petrol kaynaklarına çökmüştür. Bu durum ABD’nin Suriye’de siyasi çözümü değil de kaosu fiili olarak desteklediğini göstermektedir. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte Suriye başta olmak üzere bölgesel sorunlarda ABD’den güvenilir partner rolü beklemek doğru değildir." denildi.
Değerlendirmede son olarak, "Türkiye, savunma sanayindeki öncelik ve tercihlerinin çeşitli sebeplerle değişmesi nedeniyle ABD tarafından ekonomik yaptırımlarla tehdit edilmektedir. Söz konusu zirvede bu noktada da bir ilerleme kaydedilmediği gibi tehdidin daha ileri bir boyuta çıkarıldığı anlaşıldı. Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Suriye politikalarını kontrol etmek için ABD’nin yaptırım kartını sürekli masada tutacağı görülmektedir. İran örneğinde olduğu gibi siyaset, ekonomiyle dizayn edilmek istenmektedir. Bugüne kadar Türkiye ile ilişkilerinde müttefiklik belirtisi göstermeyen ABD’nin önümüzdeki süreçte de bu politikasını sürdüreceği görülmektedir. Türkiye, ABD’nin ekonomik hegemonyasını kırmak için bağımsız bir devlete yaraşır şekilde dik durmak zorundadır. Türkiye’nin gelecek stratejilerini bu gerçekliğe bağlı kalarak belirlemesi gerekmektedir." diye kaydedildi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.