Menderes YILDIRIM
İslami çözüme farklı bakış
Diyarbakır'da 7-8 Mart 2015'te yapılan, Kürt Meselesine İslami Çözüm Çalıştayı, iki günlük paneller sonrası üç dilde yayımlanan sonuç bildirgesi ile son buldu. Hayırlara vesile oldu; hamdolsun. Temennimiz; daha kapsamlı çalıştayların devamına; dram ve dâhili-harici komploların def'ine vesile olsun İnşallah u Teâlâ.
Aynı çalıştay(lar); Şeyh Sait, Bediizzaman, Kuzey Afrika'nın işgalinden sonra Ankara Hükümeti'ne gelen Şeyh Senusî, parlamenter sistemlerde mücadelenin öncülerinden Erbakan ve daha nicelerinin de temennisiydi ancak bir türlü “olmadı; oldurulmadı.” Zikrettiğimiz mübarek-muhterem öncülerimizin tümünün “tevhid”için önemli çabaları oldu. Merhumlar; rehber(ler)imizi yetiştiren “Önden Gelenler'imizdi.” Minnettarız, rahmetle anıyoruz.
Kim ne derse desin, Diyarbakır Çalıştayı; Kürdistan'da kendi türünden bir ilktir. Farklı İslami gruplar bir araya geldi; ateş kazanına dönen Ortadoğu'daki sıkıntıların kalbi olan Kürdistan'da, ümmet bilinciyle bir çalıştay düzenledi; çözümler üretildi; nihayetinde de ilgili ve yetkililere önerildi. Komiteyi kutlarız, yüreklerine sağlık.
Çalıştayda söylenen her şeyin bir değeri ve toplumda bir karşılığı vardı. Yetkililer, mutlaka görmek ve kaale almak zorundadır.
Kürtlerin hakları; uluslararası hukuk ve fıtri (İlahi) hukukun sınırları çerçevesinde dile getirildi, istendi. Alınan kararların; birlikteliğin, kardeşliğin, huzur ve güven ortamının biricik teminatı olacağı da özellikle vurgulandı.
Bildirinin ilkin Kürtçe metninin okunması yadırganmamalı; bir hak ve zaruret olarak görülmelidir.
Eleştiri değil; “Kendini kınayan nefse andolsun” ayeti; “kendini kınayan nefis, Allah tarafından korunmuştur” hadisi Şerifi ve ”dost acı söyler” atasözü kabilinden zülf-ü yâre dokunmak gerekir; ricamız: Hoş görüle! Bakalım:
-Katılımcıların ekseri; konuşmaya çalıştıkları; ürkek, titrek ve amatör Kürtçeleri ile statükonun Kürtçeye uyguladığı mühendisliğin, tahribatını örneklemekteydi. Mela Beşir; geleneği, Kürtçe'yi günümüze taşıyan merkezin, “medrese-şeyh-molla” ekseni olduğunun kanıtıydı; selam Melâ!
“-Kürdistan” kavramı; kardeşliğin tabii bir zarureti olarak, “amâde akilûn” tarafından, rahatlıkla kullanıldı ancak militarist ulusalcılara malzeme bırakmama adına aynı cüret; çalıştay salonunun dışına da taşınabilmeli.
-Muhalif zihniyetler için; İslam'ın, özelde Müslümanların, genelde ise azınlık fikir ve inançların biricik garantörü olduğu açıkça vurgulanmalı; “-ya İslam gelirse..?” endişeleri sahiden giderilmeli.
-Kadın: Dünyanın kadını konuştuğu bir günde –yeterince susan- o kardeşlerimiz, konuşabilmeliydi.
-Dil-Ûslup: Siyasi içerikli olacağından, -azıcık zahmetle- daha veciz olabilirdi. “Medine Vesikası, Camp Davit..” anlaşmalarında az ve öz ifadelerle de hedefe varılmıştır.
-Çıkış ve söylem: Statükonun müsamahası beklendiğinden, gecikmeli ancak asildir. Kusura kalmayın ama Kürt halkıyla yaşayan İslami camiaların ekseri; mazide bilerek veya bilmeyerek Kürt Sorunu; “görmedi, duymadı, konuşmadı; konuşturmadı; konuşanları da yaftaladı.” Hükümet ise yıllardır “Kürdistan, Barzani, Said Nursî(!), Şeyh Sait(!); Dersim Katliamı ve özür dileme; Kavis Ağa, Şakiro; Mem o Zîn(!?); TRT KURDÎ…” gibi “iş'leri” yapıyor, “kavramları” konuşuyor.
-Çalıştayın Ligi ve önemi: Amatör” lig” imkânlarıyla “Süper aktörler” ve Oskarlık oyun” sergilendi.
-Hükümet, halk ve özellikle de camialarda güzel şeyler oluyor ama yetmez!
-Kayıp ve kaçak haddinden fazla; sorunlar büyük. Hükümet; Batı denetimindeki bir sistemin desturu; paralel kurum ve yapılanmaların takozlarıyla karlı dağları aşmaya çalışıyor. İnadına desteğini artıran sessiz çoğunluk; yoluna çıkanı tepelerken yorulmuş; “şu dağı da aştık mı Yeşil Vadi!” vadine odaklanmış.
Netice: Etrafı yangın olan böyle bir ülkede; elbette her onurlu insanın müspet hareket etmesi, insani ve İslami bir görevdir. Ümmetin “gözyaşı mektepleri” hepimize çok şeyler öğretmiş olmalı.
İslami kesim, manilere rağmen, -ilk olarak- örgütlenip istişare etmiş; tarihi soruna çözüm üretmiştir. Çözümün meşrudur, muhafazakâr iktidara dayatılmalıdır.
Bilinmelidir ki; yeni çalıştayların olmaması için “yatay, dikey, paralel; ecnebî tüm mihraklar” her türlü enstrümanı kullanacaktır. Sorgulayan, yakınan ihvanlar olacaksa da “ihtilafta rahmet” görülmelidir. Tarihimiz; Müslümanlarda(!) “çekişme ve kavgaların; müsamaha ve sulhiyetten” daha kolay oluştuğunun belgeleriyle doludur.
Şunu da gördük; her Müslüman; “bildi, konuştu” ancak, bunlardan birisi de “dışlandı, sorgulandı; infaz edildi, müebbetler yedi.. Ancak yılmadı; hayra yordu; tövbe etti; af etti ama her fırsatta “iş yaptı.”
Doğum, nurludur; gururluyuz, umutluyuz. Havalar soğuk, ortam hala karanlık; biliriz yabani hayvanların sahipsiz yavruları kapacağını. Dün damdan üşüştüğümüzden; besledik, büyüttük uhuvveti. Allah'ım ne güzel; “Mü'minlerin kardeşliği!” ve “Ey Nemrud'ê Kurdistanê/İbrahimê me mezin bu..!” (Ey Kürdistan'ın Nemrud'u / İbrahimimiz büyüdü.) Derûnî dualarımla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.